Sinema 'Dört dağın içine' geri döndü

1980 öncesinde birkaç sinema salonu olan ancak günümüzde bir tanesini bile ayakta tutamayan Dersim, hasretine bir film festivaliyle mola veriyor. Hem de teması 'insan hakları' olan bir festivalle...

Sinema 'Dört dağın içine' geri döndü

'Dersim dört dağ içinde' bilinen bir türküdür. Dersim ya da Tunceli denince akla en çok gelen imge, olay ve özgünlükler arasında, müzik söz konusu olduğunda, herhalde Grup Yorum'un Cemo'su ile beraber en fazla şu cümleler zihnimizde canlanır:

"Dersim dört dağ içinde, gülü var bağ içinde, Dersim'i hak saklasın, bir gülüm var içinde." 

Otel odasından dışarı bakınca estetik çevre düzenlemesiyle, Munzur Çayı'na bakan sıra sıra bankların tam ortasında yer alan haşmetli Seyit Rıza heykeli göze çarpıyor ilkin. İdari ismi Tunceli olan ilin merkez ilçesi de resmen aynı adı taşıyor, ancak halk arasında buraya Kalan veya Mameki denirmiş. Daha doğrusu, artık pek az deniyor. 1935'ten sonra bu isimler yasaklanmış. 'Dersim' de yasaklanmış.

Ancak sadece Tunceli ilini değil, onu aşan daha geniş bir coğrafyayı tanımlayan Dersim sözcüğü on yıllar boyu türlü yasaklar ve unutturma çabalarına rağmen kolektif hafızadan asla çıkmamış. Hatta 1935 yılında yaratılan Tunceli sözcüğünü on yılların ardından geri püskürtüyor Dersim bir süredir. Buralar gerçek adını yüksek sesle söylemeye başlamış, devlete ve onun temsilcilerine karşı da söylüyor.

Kaldığımız yerin penceresinden Mameki'ye, Kalan'a, hadi resmi erkâna ayıp olmasın, Tunceli'ye bakarken işte o ünlü türkü aklımıza geliyor ister istemez. Yükseltilerin arasında küçük bir kent merkezi, binalar tepelere doğru seyrekleşiyor. Kentin yanı başından akan Munzur Çayı, Dersim'in alamet-i farikası.

Geceleyin Seyit Rıza heykelinin oradan Munzur'u izlemek de güzel, ırmak başına inip oradaki lokantalarda bir şeyler yemek yahut bira içmek de. Su sesi (ve yakınlarda bir yerlerden gelmesi muhtemel müzik sesi) dışında gecenin ürpertici sessizliğini "dinliyorsunuz".

Bu sessizliği bozan, karşı tepedeki Jandarma Bölge Komutanlığı'ndan arada bir operasyon bölgelerine gitmek üzere havalanan askeri helikopterler oluyor. "Batılı" önyargılarımızdan mıdır bilinmez, çevrenizi saran güzelliklerle bu ve benzeri, sadece adı kalkmış OHAL hâllerini bir türlü bağdaştıramıyorsunuz. Sanki bir yerde çatışma varsa sefalet ve görsel "çirkinlik" de olmalıymış gibi.

Şu anki il merkezi doğal olarak Dersim'in kalbi durumunda. Ama Mameki/Kalan'ın vilayet merkezi olarak ortaya çıkışı Cumhuriyet'in kuruluşuna tarihleniyor.

Dersim'in eski merkezi aslında Hozat'mış. Halen Tunceli'nin ilçelerinden biri. Hozat'ı görme şansımız olmadı ama bağımsız seçilen Belediye Başkanı Cevdet Konak çok methediliyor, Ordu Fatsa'nın ünlü Terzi Fikri'siyle karşılaştırılıyor. Pertek ilçesinin EMEP'li Belediye Başkanı Kenan Çetin de başarılı bulunuyor.

TÜRKİYE'NİN 2 KADIN BELEDİYE BAŞKANINDAN BİRİ
Tunceli Belediye Başkanı ise, Türkiye'deki iki kadın il belediye başkanından biri. Diğeri Aydın'da; CHP'li Özlem Çerçioğlu. Tunceli'nin BDP'li Belediye Başkanı Edibe Şahin'le, Pilvenk köyünde bir evde yer sofrasında kahvaltı ederken sohbet etme şansı buluyoruz. 51 yaşında ama çok daha genç gösteren, zarif ve dinamik biri. Aydın Belediye Başkanı ile bir türlü bir araya gelme şansı bulamadıklarını söylüyor. Sesinde hafif bir sitem tonu var veya bendenizin duyargaları fazla açık, bilmiyorum. 

Edibe Şahin samimi ve mütevazı hâl ve üslubuyla bizlere pek çok şey anlatıyor. Meraklı sorularımıza yanıt veriyor. Yer sofrasının çevresinde, 20 küsur insan beraberiz. Yarımız gazeteci, çoğumuz kadın. Edibe Başkan'ın bugünlerdeki en büyük heyecanı, ilki düzenlenen Uluslararası Dersim İnsan Hakları Film Festivali. Bu, şehir için çok önemli bir etkinlik zira Dersim'de bir tane bile faal ticari sinema yok.

