Cumhuriyet gazetesi davasında 4. gün

Cumhuriyet gazetesi davasının 4. oturumunda 12'si tutuklu 17 sanığın savunmaları tamamlandı. Söz sırasını alan avukatlar da savunmalarını bitirdi.

Cumhuriyet gazetesi davasında 4. gün
Arşiv

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesince büyük salonda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar Akın Atalay, Ahmet Şık, Bülent Utku, Kadri Gürsel, Mehmet Murat Sabuncu, Önder Çelik, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Güray Tekin Öz, Turhan Günay ve "jeansbiri'' hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu ile bazı tutuksuz sanıklar katıldı.

Sanık avukatları, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile bazı yabancı heyetlerin de izlediği duruşmaya, firari sanıklar Can Dündar ve İlhan Tanır gelmedi.

Tutuklu sanıkların savunmalarını tamamlamasının ardından sıra tutuksuz sanıklara geldi.

Tutuksuz sanıklarından Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç ve Aydın Engin Cumhuriyet Gazetesi duruşmasının dördüncü gününde savunma yaptı. Yazar Aydın Engin "Gazetecilik mesleği ile teröristliği ayırmak lazım" dedi.

Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç bir gazetenin yayın politikası değişikliğinin ceza mahkemelerinde sorgulanamayacağını söyledi.

Duruşma öncesinde tutuklu gazetecilerin ve avukatların meslektaşları İstanbul Adalet Sarayı önünde eylem yaptı. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu iddianamedeki tartışma yaratan suçlamalara dikkat çekti.

ÇETİKNAYA: GÜLEN'İN GERÇEK YÜZÜNÜ AÇIĞA ÇIKARTTIM

Hikmet Çetinkaya, 51 yıllık gazeteci olduğunu, en önemli haberlerinden birinin FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen ile ilgili olduğunu söyledi.

Gülen'in hakkında şikayet dilekçeleri verdiğini söyleyen Çetinkaya şöyle devam etti:

"Hakkımda yaklaşık 170 dava açıldı, çoğundan beraat ettim, bazılarında para cezası ödedim. Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Fethullah Gülen'i tanımıyordu. 'Altın Nesil' adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi. Devletten maaş alan bu imamın gerçek yüzünü açığa çıkarttım. Yıllarca peşimizden koştular aldırmadık.

Bornova'da başlayan örgütlenmesini ve vaiz olarak İzmir Kestanepazarı Camii'ne atanmasını, Akevler Yapı Kooperatifi'nde Yaman Koleji'nde, Maltepe Askeri Lisesi, Işıklar ve Kuleli Liseleri'nde sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler hakkımda 'Hocaefendiye' karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar."

Gazeteci olduğunu, laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğini belirten Çetinkaya, "Yazdıklarım, haberlerim, iddianameye karşı savunmam ve sorgumdur. Yaşamın olağan akışına aykırı böyle bir iddianameyi kendim, yazılarım, yaptıklarım ve gazeteciliğim adına reddediyorum" diye konuştu.

ENGİN: O OKULLARI ZİYARET ETTİM

Tutuksuz sanık Aydın Engin de iddianameye detaylı bir şekilde değinmeyeceğini, avukat arkadaşlarının iddianameye gereken cevabı verdiklerini söyledi.

Engin, "Tutanağa geçmesi için tek bir cümleme izin vermenizi diliyorum. Sayın yargıçlar, böyle bir iddianame ile benim ve arkadaşlarımın sanık iskemlesine oturtulmuş olmamız bana hukuk adına utanç, ülkem adına acı veriyor" dedi.

İddianamede 9 yazısının suç olarak yerleştirildiğini ifade eden Engin, "O yazıların kendileri benim ek bir şey söylememe gerek kalmadan iddianameye bizzat cevap veriyor. Savcı ya başlıklarına bakıp yakaladım demiş, ya da içeriklerini okumadan iddianameye yerleştirmiş. Soruşturma savcısının yazıların başlıklarına bakıp ama içeriğini bile okuma zahmetine girmeden iddianameye yerleştirdiğini düşünüyorum. Aksi takdirde 'Savcı yazıları okumuş ama anlayamamış' demek zorunda kalırım ki hukuk eğitimi görmüş bir savcının bu duruma düşeceğini düşünmek bile istemem. Bu konuda ben karar vermeyeceğim. Seçimi soruşturma savcısına bırakıyorum" dedi.

