Meyhaneci Refik artık yok

Beyoğlu’nun en ünlü mekanlarından Refik Meyhanesi’nin sahibi Refik Arslan, dün 88 yaşında hayatını kaybetti.

Meyhaneci Refik artık yok

Sımsıcak bir mekân Refik’in Meyhanesi. Anıların her daim taze tutulduğu mekanda, Abidin Dino, Aziz Nesin gibi edebiyat ve sanat dünyamızın ünlü simalarının fotoğrafları, hediye ettikleri eserlerinin bulunduğu, hatta yurtdışından Refik’i ziyaret eden sanatçıların fotoğraflarının asılı olduğu bir ‘Dostlar Köşesi’ bulunuyor.

Bir de Basın Köşesi var elbette, başka bir köşede mekan hakkında basında çıkmış yazılar okunabiliyor. Alabildiğine sade bu mekânı benzersiz kılan meze ve yemeklerin yanı sıra hiç kuşkusuz Refik Baba’nın anılarıydı. “Bir daha dünyaya gelsem yine meyhane açardım. Meslek lisesini bitirip, yine tabak yıkayarak bu işe başlamak isterdim…” diyen meyhane kültürünün çınarı Refik Arslan dün vefat etti.

Yeniden dünyaya gelse...

O, çocukken başlamış neredeyse bu mesleğe. Bir ay sadece tabak yıkama kursu almış Fischer’in yanında. Garsonun temiz giyinmesi, müşteriye güler yüzle cevap vermesi şart diyordu hep. “Müşteri kaç para bahşiş verecek?” diye düşünmekle işi olmazdı onun. “Müşteri nasıl düşünmüş, kaç para vermişse, kabulümdür” diyordu çünkü. “Meyhanecilik zevkli iştir, parası da zevklidir” sözleriyle meyhane işletmekten, anılarını bu meyhanenin ziyafetçileriyle paylaşmak kadar keyif aldığını belli ediyordu. “Meyhaneci iyi yetişmiş olacak, kafası çalışacak. Herkesle münakaşa etmeyecek, münakaşaya girmeyecek. Meyhanede bütün millet rakı içiyor, onların her söylediğine kızmayacaksın. Hareketlerini ona göre ayarlayacaksın.” diyecek kadar yemiş yutmuş meyhaneciliği. İngilizce ve Almanca bilen, gençlere de dil öğrenmeyi ve okumayı mutlak koşan Refik Arslan, Beyoğlu’ndaki Refik Meyhanesi’nde yaşayacak.

1923 doğumlu ‘cumhuriyet çınarı’, dün Tarabya Camii’nde kılınan namazın ardından toprağa verildi.

Rahmetli eşinin “Bir daha dünyaya gelsem gene seninle evlenirim ama içkili lokantacı olmaman şartıyla” dediği Refik Arslan, dünyaya meyhaneci olarak gelsin, biz yine onun müdavimi olalım...

MÜDAVİMLERİ ANLATIYOR
Müge Akgün:
Refik, meyhanecilik geleneğinin yaşayan son duayenlerinden biriydi. Onun geleneğini takip ettirecekler mutlaka olacaktır. Ama yemekleriyle, sunumuyla, müşterileriyle olan ilişkileriyle yokluğu her zaman hissedilecektir. Refik, öğlen tencere yemekleriyle de Türk mutfağını da en iyi temsil eden aşçılardan biriydi. Onu özleyeceğiz.

Ali Esad Göksel: Refik Arslan’a Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün ömrünü istikrarlı bir şekilde aynı işe yatıran biriydi. Refik Arslan, 19. yüzyılda artık kopmuş olduğunu düşündüğümüz meyhane geleneğini 1950’den bu yana yani yarım asırdan fazla süre istikrarlı bir şekilde sürdürdü. Hiç unutmayalım ki bu işin, iyi günü var, kriz günü var. Bu çok saygı duyulması gereken bir şey. Hemşinliydi Refik Arslan.Türkiye’deki bütün pastane ve fırın sahipleri neredeyse bu bölgedendir. Refik Arslan da işte bu ekolün biraz alışılmadık bir parçasıydı. Kendisinin, akrabaları ve çocukları da bu mesleğe girdiler. Ailesi, onun geleneğini devam ettirecek demektir.

Ahmet Örs: 2. Dünya Savaşı yılları öncesinden kalan son ulu çınarı kaybettik. Hayatını daima Beyoğlu, Asmalımescit civarında geçirmişti. Dönemin çok ünlü Rum meyhanecilerinin yanında mesleği öğrenmiş, Beyoğlu’nun çöküş döneminde dahi bayrağı dik tutmayı başarmıştı. Meyhaneci lafını sevmezdi, “Benim lokantam içkili lokanta” derdi Refik Arslan. Yemekleriyle de gurur duyardı. Bu sektörde bu kadar kıdemlisi kalmadı. Yeri dolmayacak bir insan O. Çok üzgünüm.

Sayfa Yükleniyor...