25 Eylül 2025 09:41
Bankalar neden altın alıyor?
Küresel ekonomide son yılların en dikkat çekici ama aynı zamanda en sessiz trendlerinden biri yaşanıyor. Yatırımcıların gözleri borsada, faiz kararlarında olsa da, dünya merkez bankaları rezervlerini yeniden şekillendiriyor ve altına olan iştahlarını giderek artırıyor. Peki neden?
Küresel rezervlerin kralı olan Amerikan doları, merkez bankalarının kasalarında baskın rolünü koruyor. Ancak ABD'nin finansal yaptırımları, jeopolitik gerilimler ve Washington'ın zayıf dolar öncülüğündeki politikası birçok ülkeyi düşündürüyor.
Altın bu noktada eşsiz bir alternatif. Hiçbir ülkenin kontrolünde değil, politik risk taşımıyor ve hiçbir işe yaramıyor. Gümüş, bakır gibi kıymetli metallerin endüstride bir yeri var. Dolayısıyla buralardaki fiyat artışları enflasyonu da dolaylı yoldan etkiliyor. Ancak altın ve hatta Bitcoin'de böyle bir risk de yok. Merkez bankaları için dolar ve euro karşısında stratejik bir denge unsuru.
Güvenli liman...
Pandemi sonrası dünya ekonomisi enflasyonun pençesine girdi. ABD’de, Avrupa’da, gelişen ekonomilerde fiyatlar hızla yükseldi. Faiz artırımları enflasyonu kontrol altına almakta yetersiz kalırken, merkez bankaları kasalarında daha dayanıklı bir varlık arayışına yöneldi. Altın, tarih boyunca olduğu gibi bugün de parasal gevşeme, negatif reel faiz ve para değer kayıplarına karşı en güçlü sigorta olarak öne çıkıyor.
Yaptırım gerçeği ve jeopolitik unsurlar
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından uygulanan yaptırımlar, küresel finans sistemine ders niteliğinde oldu. Moskova’nın yüz milyarlarca dolarlık rezervi Batı bankalarında adeta donduruldu. Bu tablo, “Yarın aynı şey benim başıma gelirse?” kaygısını derinleştirdi.
Bugün Çin’in, Hindistan’ın ve Körfez ülkelerinin altın alımlarında öne çıkmasının arkasında işte bu jeopolitik kaygılar yatıyor. Altın, yaptırımdan bağımsız tek rezerv aracı olarak değer kazanıyor.
Dolayısıyla bu yalnızca finansal bir karar değil, aynı zamanda bir mesaj. “Kendi paramızın ve rezervimizin kaderini yalnızca Washington’un, Brüksel’in ya da Londra’nın kararlarına bırakmıyoruz” mesajı.
Dedolarizasyon
Bir diğer kritik eğilim ise dedolarizasyon. Küresel ticarette yerel para birimleriyle ödeme hızla yaygınlaşıyor. Çin ile Rusya, enerji ticaretini yuan ve rubleyle yapıyor. Hindistan, Orta Doğu’dan aldığı petrolün bir kısmını kendi para birimiyle ödüyor. Bu tablo, ABD dolarının rezervlerdeki payını da düşürüyor. 2000’lerde %70 olan dolar payı, bugün %55’in altına inmiş durumda. Doların kaybettiği alanın bir kısmını ise altın dolduruyor.
Büyümeye dolaylı katkısı var
Merkez bankalarının altın alımları, doğrudan bir ekonomik büyüme yaratmıyor. Altın kasada duran bir varlık olarak fabrika kurmaz, istihdam yaratmaz ama dolaylı etkileri de küçümsenemez.
Neden?
1. Altının değer kazanması rezervlerin dolar karşılığını büyütür. Ülkenin borç ödeme kapasitesini artırır, piyasaya güven verir.-
2. Rezerv gücü artar, ülkenin risk primi (CDS) düşer. Daha düşük risk primi = daha düşük borçlanma maliyeti.
3- Finansal güven artar, yabancı sermaye girişi teşvik edilir. Sermaye girişleri de yatırımları, yatırımlar da büyümeyi destekler.
Yani altın alımları, aslında bir tür “ekonomik güvenlik ağı” işlevi görür. Bu güvenlik ağı sayesinde ekonomiler krizlere daha dayanıklı hale gelir, istikrar güçlenir ve büyümenin önü açılır.
Özetle;
Altın, yalnızca kuyumcu vitrinlerinde parlayan bir süs değil, aynı zamanda küresel ekonomi için stratejik bir güç aracı. Merkez bankalarının altına dönüşü, önümüzdeki yıllarda uluslararası finansın en belirleyici dinamiklerinden biri olacak.
