TOPLUMSAL SAYGI

Burada size tarih dersi vermek istemiyorum. Ancak şu kadarını yazmak istiyorum ki Türklerin ilk yaşam biçiminin göçebe olduğunu hepimiz iyi biliriz.

TOPLUMSAL SAYGI

Burada size tarih dersi vermek istemiyorum. Ancak şu kadarını yazmak istiyorum ki Türklerin ilk biçiminin göçebe olduğunu hepimiz iyi biliriz. Yani kabileler tek tek yaşarlardı. Zaten ömürleri yollarda geçtiğinden hep yalnızdılar. Yüzyıllar geçtikçe toplu yaşamaya başladılar. Daha sonraki yıllarda şehirleşmeler oldu. Şehirlerde aynı binada oturmaya başladık. Birlikte yaşamanın koşulları belirmeye başladı. Birinin hakkına diğerinin saygı göstermesi yasalarla belirlendi. Özgürlükler belirlendi. Benim özgürlüğümün senin özgürlüğünün başladığı noktada bitmesi gerektiğini öğrendik. Birbirimizin yaşam biçimine saygı duymaya başladık. Bu saygının içinde geleneklerimize saygı da vardı. En önemlisi kendimize saygı duymamızı öğrendik. Bunları büyüklerimizden daha sonra yasaların yaptırım gücünden, kitaplardan ve görsel-yazılı basından öğrendik.

Bugün çevreme baktığım zaman bu öğrendiklerimizi unutmaya başladığımızı görüyorum. Birbirimize saygımız kalmadı. Hatta birbirimize tahammül bile edemiyoruz artık. Toplu yaşamanın getirdiği kuralları unuttuk. Herkes kendi kurallarını uygulamaya, üstelik bu kuralları başkalarına da kabul ettirmeye çalışıyor. Bu kabul ettirme, ikna gücüyle olmuyor. Hakaretler, küfürler ve üstelik kaba kuvvet ile oluyor. Kendini cümlelerle ifade edemeyenlerin ifade şekli kaba kuvvettir.

11 Mayıs 2008 tarihli Hürriyet Gazetesinde bir haber bu yazdıklarımın hepsine örnek teşkil ediyor. Keşke böyle bir örnek olmasaydı. İnsanlık adına utanıyorum. Ona da insan, bana da insan dendiği için insanlığımdan utanıyorum. Haberi mutlaka gazetede okumuşsunuzdur. Ben sadece hatırlatmak istiyorum. İlkel bir beyne sahip insan örneği. İşte haber;

“TAKSİM- Aksaray dolmuşuna bindikten sonra lahmacun yiyen 3 kişiyi kokudan rahatsız olunca uyaran 36 yaşındaki Demircan Üstünkokan, araçtan indirilerek dövüldükten sonra bıçaklanarak öldürüldü”

Derdini anlatamayan insan karşısındakine saldırır. Onun lisanı odur. Bu çağda bu normal mi? Bu ilk çağ insanı için doğru olabilir. Çünkü o zaman beden dili daha çok kullanılıyordu. Ancak bu yüzyılda karşındakini kelimelerle dövebilirsin kaba kuvvete ne gerek var. Ama ben her türlü dövmeye karşıyım.

İstanbul dünyanın en önemli metropolü. Yani toplu yaşamanın örnek olarak gösterilmesi gereken en iyi yer. Neden böyle olduk dersiniz. Tek eksiğimiz var.

EĞİTİM EKSİĞİ

Okul öğretimi yeterli değil. Zaten onun adı eğitim değil, öğretimdir. Öğretim gerekli ama yeterli değildir. Eğitim önce ailede başlar ve kişinin kendini yetiştirmesi ile olur. Çevresini gözlemlemesi ve bol bol okuması ile.


Saygılarımla,
Tülay Bilin
tulayb18@gmail.com
http://www.tulaybilin.com

Sayfa Yükleniyor...