Haftanın filmleri

Bu hafta 3'ü yerli 7 film vizyona giriyor.

Haftanın filmleri

HACKERLIK O KADAR DA KEYİFLİ OLMAYABİLİR...
“BEN KİMİM?”

Benjamin adındaki genç bilgisayar dehası, sadece Almanya’da değil tüm dünyada tanınan bir hacker olmak ister. Yeraltı örgütlenmesi bir gruptan davet alınca o şansı bulduğunu düşünür. Ama başına iş açar. Peş peşe başarılı geçen birkaç sızma operasyonundan sonra karşılarına eli kanlı bir yeraltı örgütü çıkar. Üstelik onların işlediği suçlar da üstlerine kalır. Siber korsanlığın dışarıdan bakıldığı kadar eğlenceli olmayabileceğini anlatan filmin yönetmeni İsveçli sinemacı Baran Bo Odar. Siber suç geriliminin başrolünde ise Tom Schilling var. Ülkemizdeki gösterimi bu haftaya ertelenen filmin gayet olumlu eleştiriler aldığını belirtelim.
(3.5/5)

JASON STATHAM’SIZ NEREYE KADAR?
“TAŞIYICI: SON HIZ”

Jason Statham’ın yer almadığı bir “Taşıyıcı” filmi düşünün. Orijinal adıyla “Transporter” serisi, bu kez İngiliz aktör olmadan yoluna devam etmeye çalışıyor anlaşılan. 2008’den beri aşina olduğumuz Frank Martin karakterinde bir başka İngiliz aktör Ed Skrein var. Frank, gayet çekici üç kadın tarafından kiralanır, amaç bir bankayı soymaktır. Ancak karşılarına Rus mafyası çıkar. Konusunu kısaca böyle özetleyebileceğimiz filmin yönetmeni ise, İstanbul’da geçen sahnelerinden hatırlayacağınız “Taken 2” filminde, aksiyon sahnelerini birbirine başarıyla bağlayan kurgucu Camille Delammarre. Seriyi Statham olmadan da izlerim diyenler için film, dünyayla aynı anda bu hafta vizyona giriyor.
(2.5/5)

O KADAR KORKMAYACAKSINIZ Kİ...
“ŞEYTANIN GECESİ”

Şimdi bir grup gencin aklına gelen fikre bakın: Şehirden uzakta, zihinsel problemleri olan çocuklara uygulanan korkunç tedavi yöntemleriyle bilinen ama artık terk edilmiş olan bir akıl hastanesinde parti verelim!. Durun daha bitmedi. Bir de üstüne ruh çağırma seansı yapalım!. Geçtiğimiz günlerde öte dünyaya göçen büyük usta Wes Craven “Sinemada korku filmleri, korku yaratmayı amaçlamaz, var olan korkuyu yayar” demişti. Burada bir saçmalığın yayılması söz konusu. Eğer korku zaten var ise, bu perdeden seyirciye geçmeli, yayılmalı. Oysa perdede görmeye zorlanacağınız şey, bahsettiğimiz gençlerin başına gelenlerden ibaret. Onlar adına mı korkmalıyız yoksa korku sinemasının geleceğinden mi? “Şeytanın Gecesi” gibi havalı bir isme sahip olmasına bakmayın, korku için gerekli atmosferi bu tür filmlerde asla bulamayacaksınız. Evde herhangi bir Wes Craven filminin DVD’sini izlemek çok daha iyi olacaktır.
(1.0/5)

TUHAF BİR ANİMASYON...
“MİNYONLAR”

Animasyon türündeki bu filmin oldukça tuhaf bir öyküsünün olduğunu kabul etmeliyiz. Tarih öncesi çağlardan bu yana kendilerine kötü bir efendi arayan Minyonlar, Dracula’dan dinazorlara kadar bir çok varlığa hizmet etmeyi denemişler, ama efendileri tarih sahnesinden silindikçe yalnızlığa itilmişlerdir. Sonunda Antarktika’da kendi hallerinde yaşamaya başlarlar. Ta ki, 1960’lı yıllarda içlerinden üçünün Amerika’ya doğru yola çıkmasına kadar. Yönetmenliğini Pierre Coffin-Kyle Balda ikilisinin yaptığı filmin orijinal seslendirme kadrosunda Sandra Bullock, Michael Keaton, Jon Hamm, Geoffrey Rush ve Steve Carrell gibi yıldız isimler var. Türkçe seslendirmede ise ne yapsalar aşk için yapan Beren Saat ve Kenan Doğulu ikilisi yer almakta. Seçim sizin.
(2.5/5)

