Sevgi Ticareti

Sabahın ikisinde telefonumun sesiyle irkildim. Arayan yirmi yıllık arkadaşımdı. Telefonu açtığımda duyduğum hıçkırıklardan çok korktum. Birisine bir şey olmuştu kesin. “ Noldu?” diye endişeyle sorduğumda verdiği cevap beni şaşırttı.

Sevgi Ticareti

Sabahın ikisinde telefonumun sesiyle irkildim. Arayan yirmi yıllık arkadaşımdı. Telefonu açtığımda duyduğum hıçkırıklardan çok korktum. Birisine bir şey olmuştu kesin. “ Noldu?” diye endişeyle sorduğumda verdiği cevap beni şaşırttı.

“ Sahtekarmış! Her şey bir oyunmuş. Beni kullanmış… İnanamıyorum.. Hayatımı mahvetti bu adam!!”

Elbette ki sevgilisinden söz ediyordu. Bir buçuk yıldır süren iş arkadaşlıkları ve ilişkileri vardı. Arkadaşım onun müdürüydü. Etrafın “Bu adamda ne buluyorsun” sözlerine aldırmadan, neredeyse gününün her dakikasını onunla geçiriyor, bütün gücünü ona harcıyordu. Kendi işini unutmuş, O’nun yerine çalışıyordu neredeyse. Hayatının merkezine O’nu koydukça kendinden ve hayatından ne kadar uzaklaştığının farkında değildi.

Ağlamadan anlatmasını söyleyip, onu zorla sakinleştirdim. Hıçkırıkları kesildi ve anlatmaya başladı.

“ Beni terk etti! .. Hayatımda başkası var dedi!.. Bana sen kendi kendine gelin güvey olmuşsun dedi… Seninle bir geleceğimiz olmaz sen bunu bilmiyor musun zaten dedi… Ben sana aşık değilim dedi…..”

Bu konuşma bu ağlayıp zırlamalarla sürdü gitti… Sadece şikayet ediyordu… Sürekli O’nun yaptıklarından ve kendisinin nasıl kandırıldığından söz ediyordu. Hem onu kaybettiği, hem aptal yerine konduğu, hem kandırıldığı, hem de gururu incindiği için ağlıyordu.

Tekrar onu sakinleştirip ertesi gün bana gelmesini söyledim. Bu kriz anı konuşulacak bir zaman değildi.

Ertesi gün beklediğim gibi perişan ve yıkılmış halde ofisime geldi. Aynı serzenişler i bir süre daha dinledim. Sonunda ne düşündüğümü sorduğunda, “ Bana hep onu anlattın, senden nasıl faydalandığını, seviyorum diyerek kandırdığını, sayende terfi ettiğini, sayende zam aldığını…. Benim merak ettiğim şu; bu adam bunları nasıl yaptı. Esir kampında mıydın? Silah zoruyla veya tehditle mi yaptı? Sürekli taleplerde mi bulundu? Senin gibi sağlam bilinen bir iş kadınını nasıl bunları yapmaya ikna etti? Sen o sırada ne yapıyordun?”

Cevabı çok klasikti. “ Ben onu sevdiğim için yaptım. O’nu mutlu etmek için!”

“Arz” ın iki koşulu vardır. Talep ve bedel… Talep olmadan arzın bir anlamı olmadığı gibi, bedel olmayınca da değeri olmaz. Anlamsız ve değersizi verdiğinizde de hiç kimseye faydası olmaz.Ne alan memnundur ne de satan….

İnsanlar koşulsuz sevgiyi tartışa dursunlar, sevgi adına fedakarlık kadar bencilce bir davranış biçimi yoktur. Talep edilmeden fazlasıyla vermek, karşıdakini borçlandırmaktan başka bir işe yaramaz. Koşulsuz sevgi adı altında, daha fazla sevilmek, istenmek, terk edilmemek gibi arzular vardır.

-“O’nu mutlu edebildin mi?”

-“Hayır!!! Nankörmüş…”

-“Sen mutlu oldun mu?”

-“ Hayır! Hiç değerimi bilmedi…”

-“ Peki O’na bunları yapmasaydın ne olurdu?”

-“ Beni terk ederdi..”

-“ Yapınca ne oldu?”

-“ Terketti!”

Sonuç kaçınılmazdı. Karşılık beklemeden verdiği sevgiyi ilahi bir şey sanırken, aslında karşısındakini nasıl da borçlandırdığının farkında değildi. O’na sunduğu her şeyde, aslında sevilme beklentisi vardı. Sevdiği için yaptığını söyledikleri şimdi sevgilisinin ona zorla yaptırdıkları olmuştu. Çünkü borcunu ödememiş bir sahtekardı O…

Her geçen gün borcu faiziyle katlanan bir adamın, alacaklısını görmek istememesi kadar normal bir şey yoktur aslında… Susamadan içilen su, acıkmadan yenilen yemek kadar, sevmeden sevilmek, talep etmeden elde etmek anlamsız ve değersizdir.

Bunları dinlerken biraz dinmiş olan göz yaşları, yeniden oluk oluk akmaya başladı.

“ O da beni seviyordu biliyordum.. Başta O da istiyordu” diye itiraz etti.

“ Bunu nasıl anladın? Senin için O ne yaptı? “ diye sorduğumda verdiği cevap beklediğim gibiydi.

“ Aslında hiçbir şey…. Sevdiğini bile söylemiyordu…”

Bir anda ağlamayı kesti. Kandırıldığını sanırken aslında kendini kendinin kandırdığını fark etmişti. Sevmemiş ticaret yapmıştı. Sevilmek için yaptıkları beyhudeydi. Yanlış yatırım yapmış, zarara girmişti.

İlk kez yaşadıklarının sorumluluğunu aldı ve kendi hayatındaki gerçek rolünü gördü. Gerçek sevginin karşılık beklemeden olacağının ne demek olduğunu kavramıştı şimdi.

“ Belki de O’nu değil, sevilme ihtimalini sevdim ben… Kendi mi de O’nu da kandırdım..” dedi üzülerek.

Mutluluk ve huzurun dengede olduğu unutulduğunda, aşırılık boyutuna geçilip dengeler bozulduğunda, gerçeğin sadece zihinde yüklenen anlam olduğu fark edilmediğinde insanların bu üzüntüleri yaşaması kaçınılmazdır.

Hayat zıtlıkların ahengidir. Sorunlarla çözümler, kolaylarla zorlar, arzlarla talepler, harcamalarla kazançlar, ağlamakla gülmek, sevmekle sevilmek dengede olduğu sürece huzuru yakalamak olasıdır.

Her “feda”dan bir “kar” beklemek, fedakarlığın kutsal yanı değil insanın bencilliğidir.

Ve sevgi ticaretinde iflas kaçınılmazdır… 

Saygılarımla,
fatoscomert@stradadanismanlik.com

Sayfa Yükleniyor...