İşte Mehmet Âkif'in aldığı maaş

İstiklal Marşımızı yazdığı için ödül olarak verilen 500 lirayı orduya bağışladı, sırtında paltosuz dolaştı. Vefatından 7 ay önce de emekli maaşı bağlandı.

İşte Mehmet Âkif'in aldığı maaş

Milliyet gazetesi yazarı Taha Akyol, Mehmet Âkif Ersoy'un emekli cüzdanını buldu ve köşe yazısına taşıdı. 

İşte Akyol'un o yazısı...

"Âkif'in emekli aylığı 478 lira 20 kuruştu.

Emekli maaşı, 1 Haziran 1936 tarihinden geçerli olmak üzere bağlanmıştı. Vefatından 6 ay 26 gün önce...

Demek ki sadece 7 aylık maaş alabilmişti.

Biliyordum ama gözümle görünce, Âkif'in hasta yatağında titreyen ellerinin değdiği emekli cüzdanına dokununca hüzünlendim, efkârlandım...

ŞAİR TARHAN'A MAAŞ
Büyük şairlerimizden Abdülhak Hâmit Tarhan, Osmanlı sarayının dostuydu. Milli Mücadele yıllarını Avrupa'da geçirdikten sonra yeni rejimin de dostu oldu. Ünlü bir şairimiz olduğu için Atatürk ona büyük ilgi gösterdi, 7 Nisan 1924 tarihinde 68 sayılı kanunla "Vatani Hizmet Tertibinden" maaş bağlattı..

Dahası, Hâmit 1927 yılında İstanbul mebusu yapılmış ve 1937'de ölünceye kadar mebusluğu devam etmişti.

Can Dündar Lüsyen'de ayrıntılı olarak anlatır bunu.

YOKSUL MEHMET ÂKİF
Milli Mücadele'ye büyük emek veren, Birinci Meclis'e Burdur Mebusu olarak katılan, İstiklal Marşımızı yazan ve ödül olarak verilen 500 lirayı orduya bağışlayan Âkif ise sırtında paltosuz dolaşıyordu.

Emekli cüzdanında Âkif'in adresi olarak "Beyoğlu, Parmakkapı Mısır Apartmanı'nda Fuat Şemsi yanında" kaydı okunuyor.

Fuat Şemsi gibi dostlarının böyle desteği olmasaydı Âkif'e kim bakardı?

Ailesinin bakım gücü yoktu.

EMEKLİ MAAŞINDAN BORÇ
Emekli cüzdanının son sayfasında Âkif'in el yazısıyla yazdığı nottan anlıyoruz ki, mayıstan geçerli olarak bağlanan maaş ekim ayında ödenmeye başlanmış. Âkif, "600 lira borç" diye yazmış. Toplu ödenen 2976 liradan bu borcu düştükten sonra kalan kısmı ailesine vermiş.

İki ay sonra 27 Aralık'ta vefat ediyor.

Çıplak tabut içinde musalla taşına konulan cenazesine üniversite öğrencileri ve halk sahip çıkacaktı, devlet değil...

NEDEN MISIR'A GİTTİ?
Âkif'in ta 1936 yılında ölmek üzere yurda dönüşüne kadar Mısır'a gidişi Takrir-i Sükun dönemindedir. Dostu Abbas Hilmi Paşa'nın davetiyle gitti.

1928'de harf devrimi yapıldıktan sonra ta 1943 yılına kadar Safahat'ın hiç basılmamış olması nasıl bir siyasi atmosfer yaşandığını gösterir.

Âkif şapkadan değil, bu atmosferden Mısır'a gitti ve Kahire Üniversitesi'nde Türkçe profesörlüğü yaparak kendisinin ve ailesinin mütevazı geçimini de sağladı.

Mehmet Akif Üniversitesi, Âkif'in Mısır'dan eşine ve kızı Suat'la büyük oğlu Emin'e yazdığı mektupları tıpkı basımlarıyla yayımladı. Bunun için Rektör Prof. Gökay Yıldız'ı kutluyorum.
Mektuplarda ima yoluyla dahi hiç mi hiç siyaset yoktur; ıstıraplı bir babanın hasret yüklü satırlarıdır.

POLİS TAKİBİ NE DEMEK?
Mısır'a gidişinin asıl sebebi "maaşsız, işsiz ve takip altında" kalmış olmasıdır. Peşine polis hafiyesi takılması çok ağırına gitmiştir. O devirde "polis takibi"nin ne demek olduğunu anlamak için Kâzım Karabekir'in anılarına bakmak yeterlidir.

İsmet İnönü de başbakanlıktan uzaklaştırıldıktan sonraki kısa dönemi anlatırken İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın çalışmaları konusunda şunları yazmıştı:

"Şükrü Kaya son zamanlarda herkesi takip ettiriyor. Tabii bu eski muhalifleri çok ayıp ve şiddetli bir surette tazip ediyor (azap veriyor). Herkesi hayat endişesi ile muhafızlara, hususi muhafızlara gark etmek istiyor..." (İnönü Defterler, cilt I, sf. 258)

Bir de Âkif'in adeta nefes alamaz hale geldiği Takrir-i Sükun dönemini düşünün.

MEHMET ÂKİF YILI
Devrimlerin tabiatında bu vardır, başka türlü olmaz. Ama bugün büyük Âkif 72 milyonu birleştiren milli bir simge haline gelmiştir.

Âkif'in şapka, medeniyet, İslam, milliyetçilik konularındaki görüşleri için Beşir Ayvazoğlu'nun şu eserini muhakkak okuyunuz: 1924, Bir Fotoğrafın Uzun Hikayesi, Kapı Yayınları.

Başbakan, 2011'in "Mehmet Âkif Yılı" olacağını açıkladı, çok sevindim.

Âkif devletin de milletin de saygısına layıktır. Rahmetle, şükran ve saygı ile anıyorum."


Sayfa Yükleniyor...