Arınç'tan 1 Mayıs açıklaması

Bülent Arınç, Taksim'de 1 Mayıs kutlamasına kesinlikle izin verilmeyeceğini söyledi. Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası konuşan Arınç, "1 Mayıs'ta bazı polislerin müdahale emrine uymayacağı iddialarına ilişkin de "Duymak bile tüylerimizi diken diken ediyor" dedi.

Arınç'tan 1 Mayıs açıklaması

Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Toplantı sonrası kamerelar karşısına geçen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, soruları yanıtladı.

Arınç'a ilk olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in NTV canlı yayınında yaptığı "Başbakanın köşke çıkması halinde, başbakan yardımcılarından birinin başbakanlık görevini üstleneceği" (HABERE GİT) açıklaması soruldu.

Sözlerin Şahin'in özel düşünceleri olduğunu söyleyen Arınç, "Bazı düşünceleri itibarıyla da benimle örtüştüğünü söylüyor" diye konuştu.

1 Mayıs'ta Taksim'de gösteri yapılmasına izin verilip verilmeyeceği sorusunu yanıtlayan da Arınç, "Toplulukların, büyük toplulukların orada sabahtan akşama gösteri yapmasına kesinlikle izin verilmeyecek, ne olursa olsun emniyet kuvvetleri duruma müdahale edecektir" dedi.

Arınç'a ayrıca bir gazetede yer alan "1 Mayıs'ta bazı polislerin emirlere karşı gelerek göstericilere müdahalde bulunmayacağı" iddiası da soruldu. "Bu iddiayı duymak bile tüylerimi diken diken ediyor" diyen Arınç, "Bu konuda duyumu olan ortaya koyabilsin ki biz de gereğini yapabilelim" ifadesini kullandı.

Arınç'ın açıklamalarından satır başları:
Sayın Mehmet Ali Şahin'in bugün sabah saatlerinde bir televizyon kanalındaki mülakatını ben de takip ettim. Şüphesiz soru soran kişi, Mehmet Ali Şahin beye soruyor.

Partimizin Hukuk ve Siyasetle İlişkili Genel Başkan Yardımcısı olan önceki Meclis Başkanlarından değerli arkadaşımız da kendi özel düşüncelerini ifade ediyor. Bazı düşünceleri itibarıyla da benimle örtüştüğünü söylüyor. Şüphesiz bunu sormaya bile gerek yok.

Konuşan Sayın Mehmet Ali Şahin'dir ve bunlar onun özel düşünceleridir. Eğer sorulması gereken bir konu varsa herhalde yine kendisine sormakta fayda olur.

Sayın Başbakanımız ve bazı ilgili bakan arkadaşlarımız seçim sistemi üzerinde bir çalışma yapıldığını ifade ettiler. Olay şudur, bildiğiniz gibi 30 Eylül 2013 tarihinde bir demokratikleşme paketini açıklarken, Sayın Başbakanımız aynı zamanda muhalefetle birlikte tartışılmak üzere bir öneri getirmişti.

SEÇİM SİSTEMİ ÇALIŞMALARI
'de mevcut sistem bildiğiniz gibi 20-30 yıldan bu yana yüzde 10'luk baraj sistemidir. Bu barajın kaldırılması, yerine başka bir seçim sistemi getirilmesi konusunda da tartışmalar olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidenler olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yüzde 10'luk baraj bütün siyasi partiler için eşit olarak düşünüldüğünden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edilmediği kanaatine varmıştır. Ancak bu konuda bir gelişme olabilir.

'Biz düşüncelerimizi tartışmaya açalım ve ortak bir mutabakat bulursak, bu 3 seçenekten bir tanesini kabul edebiliriz' demişti Sayın Başbakanımız. Bunlardan bir tanesi şüphesiz mevcut sistem, ikincisi daraltılmış seçim bölgesi sistemidir. Yani diyelim ki Bursa 18 milletvekili çıkarıyor, 5'li veya 6'lı gruplamalarla bunu üç seçim bölgesinde çıkarmak... Diyelim ki İstanbul 80'in üzerinde milletvekili çıkarıyor, bugün 3 seçim bölgesidir.

Oysa bunu 12-15 seçim bölgesine çıkarmak mümkün olabilir. 'Bu konu üzerinde ne düşünüyorsunuz' diye soruldu. Bir de bazı ülkelerde dar bölge sistemi vardır, yani milletvekilinin sayısı kadar seçim bölgesi yapmak... Orada sıfır baraj ve çoğunluk sisteminin cari olmasıdır. Ne gariptir ki baraj üzerinde konuşanlar bu üç seçenek üzerinde hiçbir düşünce ifade etmediler.

