FATİH’İN MAHKEMESİ EFSANESİ
Üsküdar’da, Eski Mahkeme Sokak’ta bulunan Fatih Mahkemesi, Fatih Sultan Mehmed döneminde yapılmış. Tam inşa tarihi bilinmiyor. Yığma taştan yapılmış yapı, mahkeme salonu ve zindanlar olmak üzere iki bölümden oluşur. Üst katta kemerli bir kapıdan girilen mahkeme salonuna dik taş bir merdivenle çıkılır. Kadı mahalli niş şeklindedir. Dükkan olarak kullanan zindanlar, 2006 yılında restore edildikten sonra sergi salonu daha sonra kütüphane olarak kullanılmaya başlanmış.
Peki bina için neden Fatih’in Mahkemesi deniyor, Fatih yargılandı mı? Bunun için binanın giriş kapısının yanındaki tarihçeye bakıyoruz.
Fatih. Fetihten sonra hocası Akşemsettin’in elini öpüp her şeyi bırakarak derviş olmak ister ancak hocası bunu “Padişahın asıl vazifesinin devlet işleri” diyerek reddeder. Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı’nın temel kanunu olan Fatih Kanunnamesi hazırlanır. Şehrin ilk kadısı Hızır Çelebi Bey olur. Nasreddin Hoca’nın soyundan geldiği bilinen Hızır Çelebi, yüksek ilmi ve adaleti ile tanınır. Şehir “İstanbul, Galata, Eyüp ve Üsküdar” olarak dört kadılığa ayrılır. Üsküdar kadılığı önemlidir çünkü Üsküdar’da kadılık yapan kimselerden alim olanlar, daha sonra İzmir Kadısı olur. Üsküdar Kadısı’nın Kartal, Pendik, Gebze, Şile ve Anadolu Kavağı’nda birer naibi olduğu ve senelik geliri 40 bin kuruş olduğu bilinir. İstanbul Efendisi diye anılan İstanbul Kadısı; çarşamba günleri Eyüp, Galata ve Üsküdar kadılarıyla veziriazama gider çünkü özel davalarda son söz sadrazama aittir. Mehmet Nermi Haskan Yüzyıllar Boyunca Üsküdar adlı eserinde Üsküdar kadılarının önemine dikkat çeker.
Erken devir Osmanlı mimarisine sahip yapı, mahkeme salonu ve zindanlar olarak iki bölümden oluşmakta. Kirpi saçaklı, beşik tonozlu mahkeme salonunun altındaki zindan tek pencereli. İki zindan arasından dik ve taş bir merdivenle mahkeme salonu ve birinci zindanın terasına çıkılır. İki mermer sütunun yükseldiği kubbenin altından beşik tonoz çatılı esas mekana gelinir. Niş şeklindeki kadı mahali buradadır. Beş zindanın bulunduğu yapının demir kapıları tüm ağırlığı ile durmakta. Ağırlık yapının genel duruşuna da hakim. Rivayet odur ki Fatih de bu binada yargılanmıştır. Sebebi ise Rum mimarla yaşanan bir olaydır. Bazı kaynaklara göre -günümüzde İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu yer- Beyazıt’taki saray yapılırken, bazılarına göre Fatih Külliyesi inşa olurken mimar kendisine verilen sütunu kısa kestirir. Fatih de yapı yeterli heybette olmadığı için sinirlenerek mimarın elini kestirir. Kadı Hızır Çelebi’nin adaletine güvenen mimar durumu ona anlatır. Fatih’in haksız olduğuna hükmedilir, elleri kesilecektir... Mimar diyeti kabul eder, Fatih’in eli kesilmekten kurtulur...