Kızgınlıklarımız

Kızgınlığın sadece insana özgü bir duygu olmadığını düşünüyorum.. Hayvanların da kızgınlık duyguları vardır tabii. Kedi kızınca tırmık atar, köpek havlar veya ısırır.

Kızgınlığın sadece insana özgü bir duygu olmadığını düşünüyorum.. Hayvanların da kızgınlık duyguları vardır tabii. Kedi kızınca tırmık atar, köpek havlar veya ısırır. İnsan da kızınca sesini yükseltir. İnsan, onuruyla oynandığı zaman insanın o anda duyduğu duygunun adı kızgınlıktır. Hayvanlar konuşamadıkları için kızgınlıklarını saldırı ile ifade ediyorlar. Oysa insanlar konuşabiliyorlar. Kızgınlıkların ifade edilmesi gerekir. Yani kızgınlıkları dışa vurmak gereklidir. Eğer dışa vurulmazsa insanın içinde dağ gibi büyür. Sürekli o kişiyle içinden konuşmaya başlarsın. Bu içinden yapılan konuşmanın karşı tarafla paylaşılması gerekir. İçimizden sürekli konuşuruz.

“Neden bunu demedim, niye şöyle cevap vermedim.”diye. İşte dışa vurulmayan bu kızgınlık duygusu bir müddet sonra öfkeye ve nefrete dönüşür. Konuyla ilgili görüşlerini o kişiye anlatmadığın için kişi tekrar aynı hatayı yapabilir. Sende öylesine bir birikim yapar ki, bir gün hiç önemsiz bir konuya inanılmaz büyük bir tepki gösterirsin. Bu sefer karşıdaki kişi çok şaşırır. Ne var bunda bu kadar tepki gösterecek der. Oysaki bilmez ki altında yatan ifade edilmemiş kızgınlıkları. Hepsinin hıncı alınıyordur. Gerçekte bir hesaplaşmadır ama bunu sadece sen bilirsin. Bazen de kendi iç sesinle o kadar çok konuşursun ki, belki haklı olduğun konuda bir müddet sonra kendini suçlamaya başlarsın. Kendinin o konuda ne kadar yetersiz olduğuna karar verirsin. İşte tehlike çanları o zaman çalmaya başlar. Bir konuda karşımızdakine kızıyorsak mutlaka bunu ifade etmeliyiz. Belki bilmediğimiz bir sorun vardır. Ya da kişinin öyle davranması için bir nedeni vardır. Eğer karşı taraf seni tatmin edecek bir açıklama yapamıyorsa yani bu onun hayata bakışından kaynaklanan, sana kasti olarak yapmadığı bir durumsa, işte o zaman bazı önlemler almak zorundasın. Tabiî ki aynı kızgınlık duygusunu bir daha yaşamak istemiyorsan.

Romanya halkının söylediği güzel bir söz var; BİRİ SİZİ BİR KEZ ALDATIRSA SUÇ ONUNDUR İKİ KEZ ALDATIRSA SUÇ SİZİNDİR.

Gazetelerde okuyoruz kadın kocasını balta ile doğradı, sonra pişirdi ve yedi gibi:) Kadın sürekli dayak yiyor ve kızgınlığını normal yoldan ifade edemediği için birikim yapıyor ve sonunda kocasını balta ile doğruyor.

Nil Gün Geçmişin Gölgeleri adlı kitabında şöyle diyor;

“Her insan kızgınlık duygusunu yaşar. Bu duygunun nedeni insanın gururuna ya da onuruna yönelik hayali veya gerçek saldırıya duyulan tepkidir. Yani duygu dünyasının bir şekilde yara almasının acısıdır kızgınlık. Kızgınlıklarımızda henüz duygular tazeyken ifade etmeliyiz. Ama bazen edemeyiz. Neden?

Çünkü kızgınlığın olumsuz bir duygu olduğuna inanırız.

Çünkü birini incitmekten korkarız.

Çünkü reddedilmekten, aşağılanmaktan korkarız.

Çünkü yanlış anlaşılmaktan korkarız.

Çünkü kontrolümüzü yitireceğimizden korkarız.

Çünkü terk edilmekten korkarız.

Çünkü kötü bir insan imajı vereceğimizden korkarız.

Çünkü zayıf görünmekten korkarız.”

Bazen o anda kızgınlık duyduğumuzun farkına bile varmayız. Daha sonra kafamızın içinde kurmaya başlarız. Oysa kızgınlıkları öfkeye dönüşmeden halledersek içimizde dağ gibi büyümesine engel olmuş oluruz. Bu dağ gibi büyüyen kızgınlıklar bir müddet sonra insanı intikam alma duygusuna iter. Sürekli kafanızda bir hesaplaşma halinde yaşarsınız. Kızgınlığınızı ifade edip unutmalısınız.

Schiller şöyle demiş;

AFFETMEK VE UNUTMAK İYİ İNSANLARIN İNTİKAMIDIR.

Kızgınlık duygusunu ifade etmememizin bir başka zararı da şimdiyi yaşayamayız. Çünkü kafamızın içindeki geçmiş ve gelecek ile olan hesaplaşmalarımız şimdiyi yaşamamıza engel olur. Ve arkadan mutsuzluklar geliyor. Bazı kişiler mutsuzluğunun nedenini bile bilmiyor.

Dostoyevski; “EN BÜYÜK MUTLULUK, MUTSUZLUĞUN KAYNAĞINI BİLMEKTİR.”demiş.

Mutsuzluğun bir nedeni de çözülmemiş sorunların birikimidir. Bu duyguyu çok iyi biliyorum.

Gençliğimde asla kızgınlıklarımı dile getiremezdim. Sürekli biriktirirdim. Ve bir gün aniden öylesine bir tepki gösterirdim ki karşımdaki de şaşırırdı. Hadi karşımdakinden de vazgeçtim diyelim ama kendi iç dünyamda yaşadığım mutsuzluk ne olacak. Kafamın içinde halledilmemiş sorunlarla yaşamayı beceremedim çünkü hastalandım. Strese bağlı bir hastalık. O zaman işte çareler aramaya başladım. Şimdi bütün kızgınlıklarımı ifade ediyorum. Özellikle biriktirmediğim için daha yumuşak ve karşımdakini de incitmeden konuşabiliyorum. Her zaman başarılı olduğumu söyleyemem. Eğer kızgınlık duyduğum kişi yıllarımı verdiğim dostumsa bu çok kolay olmuyor. Çünkü ondan vazgeçemiyorum. Uzun süre mücadele ediyorum. Bu süre inanılmaz kötü dönem oluyor çünkü çok içim acıyor. Onu kaybetme korkusu beni rahatsız ediyor. Ama dostlarımdan her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Onları seçme hakkına sahip olduğumu farkındayım.

Geothe bu konuda beni haklı çıkarıyor;

“KARDEŞLERİMİ ALLAH YARATTI, FAKAT DOSTLARIMI BEN BULDUM.” Saygılarımla,
Tülay Bilin
tulayb18@gmail.com
http://www.tulaybilin.com

Sayfa Yükleniyor...