Ortadoğu’da ‘Türk çağı’ tezleri

Son dönemde Ortadoğu’da artan Türk dış politikasını Mısırlı yazar Halid El Sercani değerlendirdi.

Ortadoğu’da ‘Türk çağı’ tezleri

Ortadoğu son olarak Türk siyasi hareketliliğine sahne oldu. Bu hareketlilikler bazı analistleri ve gözlemcileri bölgenin Türk çağına girmek üzere olduğunu dillendirmeye sevk etti. Bu söylemleri aynı zaman zarfında çeşitli Türk siyasi çevreleri gündeme getiriyor. Bu tezin tartışılması, anatomisinin çıkarılması ve en azından gelecek birkaç yıl içinde bölgeyi bekleyen geleceği görmek için incelenmesi gerekmekte.

Türkiye-Irak stratejik işbirliği bakanlar konseyinin ilk toplantısı birkaç gün önce İstanbul’da yapıldı. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Irak ile Türkiye arasındaki stratejik işbirliği deneyiminin bölgede yayılması durumunda bu deneyimin krizlerin, sorunların ve çatışmaların değil, büyük medeniyetin merkezi olacak Ortadoğu’da ortaklığın yeni modeli haline geleceğini açıkladı ve Irak’la işbirliğinin ortak çıkarlara, ortak diyalog ve karşılıklı güven araçlarına alan açacağını ilave etti.

Diğer yandan bu toplantıdan bir gün önce Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, iki ülke arasındaki stratejik işbirliği anlaşmasının imza töreninde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında hazır bulunmak üzere üst düzey bir heyetin başında Türkiye’ye kısa bir ziyarette bulundu. Esad İstanbul’a gelmeden önce Türk medya organlarına ülkesinin Türk arabulucu kanalıyla İsrail’le görüşebileceğini açıkladı.

Öte yandan iç ve dışişleri bakanlarından yetkilileri kapsayan bir Irak heyeti Bağdat’ın geçen ay yaşadığı iki kanlı patlamanın arkasında duran grupları Suriye’nin barındırdığına dair kanıtları beraberlerinde taşıyarak Ankara’ya gelmişti. Irak hükümet sözcüsü Ali El Dibag kanıtların ‘Suriye’deki El Kaide ile bağlantılı şahısların, verilen mali ve lojistik desteğe dair itirafları, telefon görüşmelerini ve delilleri içerdiğini’ açıkladı.

Türk dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu daha öncesinde Bağdat ve Şam’a gitmiş, Irak’ın Suriye’yi Bağdat’ta dışişleri ve maliye bakanlıklarını hedef alan ve yaklaşık 600 kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan iki saldırının sorumluları barındırması suçlaması sonrası iki ülke arasında patlak veren krizin fitilini çekme çabası içinde görüşmeler yapmıştı.

TÜRKİYE MERKEZİ ROLDE
Irak hükümet sözcüsü Ali El Dibag Irak ve Suriye dışişleri bakanlarının iki ülke arasında Bağdat’ın Şam’ı Irak’taki saldırıları finanse eden önceki rejimden yetkililerine barınak sağlaması suçlaması sebebiyle iki ülke arasında patlak veren anlaşmazlığın ele alınması için geçen hafta İstanbul’da yaptıkları görüşmenin, Suriye’nin Bağdat hükümetinin Ağustos ayında yaşanan patlamalara karışmakla suçladığı Irak Baas Partisinde ileri gelen eski yetkililerden ikisini Bağdat’a teslim etmeyi reddetmesi sonrası hiçbir ilerleme kaydetmediğini ifade etti. Yalnız bu durum Türkiye’nin taraflar arasında arabuluculuk rolünde bulunarak Ortadoğu bölgesi etkileşimlerinde merkezi rol oynadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Bu Türk gelişmelerine ve Türk hareketliliklerine Türkiye’nin İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk yapabileceği etrafındaki önerisini eklediğimiz zaman Türkiye’nin merkez rolünün pratiğe geçtiği ve bölgedeki çeşitli güçlerin gerek bu rol ile bölgede büyüyen diğer İran rolü etrafında bir denge sağlamak, gerekse de Türkiye’nin merkez rol oynayacağı yeni bölgesel sistemin kurulması yönünde ilan edilmemiş uluslar arası bir karar olduğunu idrak ettikleri için bu rolü kabul ettiği söylenebilir. ABD ve AB arasında bu konu üzerinde anlaşılmış durumda. Yani gelecek dönemde Türkiye’y bölge etkileşimlerinde daha geniş bir rol bekliyor.

TÜRK ÇAĞINI ENGELLEMEK İSTEYECEKLER
Aynı zamanda ‘Türk çağı’ tezinin Ortadoğu bölgesi verilerinden çoğunu görmezlikten geldiğini söyleyebiliriz. Bu verilerin ilki bölge tarihinin ülkelerin rollerine göre bölüştürülmesi girişimin başarısızlığı ve gerçek dışılığının anlaşılması. Geçen yüzyılın yetmişli yıllarının ikinci yarısında analistler bölgenin petrol veya Suudi Arabistan çağı yaşadığını ifade ediyorlardı ancak bu gerçekleşmedi. Aynı yüzyılın seksenli yıllarının başında İsrail’in Lübnan’a saldırmasıyla birlikte aynı analistler bölgenin İsrail çağı yaşadığını ifade ettiler ancak bu da gerçekleşmedi. Çünkü bölgenin tarihi ve coğrafyası bölge etkileşimlerinde göz ardı edilemez tarihi güçler çıkardı. Bu güçler kendilerini göz ardı eden plan veya etkileşimleri başarısız kılıyor. Bu güçlerin başında Mısır, İran ve Suudi Arabistan geliyor. Bu üç güç gelecek süreçte geri planda kalmaya razı olmazlar. Bu güçler Türk rolünü engellemeye çalışacak veya en azından rol ve konum etrafında Türkiye ile çekişmeye girecekler.

ŞÜPHELER
Aynı zamanda ortada bölgeyi Türk çağını yaşar kılacak şekilde Türkiye’nin bölgede merkez rolünü oynama ehliyetinden şüphe oluşturan veriler var. Bu verilerin başında Türkiye’nin kendisine dayandırılan rollere ve çekişen taraflar arasında arabuluculuk rolü oynaması etrafındaki uzlaşıya rağmen tarafları müzakere masasında bir araya getirmek dışında olumlu bir sonuç getirmemesi geliyor. Türkiye bu taraflara destek olamadı veya anlaşmalara ve çözümlere varma noktasında zorlayamadı.

Mısır, Suudi Arabistan ve hatta Katar, Türkiye’nin aksine birbiriyle çekişen tarafları müzakere masasında toplayabildi ve aynı zamanda çözümlere varılmasına destek olabildi. Yani Türk rolü sadece tamamlayıcı veya destekleyici olabilir, önümüzdeki süreçte esaslı rol olması mümkün değil. Hatta Türk çağına girme iddiası olumsuz bir etken olabilir. Çünkü bu iddia diğer bölge güçlerini Türkiye’nin verdiği çabayı engellemeye sevk edecektir.

Arapçadan çeviri: Halil Çelik

Sayfa Yükleniyor...