Geleceğini Biliyordum

Hayattaki en büyük zenginlik güven duyacağımız dostlarımız olması. Bence, paradan daha da önemli. Çünkü parayla her şeyi satın alabiliriz ama gerçek dost satın alamayız.

Hayattaki en büyük zenginlik güven duyacağımız dostlarımız olması. Bence, paradan daha da önemli. Çünkü parayla her şeyi satın alabiliriz ama gerçek dost satın alamayız. Sizinle güven duymanın güzelliğini anlatan iki tane hikaye paylaşmak istiyorum.

Bu yazı bana mail ile gelmişti. İşleyen sistemin tarih aralığını bilemiyorum ama hoş bir olay;

“İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredileri ve sınırsız çek defterleri vardır. İngiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyordu yani. Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamlardan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık gibi yerlere telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ÖDEYİN.

Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırlanmış. Hakim gelip parayı almış. Aradan birkaç gün geçmiş. Hakim tekrar çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi hemen bakanlığı aramış. Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebi sorulmuş. Hakim; “Kraliçe’nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadım.” cevabını vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim işinden azledilmiş. Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklıyor: Kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez.”

Dostumuzdan böyle bir cevap alsak ne kadar mahcup oluruz değil mi? Gerçekten böyle bir dosta sahip olmak da harika bir duygu. Şimdi de başka bir güven duygusunu yaşayalım.

“Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti.

- Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir ihtimalle ölüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma dedi.

Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize gerçekleşti. Asker, o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;

- Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın dedi.

- Değdi, dedi, gözleri dolarak, değdi...

- Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?

-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyalara bedeldi benim için. Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı;

-Geleceğini biliyordum....Geleceğini biliyordum...”

Çok şükür böyle dostlarım var. Darısı herkesin başına.....  

Saygılarımla,
Tülay Bilin
tulayb18@gmail.com
http://www.tulaybilin.com

Sayfa Yükleniyor...