İddianamede FETÖ'nün sözde İsrail imamı Harun Tokak ile iletişim kaydının olması ve Vazarlar Vakfı'nın toplantılarına katılmasının sorulması üzerine Engin şunları kaydetti: "Eskiden cemaat diye nitelendirilen gruba ait insanlarla konuşmanın suç olduğunu iddia ediyor soruşturma savcısı. İster FETÖ olsun, ister PKK, bu yapılardan kişilerle konuşmasam ben mesleğimi, gazeteciliği yapmamış olurdum. Devletin derinlerine girmiş bir örgütün ne olduğunu anlamak için konuşmak zorundasınız.

Gazetecilik mesleği ile teröristliği ayırmak lazım. Terör gruplarının amacını anlamak için haberler yaptım. Ben İlhan Selçuk'un önerisiyle Gülen okullarını ziyaret ettim. Uganda ve Moskova'da cemaatin topluma nasıl sızabileceğini gözlerimle gördüm. Sadece FETÖ değil, Afganistan'da El Kaide'nin inine girdim, Hizbullah ile Diyarbakır'da görüştüm haberler yaptım. Bu haberlerden dolayı da ödüller aldım. Keza Kosova'da, Ürdün de de bazı terör gruplarıyla söyleşiler yaptım. Şimdi ben tüm bu örgütlerin üyesi mi oldum."

HAKİMDEN JAMES BOND ESPRİSİ

Engin'in bu sözleri söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'ın "Zaten ben sizde 007 James Bond ruhu izliyorum" demesi gülüşmelere neden oldu.

Kendisinin gazeteci olduğunu söyleyen Engin, "Bir cemaatle ona paralel kişilerle ilişki kurmanın suç olduğu savında savcı.Ben gazeteciyim, işim bu. Harun Tokak bugün FETÖ olarak anılan örgütün ileri gelenlerindendir. Onunla konuşmadan bu örgütü anlayamazsınız" savunmasında bulundu.

ERİNÇ: YOLSUZLUK GAZETECİLER İÇİN HABERDİR

Gazeteciliğe 14 Şubat 1957'de başladığını söyleyen Orhan Erinç ise savunmasında şunları kaydetti:

"Bizim gazeteci olarak halkı bilgilendirmek amacıyla yaptıklarımıza, birilerine mesaj veriyormuş gibi bir mesaj veriyormuşuz anlayışı var. Gazetecilerden yargıç ve savcı gibi davranması bekleniyor. Bizim için olay haberdir. Yolsuzluk, kavga, dövüş bizim için haberdir. Yargıç ve savcılar için elde edilen belgeler yasal elde edilmemişse hukuken hiçbir değeri yoktur. Bizden istenen de yargıç ve savcılar gibi davranmaktır. Yolsuzluk ortaya çıkmış, belgeler yasaya aykırıysa savcı takipsizlik verir. Ama bu gazeteciler için haberdir."

"ÜÇ KİŞİ DIŞINDAKİLER ATATÜRKÇÜ DEĞİL ANLAMI ÇIKIYOR"

Erinç, "Bizi tasfiye ettiler diyen Mehmet Faraç, 2010, Alev Coşkun 2013, Mustafa Balbay 2015 yılında ayrıldı. 3 farklı tarihi nasıl birleştiriyorlar. İddianameye bakarsanız Cumhuriyet'in Atatürkçülüğü sanaldır. Niye? Çünkü 3 kişinin çıkmasıyla Cumhuriyet'in Atatürkçülükten çıktığı belirtiliyor. Bu 3 kişi dışında kalanların Atatürkçü olmadıkları anlamını çıkarıyor. Bu kabul edilemez. Hakimlerin, bizim gazeteci olarak halkı bilgilendirmek için yazdıklarımızı casusluk olarak okuduklarını anlıyorum" dedi.