 İSTEDİĞİN MÜZİĞİ YAPAMAZSAN...
“KARAYEL POYRAZ”

İsmi popüler bir tv dizisini andırsa da film farklı bir hikaye anlatıyor. Daha doğrusu anlatmaya çalışıyor. Biz de anlatmaya gayret edelim: İstanbul’dan farklı nedenlerle Karadeniz’e göç eden gençler, üniversite yıllarında kurdukları müzik grubunu yaşatmaya çalışır. Ama popüler olana yani piyasa müziği yapmaya zorlanırlar. Arada kalırlar. Kendi istedikleri müziği yapamadıktan sonra grup olmanın ne anlamı vardır ki? Dağılırlar. Ama ölüm kalım savaşı veren bir yakınları için yeniden bir araya gelirler. Kadir İnanır’ın oyuncu yeğeni Levent İnanır’ın yönetmenliği yaptığı filmin konuk oyuncuları arasında şarkıcı Soner Arıca da yer almakta. Filmin, ancak hayal edebileceğimiz sıcak havasını seyirciye yansıtmaktan uzak olduğunu üzülerek belirtelim.
(2.0/5)

O KADAR GÜLMEYECEKSİNİZ Kİ...
“PİYASADAN BÜYÜK ALACAĞIMIZ VAR”

Her karışı buram buram dram, trajedi, trajikomedi kokan memleketimizde sinemacılarımızın son yıllarda korku ve komedi gibi, perdede yaratılmaya çalışılması cesaret isteyen iki uç  duygunun sürekli peşinden gitmeye çalışması, hem hayret verici hem de sonuçları düşünüldüğünde, ciddi ciddi sorgulanacak cinsten. Var olmayan bir duygu perdeden seyirciye geçmeyeceğine göre önce o duygunun senaryoda keşfedilmesi gerekmez mi?  “Piyasadan Büyük Alacağımız Var”ın kadrosuna baktığımızda, genç oyuncuların yanında Cem Özer ve Salih Kalyon gibi usta isimlere rastlıyoruz mesela. Niyet iyi belli ki. Ama iş komedi üretmeye geldiğinde kaba bir “belaltı mizah” döngüsüyle karşılaşıyoruz ne yazık ki. Oysa ki pekala iş yapabilecek bir konusu var filmin. Oyuncu üç arkadaş, bir dizi projesiyle kanalların kapısını çalar. Sonunda bir kanalla anlaşırlar. Ama kanal yöneticileri projeyi çalar ve başka bir ekiple diziyi çekmeye başlar. Peki şimdi ne olacaktır? Gençler haklarını nasıl arayacaktır? “Genç Kafa” ekibinden; bu soruları yanıtlarken gerçekten komik diyaloglara ve sahnelere sahip bir film bekliyoruz bir dahaki sefere.
(2.0/5)

KLASİĞİN PARODİSİ...
“ROBINSON CRUSOE VE CUMA”

Klasik hikayeyi biliyorsunuz. Robinson ıssız bir adaya düşer, tek dostu bir yerli’dir. Cuma’dır adı. Bu film ise klasikleşen öykünün bir parodisi. Aslına bakarsanız, 17 yıllık mizahi geçmişi bulunan aynı isimli serinin sinemaya uyarlanışı da diyebiliriz. Yönetmen ve senarist de karikatürist Gürcan Yurt. Robinson ve Cuma adadaki 15. yıllarını geride bırakırken Viktor adında maceracı ruhlu bir adam, gemisiyle çıkagelir. Yanında da iki kızı vardır. Üstelik Viktor, dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı hayvan türleriyle gelmiştir. Robinson ve Cuma, özellikle kızları görünce bu yeni misafirlerini seve seve kabul ederler. Gerçekten yetenekli Serhat Kılıç Robinson rolünde. Ama film onun kadar yetenekli değil.
(2.0/5)

Sayfa Yükleniyor...