Sertab Erener: Olgun ve duru

Bu iki kelimeyi hem onun için, hem de yeni çıkardığı albümü Ey Şuh-i Sertab için kullandım. Kariyerinin olgunluk döneminde, bir kadın olarak en güzel çağında. Ve itiraf ediyorum, 20 yıldır izlediğim Sertab Erener’i yazmak benim için hiç kolay olmadı.

Sertab Erener: Olgun ve duru

Evet, Sertab Erener röportajına çalışırken isyan ettim. 1992’den beri tanıyordum onu. Bir müzisyen olarak yakından, aynı mahallede oturduğum “ünlü” olarak uzaktan...

Hatırlanacak çok başarısı oldu, birçok şarkısıyla anım var. Hatta 15 yaşında yazar ve yönetmen olarak ödül kazandığım tiyatro oyununda şarkısını kullanmıştım. Mecbursun’u. Röportajın çerçevesini daraltmak için bahanem vardı aslında.

Birkaç gün önce, Türk sanat müziği albümü Ey Şuh-i Sertab’ı çıkarmıştı. Yine de insan araştırma sürecinde dallanıp budaklanıyor. Son albümü, klipleri, eski şarkılar, Eurovision derken aklıma olur olmaz bir ton konu geldi ve röportaj sorularının arasına bir not düştüm: Bir Yasemin’in Penceresinden programı yapsaydım da rahatlasaydım.

Çekim için Yeniköy’deki Avusturya Konsolosluğu’nda buluştuk. Albümü gibi sade, duru, masal gibi akan bir Sertab görmek istiyorduk ve konsolosluğun kat kat bahçelerine bıraktık kendimizi. Saçlarının rengi daha da açılmış. Biraz da Bodrum güneşinden teni şeftali tonlarını almış. Gözleri yemyeşil parlıyordu...

“HIÇBiR ŞEYi ÖYLESINE YAPMAM”
Albümü babasına ithaf ediyor. Kimlerin şarkılarını yorumladıysa, onun hakkında bilgiler de vermiş. Hatta klasik Türk müziği enstrümanlarını tanıtmış.

“O enstrümanlar artık konservatuvarlarda ders olmanın dışında kullanılmıyor ve spesifik olarak o alana yönelenlerin dışında kimse bilmiyor. Hiçbir şeyi öylesine yapmam. Böyle bir albüm yapmak istiyorsam gerçekten öğrenmem gerekiyordu ki, bir süzgeçten geçtikten sonra içimden bir şey çıksın.”

Yazı: Zeynep Üner   

Devamı Vogue dergisinin Mayıs sayısında.







Sayfa Yükleniyor...