Altın bu noktada eşsiz bir alternatif. Hiçbir ülkenin kontrolünde değil, politik risk taşımıyor ve hiçbir işe yaramıyor. Gümüş, bakır gibi kıymetli metallerin endüstride bir yeri var. Dolayısıyla buralardaki fiyat artışları enflasyonu da dolaylı yoldan etkiliyor. Ancak altın ve hatta Bitcoin'de böyle bir risk de yok. Merkez bankaları için dolar ve euro karşısında stratejik bir denge unsuru.
Güvenli liman...
Pandemi sonrası dünya ekonomisi enflasyonun pençesine girdi. ABD’de, Avrupa’da, gelişen ekonomilerde fiyatlar hızla yükseldi. Faiz artırımları enflasyonu kontrol altına almakta yetersiz kalırken, merkez bankaları kasalarında daha dayanıklı bir varlık arayışına yöneldi. Altın, tarih boyunca olduğu gibi bugün de parasal gevşeme, negatif reel faiz ve para değer kayıplarına karşı en güçlü sigorta olarak öne çıkıyor.
Yaptırım gerçeği ve jeopolitik unsurlar
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından uygulanan yaptırımlar, küresel finans sistemine ders niteliğinde oldu. Moskova’nın yüz milyarlarca dolarlık rezervi Batı bankalarında adeta donduruldu. Bu tablo, “Yarın aynı şey benim başıma gelirse?” kaygısını derinleştirdi.
Bugün Çin’in, Hindistan’ın ve Körfez ülkelerinin altın alımlarında öne çıkmasının arkasında işte bu jeopolitik kaygılar yatıyor. Altın, yaptırımdan bağımsız tek rezerv aracı olarak değer kazanıyor.
Dolayısıyla bu yalnızca finansal bir karar değil, aynı zamanda bir mesaj. “Kendi paramızın ve rezervimizin kaderini yalnızca Washington’un, Brüksel’in ya da Londra’nın kararlarına bırakmıyoruz” mesajı.
Dedolarizasyon
Bir diğer kritik eğilim ise dedolarizasyon. Küresel ticarette yerel para birimleriyle ödeme hızla yaygınlaşıyor. Çin ile Rusya, enerji ticaretini yuan ve rubleyle yapıyor. Hindistan, Orta Doğu’dan aldığı petrolün bir kısmını kendi para birimiyle ödüyor. Bu tablo, ABD dolarının rezervlerdeki payını da düşürüyor. 2000’lerde %70 olan dolar payı, bugün %55’in altına inmiş durumda. Doların kaybettiği alanın bir kısmını ise altın dolduruyor.
Büyümeye dolaylı katkısı var
Merkez bankalarının altın alımları, doğrudan bir ekonomik büyüme yaratmıyor. Altın kasada duran bir varlık olarak fabrika kurmaz, istihdam yaratmaz ama dolaylı etkileri de küçümsenemez.
Neden?
1. Altının değer kazanması rezervlerin dolar karşılığını büyütür. Ülkenin borç ödeme kapasitesini artırır, piyasaya güven verir.-
2. Rezerv gücü artar, ülkenin risk primi (CDS) düşer. Daha düşük risk primi = daha düşük borçlanma maliyeti.
3- Finansal güven artar, yabancı sermaye girişi teşvik edilir. Sermaye girişleri de yatırımları, yatırımlar da büyümeyi destekler.
Yani altın alımları, aslında bir tür “ekonomik güvenlik ağı” işlevi görür. Bu güvenlik ağı sayesinde ekonomiler krizlere daha dayanıklı hale gelir, istikrar güçlenir ve büyümenin önü açılır.
Özetle;
Altın, yalnızca kuyumcu vitrinlerinde parlayan bir süs değil, aynı zamanda küresel ekonomi için stratejik bir güç aracı. Merkez bankalarının altına dönüşü, önümüzdeki yıllarda uluslararası finansın en belirleyici dinamiklerinden biri olacak.
Yazarın Diğer Yazıları
- Borsada "yapay" yükseliş13 Kasım 2025 Perşembe
- Şirketler ülkeleri geçti, peki kim yönetecek?06 Kasım 2025 Perşembe
- Fed Aralık'ta neden pas geçebilir?30 Ekim 2025 Perşembe
- Merkez vurguyu değiştirdi23 Ekim 2025 Perşembe
- Yaratıcı Yıkım16 Ekim 2025 Perşembe
- Yapay zekada balon ihtimali?09 Ekim 2025 Perşembe