"YAYIN POLİTİKASI DEĞİL, TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ DEĞİŞTİ"

Suçlamalardan en önemlisinin Cumhuriyet Vakfı'nı ele geçirmek ve yayın politikasını değiştirmek" olduğunu dikkat çeken Erinç, "Cumhuriyet'in yayın politikası değil, Türkiye'nin gündemi değişti, haber akışı ona göre belirlenir oldu. Savcının atadığı bilirkişi uzman olsaydı, Türkiye'nin gündeminin değiştiğini, yayın politikasının değişmediğini anlardı" ifadesinde bulundu.

Cumhuriyet gazetesi davasında 4. gün - 1

SAVUNMALAR TAMAMLANDI

Pazartesi günü başlayan duruşmalarda 17 sanığın savunması tamamlanmış oldu. Ardından avukat beyanlarına geçildi.

Sanık avukatları Fikret İlkiz, Tora Pekin, Duygun Yarsuvat, Ergin Cinmen ve Ayhan Erdoğan savunmalarını tamamladı.

ADLİYE ÖNÜNDE AÇIKLAMA

Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına destek vermek isteyen bir grup, İstanbul Adalet Sarayı'nın önünde toplandı.

Kendilerine "Cumhuriyet Davası Koordinasyonu" adını veren grup adına açıklama yapan Nazan Özcan, yargılanan sanıkların terörle bir ilgilerinin olmadığını söyledi.
Özcan, Türkiye'de daha fazla insan haklarına, daha güçlü adalete ve daha kökleşmiş bir demokrasiye ihtiyaç olduğunu savundu.

Cumhuriyet gazetesi davasında 4. gün - 2

ADLİYE ÖNÜNDE 'ADALET NÖBETİ'

Bu grubun ardından adliye girişinde bir araya gelen ve davada yargılanan avukatlar Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku ve Akın Atalay'a destek olmak için üzerinde "Herkes için adalet, #adaletnöbeti" yazılı pankart açtı.

CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Mahmut Tanal'ın da destek verdiği eylemde okunan basın açıklamasının ardından grupta yer alan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ile Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da birer açıklama yaptı.

Durakoğlu, "17 hafta sonraki bu nöbet duruşmaların yapıldığı tarihe denk düştü. 3 gündür izlemeye çalıştığımız duruşmalar, 17 haftadır ortaya koyduğumuz sessiz isyanın haklılığını kanıtladı sanki. Bir iddianamenin nasıl da temelsiz olduğunu, gerçeklerin nasıl da çarpıtılabildiğini gösterdi bize. Biz bilmezdik mesela gizli bilirkişiyi bu duruşmalarda öğrendik. Tatil için yapılan rezervasyonların aslında cezaevi için olduğunu bilmezdik bunca avukatlığımıza karşın, burada öğrendik" diye konuştu.

KABOĞLU: REJİMİN FAKTÖRÜ, AKTÖRÜ VE ANTRENÖRÜ OLMALIDIR

Daha sonra KHK ile çalıştığı üniversiteden ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu konuştu.

Kaboğlu, "Adalet sarayı önündeyiz. Bu sarayın, adına yaraşır bir karar vermesini bekliyoruz. Ve bu kararın hukuki bir karar olması gerekiyor. Adalet sarayları her zaman hukuki kararlar vermezler, yargıçlar aynı zamanda demokratik rejimin faktörü, aktörü ve antrenörü olma işlevini görürler" dedi.

Gruptakiler açıklamların ardından davayı takip etmek için duruşma salonuna girdi.

İSTENEN CEZALAR

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 274 sayfalık iddianamede, sanıklar Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan ayrı ayrı 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik'in "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 11,5 yıldan 43 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, sanıklar Bülent Utku, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya'nın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 9,5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmalarını öngörülüyor.

İddianamede, sanıklar Güray Tekinöz ve Turhan Günay'ın "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 8,5 yıldan 22 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.

Twitter'daki "jeansbiri" hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu'nun "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla, firari sanık İlhan Tanır'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edilen iddianamede, Ahmet Şık'ın "PKK ve DHKP/C'' silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.

Sayfa Yükleniyor...