Birand: Öcalan yine başkan oldu

Mehmet Ali Birand, Kürt sorununu ve hükümetin soruna bakışı ile politikalarını değerlendirdi. Birand, hükümetin soruna karşı bir politikası olmadığını ileri sürdü.

Posta gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand Kürt sorunu ve hükümetin politikalarını değerlendirdi. Daha önce belirttiği gibi hükümetin seçimlere kadar konuyu olayamak istediğini belirten Birand, AK Parti’nin soruna bir çözüm bulamaması durumunda çok daha fazla kan akacağını ifade etti.

Mehmet Ali Birand yazısında şunları aktardı;

Kürt Sorunu, çok farklı bir yere gidiyor
Gelin, durumu birlikte inceleyelim. Daha doğrusu, toplumdaki algılamaya bakalım. Zira politikalar bir yana, asıl önemlisi gelişmelerin kamuoyu tarafından nasıl algılandığıdır. Kamuoyu her zaman gerçekleri veya doğruyu görmeyebilir, ancak algılamalar gerçeğin ta kendidir.

ÖCALAN YİNE "BAŞKAN" OLDU
1- İmralı, şimdiye kadar olmadığı kadar kontrolü eline almış durumda. Verdiği mesajlar ve sürekli politika üreterek gelişmeleri şekillendiriyor. Her ne kadar Demokratik Toplum Kongresi'nin hafta sonu Diyarbakır toplantısında Öcalan’ı eleştiren yaklaşım ve konuşmalar yapılsa dahi, hem partiyi yönlendiriyor, hem de Kandil'ini belirli oranda kontrolü altında tutuyor. Öcalan, eskisi gibi, ancak bu defa uzaktan "Başkan" konumuna oturdu. Buna rağmen “Demokratik Özerklik Projesi” konusundaki karmaşa henüz yatışmış değil.

ANKARA GÖZ YUMUYOR
2- Ankara, akıllı davranıyor ve bu duruma açıkça göz yumuyor. Öcalan'ın lider olarak kalmasını adeta teşvik ediyor. Herhalde, İmralı'da dört duvar arasında tuttuğu, kendi denetimi altındaki bir lideri, dışarıda kontrol edemeyeceği bir başka lider veya kan dökerek birbiriyle liderlik yarışına girişmiş lider adaylarından daha çok tercih ediyor.

BÖLGEDE KOMİTELER OLUŞTURDU
3- Öcalan, artık Ankara'yı veya seçim sonrasını beklemiyor. Kendi adımlarını atıyor. TSK'nın Kürt sorununda politika yapma açısından etkinliğinin azalmasından yararlanıyor. İnisiyatifi elinde tutuyor. Terörü durdurdu, silahları susturdu. Bölgede komiteler oluşturdu, kendi kolluk gücünü kurması, iki dil kampanyasını başlatması, BDP'yi yönlendirmesi, bu yaklaşımın en belirgin noktaları.

ANKARA POLİTİKA ÜRETMİYOR
4- Ankara ise, ilginç bir şekilde gelişmeleri izlemekle yetiniyor. Topa girilmiyor. Kürtlerin her yeni adımına sadece tepki gösterilmekle yetiniliyor. Kürt Açılımı öncesi ve sonrasındaki heyecan yok oluverdi. Başbakan hala çeşitli kesimlerle toplantılar yapıyor, ancak ortada somut birşey yok. Herhalde, seçimlerde oy kaybetme korkusundan olacak, katı ve sert tepkiler vermekle yetiniyor. Sanki "Siz beni seçim sonrasında görün" der gibi bir yaklaşımı var.

ARTIK, TEPKİ İŞE YARAMIYOR
5- Ankara, politika üretemedikçe sertleşiyor. İki dil konusunda savcıların göreve çağırılması ve sert demeçler, KCK davası bunun son örnekleri. Eskiden, Siyaset tepki gösterir ve devlete (askere) döner, onlar da vururlardı. Ancak bu defa dönülecek devlet yok. Devlet, AKP' nin kendisi. Ayrıca, Kürtlerin attıkları adımlar (iki dil gibi) polis veya asker gücüyle durdurulamayacak cinsten.

ÖCALAN ÖN ALIYOR
Manzara, özetle bu şekilde.

Listemize daha birçok nokta daha ekleyebilirim, ancak bu kadarıyla dahi, Kürtlerin önemli taktik kazançlar elde ettikleri söylenebilir.

Seçimler sonrasında beklenen Anayasa değişikliğine kadar geçecek olan süreyi lehlerinde kullanıyorlar. Eğer Ak Parti hiç adım atmaz, politika üretmez ve sadece sert tepkilerle işi idare etme yaklaşımını sürdürürse, seçim sonrasında, ortaya herkesi şaşırtacak derecede önemli bir Kürt Açılımı ile çıkması gerekecek.

Aksi halde, son derece kanlı bir sürece girilebilir. Hepimize de yazık olur.

AK PARTİ, ARTIK 'DEVLET' OLDU
TSK' nın geçen hafta, İki Dil konusundaki açıklaması ve bu açıklamaya hem kamuoyundan, hem de Ak Parti'den gelen tepkiler, ülkemizdeki değişimin hangi noktalara geldiğini gösteriyor.

Kamuoyunun bir kesimi 'Oh nihayet konuştular, ülke elden gidiyordu ve askerimiz sessiz kalıyordu' dedi ve alkışladı.

Önemli bir kesimi ise, bu açıklamayı gereksiz buldu. Eskiden olsa, gazetelerin manşetlerine çıkarılır ve günlerce de konuşulurdu. Bu defa, pek de ilgi uyandırmadı. İçeriğiyle ilgili fazla yorum yapılmadı, buna karşılık, asıl sürpriz, eskiden bu tip yaklaşımlara itiraz etmeyen bazı yazarlar, bu defa açıklamayı gereksiz buldular ve eleştirdiler.

Bence asıl önemlisi, iktidar partisinin bu açıklamaya tepkisiydi.

Herkes, Başbakan'ın bir tepki göstermesini beklerken, AKP'nin sözcüsü Hüseyin Çelik konuştu. Askerlerin eski alışkanlıklarını bırakmadıklarını, böylesine siyasi demeçler vermemeleri gerektiğini, bu işin siyasi iktidara ait olduğunu söyledi.

Bu açıklamanın hem içeriği, hem de hükümet tepkisini, Başbakan yerine Çelik tarafından yapılmasının önemli bir mesajı var.

İktidarın kendine güveninin artışını, olayı pekte fazla önemsemediğini gösteriyor.

Bu tutum çok önemli bir gerçeği gündeme getiriyor.

Şimdiye kadar, kamuoyu askeri 'Devlet' olarak nitelerdi. Bugün Ak Parti, tutumuyla 'Devlet benden sorulur-Devlet benim' diyor..."

Sayfa Yükleniyor...