Biz anlıyoruz ki onlar iki seçim bölgesi sisteminin de kendilerine zarar vereceğini düşünerek bunlardan bir tercih yapmak noktasında değiller. Ancak biz o zaman işe vaziyet etmek ve bunu bir görev olarak almak durumunda kaldık.

Daraltılmış bölge mi olmalı Türkiye gerçeklerine uygun, dar bölge sistemi mi olmalı. Çeşitli simülasyonlar üzerinde çalışılıyor ve bunun hem temsilde adalete hem de yönetimde istikrara yol açabilecek bir seçim sistemi, hangisi daha idealdir, hangisi daha gerçekçidir bunun çalışması yapılıyor. Şüphesiz bu çalışma bittiğinde Bakanlar Kurulumuza bir tasarı olarak bunu sunacaksak gelecektir. Teklif olarak gelecekse de Merkez Yürütme Kurulu'nda tartışılarak buna karar verilmesi ayrıca gerekebilir".

Eğer bugünkü seçim sistemi değişecekse, bunun mutlaka haziran ayına kadar kanunlaşması gerekiyor. Çünkü Anayasamızın 67. maddesinin 2. fıkrası Türkiye'deki seçim sistemlerinin temsilde adalet ve yönetimde istikrara uygun olması bir, ikincisi de yapılacak seçimden en az bir yıl önce de kanunlaşması gerekiyor. Madem ki 2015 Temmuz ayında seçim yapılacaksa Türkiye'de bunun bir yıl öncesinden seçime yönelik bir değişikliğin yapılması mecburiyeti var. Bugün Nisan'ın 21'i ise önümüzde topu topu ancak yani yasalaşma sürecini dikkate alırsak 1 aylık bir zaman var. Bu çalışmalarımızın ne zaman bittiğini ve hangisi üzerinde karar kıldığımızı elbette sizlere açıklayacağız ama bugün o noktada değiliz."

TAKSİM'DE 1 MAYIS'A İZİN YOK
Sendikalar Taksim'de, 1 Mayıs'ta toplantı veya gösteri yapmak istiyor sözü eksik. Mesela Türk-İş Kadıköy'de miting yapmayı kabul etti. Sadece DİSK ve ona bağlı sendikalar her yıl olduğu gibi belki bir toplantı ve gösteri yürüyüşünden daha fazla, birtartışma ortamı çıksın, bir çatışma olsun ve Taksim geçmişte yaşanan olayları yine acı örnekleriyle hatırlatan bir gösteriye sahne olsun diye bir çabanın içerisinde.

Bu konuda kanunlar geçerlidir. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, İstanbul Valiliği'nin aldığı kararlarda Taksim'in ayrılan bir alan olmadığı çok açıktır. Mitingler, gösteriler için hem Maltepe'de hem Yenikapı'da miting alanları tahsis edilmiştir ve bu sendikaya müracaatı da olmamasına rağmen sadece görüşmeler yaptıkları için sizin toplantı alanınız orasıdır, orada miting yapacaksanız hemen başvurunuzu yapın, mutlaka orada yapabilirsiniz' denilmiştir.

Ama onlar tartışmayı sürdürmek, hatta şiddetlendirmek ve neye mal olursa olsun Taksim'de yapmak gibi bir ısrarın içindeler. Bir defa Taksim'de yayalaştırma projesi gerçekleştirilmiştir. Orası bir gösteri alanı değildir. Geçmişteki güvenlik sebepleriyle, vilayetimizin aldığı bir başka karar vardır. Belki geçmişte şuna müsaade edilmişti, biliyorsunuz hükümetimiz 1 Mayıs'ı bir bayram olarak, bir gün olarak kabul eden yıllar sonra ilk hükümettir. Bu da düşünce ve fikir özgürlüğüne, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa uygun yapılabilecek her türlü toplantıya sıcak baktığımız şeklinde anlaşılabilir.