Sinema 'Dört dağın içine' geri döndü - 1

TUNCELİ'DE 'SİNEMA'YI 12 EYLÜL VURMUŞ
"Sineması bulunmayan" 5 ilden biri olan Tunceli'de 2006'da 'Sinema 62' adlı bir salon açılmış, ancak malî açıdan tekeri döndürememiş. Zarar etmesine engel olunamayınca önce kapatılmış, ardından sahibinin borçları nedeniyle satışa çıkarılmış.

Ancak sinemasızlık hâli Dersim'den ezelden beri olan bir sorun değil. 1980 öncesinde birkaç tane faal sinema varmış bu şehirde, ancak o dönemden beri (ve halen) solun Türkiye'deki en güçlü kalesi olan kentin sosyal dokusu 12 Eylül darbesinden sonra çok zarar görmüş. 90'lı yıllardaki yoğun şiddet ortamı yüzünden ise şehir kolay kolay girilip çıkılamayan bir açıkhava cezaevine dönmüş. Ve bunların üzerine Dersim'in fazlasıyla göç vermiş, seyrek nüfuslu bir yer olmasını ekleyin.  

KAÇAK DVD SEYREDİLİYOR
Yoksa Dersim halkı eskiden beri kültürlü oluşuyla, şehirdeki okur-yazarlık oranının Türkiye ortalamasından çok daha yüksek olmasıyla, insanların çocuklarını okutmaya büyük önem vermesiyle biliniyor. Böyle bir şehirde insanlar tabii ki sinema filmi de izliyor.

Festivalin danışma kurulu üyesi, sinema yazarı Özgür Şeyben, İstanbul Nişantaşı'nda kaçak DVD satan dükkânlarda sosyete dergilerinde gördüğümüz tiplere bile rastladığını belirtip ekliyor:

"Günümüzde 2 bin liraya evinde ileri düzeyde bir sinema sistemi kurabilirsin. Kaçak DVD'ler de çok ucuz. Burada yaşayanlar sinema ihtiyaçlarını bu şekilde karşılıyorlar."

Dersim İnsan Hakları Film Festivali işte böylesine büyük bir boşluğa meydan okurcasına, faal ticari sineması olmayan bir kentte 3 farklı salonda film gösterimleri düzenliyor (festival 29 Mayıs'a kadar sürecek). Uzun metrajlı filmlerin yanı sıra kısa metrajlılar ve belgeseller de gösteriliyor, çeşitli yönetmenlerle söyleşiler tertipleniyor.

SİYAH KUĞU'YU DERSİMLİ DE İZLER
Festival sayesinde Dersim halkı Darren Aronofsky'nin Siyah Kuğu'sunu beyazperdede izleme şansı buluyor; keza Bahman Ghobadi, Ken Loach, Derviş Zaim gibi ustaların yapıtlarını sinema salonunda seyredebiliyor; Seren Yüce, Ümit Kıvanç, Derviş Zaim ve başka isimlerle de sohbet etme şansı buluyor. 

Festivale mali destek de devletten geliyor. Devlet Planlama Teşkilatı'na bağlı, varlığından buraya gelince haberdar olduğumuz Sosyal Destek Programı (SODES) Tunceli Belediyesi'ne destek vermiş. SODES'in özelliği, Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinde çok geniş bir skaladaki toplumsal projelere katkıda bulunması. Yani sadece kültür-sanat faaliyetlerine destek vermiyor, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki çalışmalara da destek sağlıyor. 

Dersim İnsan Hakları Film Festivali'nin açılış törenine Vali Mustafa Taşkesen'in katılıp bir konuşma yapması, DPT'den gelen yardımla da beraber düşünüldüğünde, devletin kendini bu etkinliğin karşısında konumlandırma gibi bir niyetinin olmadığını da gösteriyor. Ama tabii bunda Vali Taşkesen'in bireysel niteliklerinin de payı olabilir.

"VALİ DİYALOGA AÇIK BİRİ"
Törende sahneye "Dersim Valisi" diye çağrılan Taşkesen, konuşmasına "aslında beni böyle anons ettiğiniz için çıkmamam gerekirdi ama hadi neyse…" mealinde bir başlangıç yapma esnekliğini gösterebiliyor. Ama tabii konuşması sırasında bir kez bile festivalin tam adını zikretmiyor.

Belediye Başkanı Edibe Şahin, sohbetimiz sırasında Taşkesen için "Dolapçı validen sonra geldi" (bkz. 2009 yerel seçimlerinden önce Tunceli Valisi'nce yurttaşlara buzdolabı vs. dağıtılması olayı) bilgisini verip ekliyor:

"İlişkilerimiz konjonktürel gerilimlerden etkilenmiyor. Ne zaman randevu istesek veriyor. Diyaloga açık biri, ne düşünüyorsam aynen söylüyorum. Daha önce insan hakları alanında çalışmış olması da bunda etken olabilir."

İnsan hakları film festivali düzenlenen bir şehirde görev yapan, insan hakları uzmanı bir vali…

Dersim 1937'den 1990'ların sonuna kadar, süreklilik kazanmış bir baskı ve hak ihlalleri ortamında yaşadı. Bugün bile polisin kimlik kontrolünden geçerek şehre girilen bir "soft OHAL" hâli hüküm sürüyor. İnsan haklarına adeta susamış bu şehirde devletin merkezi bütçesinden katkıyla böylesi bir film festivalinin düzenlenmesi için, herhalde, zaten ve çoktan yapılması gereken çok sayıda işten yalnızca biri diyebiliriz.

Sayfa Yükleniyor...