Yani sendikaları temsilen bir küçük topluluğun bir çelenk sunmak veya bir basit bildiriyi orada okumak gibi anlamlı bir jesti olabilirse sanıyorum valilik buna izin verebilecektir. Ama toplulukların, büyük kalabalıkların orada sabahtan akşama gösteri yapması şeklinde kesinlikle bir izin verilmeyecek ve ne olursa olsunemniyet kuvvetleri duruma müdahale edecektir ve yasa dışı bir eylem olduğu için de bunu tertipleyenler kanuni bir soruşturmaya maruz kalacaklardır.

YALOVA'DAKİ SEÇİMLERİN İPTALİ
Bu normal bir prosedürdür. Şüphesiz bu seçimlere AK Parti çok güçlü bir şekilde hazırlık yapacak, katılacak ve iptal edilen bu seçimlerde belediye başkanlıklarını kazanabilmek için bütün gücüyle gayret edecektir.

'SUÇLAMA VİCDANİ DEĞİL'
Dicle Üniversitesi Rektörü ikinci döneminde çalışıyor, iyi bir bilim kadını. Çok mazbut ve dindar bir insan. 30 Eylül demokratikleşme paketinden sonra kamuda da başörtüyle görevini yapmak isteyenleri serbest bıraktık. Pek çok bayan arkadaşlarımız da başlarını örterek kamu hizmetlerine devam ediyorlar.

Her şeyin bir ilki vardır, başörtüsü takmasını takdir ettim. Bu hanımefendi dindar bir hanımefendi. Bir milletvekili arkadaşımız, başörtüsünden sonra yolsuzluk iddialarını dile getirdi. Bunun için bir bayan rektörün başını örtmesini beklemesi doğru değildir, niçin bugünü beklemiştir. Sırf bu yolsuzluk iddialarından kurtulmak için başını örttü deniyorsa, bu çirkin bir şeydir.

YÖK'e bunlar bildirilmeden şimdi günü geldi denmesini samimiyetsizlik duyuyorum. Yolsuzluk iddiası varsa ve gerçekse niçin soruşturma başlatılmamıştır. Bu arkadaşımız ayrıca hanımefendiyi paralel yapının elamanı olmakla suçluyor. Bir rektörü bu açıdan suçlamak vicdani değildir. Ben rektörü bu iddialar karşısındaki vakur duruşundan dolayı kutluyorum.

POLİSLER EMRE UYMAYACAK İDDİALARI
Arkadaşlar, o kadar çirkin ve tehlikeli bir şey... Şüphesiz onlar yazdığı için siz söylüyorsunuz ama bir hukuk devletinde ve hükümetimizin Türkiye'yi yönettiği bir zamanda, siz o gazetenin şöyle yazdığını soruyorsunuz bana.

'1 Mayıs gösterileri sırasında bir kısım polisler, görevlerini ihmal edecekler veya görevlerini düşünmeyecekler. Hükümeti zor durumda bırakmak amacıyla bu göstericilere yardımcı olacaklar' Bunu duymak bile tüylerimizi diken diken ediyor. O gazete hangi gazetedir, ne amaçla bunu yazmıştır, bunu bilmiyorum. Ama sizler gazeteci arkadaşlarımızsınız. Bu konuda ciddi bir duyum varsa ve kimlerse, biliniyorsa, lütfen bize bunları bildirin. Biz, gereğini yaparız ama ben hukuka, kanunlara riayeti kendisine namus bilen Türkiye'nin polisine güvenirim.

Onların, büyük bir fedakarlık içinde, görev bilinci içinde amirlerinin emirlerine riayet ettiklerini düşünürüm. Siz, öyle bir şey söylüyorsunuz ki bize 1980 öncesi Türkiye'yi hatırlatıyor. Böyle bir şeye kesinlikle izin vermeyiz. Polislerimiz arasında veya kolluk kuvvetlerimiz arasında hükümetin emirlerini, amirlerinin emirlerini uygulamayacak bir kişinin varlığına bile tahammül edemeyiz. Bunları bulursak, bunları bilirsek, şüphesiz en kısa zamanda meslekte ilişkilerini keseriz ve onları bir kenara koyarız.

Ama bu iddiayı ortaya atanlar, kafaları karıştırmak, binlerce emniyet mensubunu töhmet altında bırakmak istiyorlarsa, namuslu insanların yapacağı bir şey var. 'İşte, bunu şunlar yapacaktır' diye göstersin ya da bu konuda bur duyumu varsa bize onu ortaya koyabilsin ki biz bunun gereğini süratle yerine getirelim. Kesinlikle, böyle bir şey yok ve buna müsaade etmeyiz."

Sayfa Yükleniyor...