Bozdağ: Hatip Dicle kararı değiştirilemez

AK Parti'li Bekir Bozdağ, milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’yle ilgili kararın hukuki açıdan düzeltilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, basın toplantısı düzenledi.


Bozdağ, milletvekilliği YSK tarafından düşürülen Hatip Dicle'nin durumuyla ilgili gelişmeleri değerlendirdi.

Bekir Bozdağ, özetle şunları söyledi:

"Bazı parti sözcüleri ve medya mensupları, partimize yönelik haksız ithamlarda bulunuyor. YSK, AK Parti’ye bağlı değildir. Üyelerini hükümet atamamaktadır, kararlar kurulun yetkisi dahilinde kararıdır. YSK’nın kararını hükümetimizle ilişki kurmak haksızlıktır. Hatip Dicle'nin durumu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın durumu arasında benzerlik yoktur. Kıyaslanması mümkün değildir.

AK Parti başvuruda bulunmamıştır. Karar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine alınmıştır. AK Parti, karar kesinleşmeden Hatip Dicle’ye verilen mazbataya itiraz etmiştir. Diyarbakır İl Seçim Kurulu’nun mazbatayı vermesi yanlıştı. YSK’nın Hatip Dicle kararı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı itiraz üzerine verilen karardır.

Mahkumiyet kararı milletvekili olmaya engel değildir. Aday olma ehliyeti olmayan birisinin aday olması yanlış bir durumdur. Mahkumiyet kararının YSK’dan gizlenmesi doğru değildir.

Milletvekillerini Meclis’teki çalışmalara katılmaya davet ediyoruz. Tehdit ve şiddet çağrıları demokrasi için tehlikelidir.

Bu karar geriye dönüşü olmayan, düzeltilmesi mümkün olmayan bir karardır. Hukuki açıdan düzeltilmesi mümkün değildir.





AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, bağımsız milletvekillerinin hepsini demokrasi içinde mücadelelerini yapmaya, demokrasinin kalbi olan TBMM'deki çalışmalara katılmaya davet ettiklerini belirtti.

Bozdağ, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesi ve ardından bağımsız milletvekillerinin parlamento çalışmalarına katılmama kararlarını değerlendirdi.

Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), AK Parti'ye veya yürütmeye veya yasamaya bağlı bir kuruluş olmadığını, üyelerini hükümetin atamadığını, alınan kararların Anayasa'nın 79. maddesi gereği, bu kurumun yetkisi ve tasarrufu dahilinde olduğunu belirten Bozdağ, ''YSK kararlarını AK Parti ile veya hükümetle ilişkilendirmek büyük bir yanlıştır, partimize ve hükümete dönük insafsızlık ve haksızlıktır'' dedi.

Anayasada ve yasalarda beğenilmeyen pek çok hüküm olabileceğini ve bunların değiştirilmesinin istenebileceğini ifade eden Bozdağ, ''Ama demokratik bir ülkede, hukuk devletinin olduğu bir yerde bunları eleştirmek, bunları değiştirmek ve bunlara ilişkin tavırlar ortaya koymanın da demokrasinin ve hukukun sınırları içerisinde olması gerektiği de aşikardır. Tehditle veya şiddet çağrıları yaparak veya kriz çağrıları yaparak veya kaos ortamına dönük bir takım eylem ve davranışlarda bulunarak demokrasinin alanını, hukuk devletinin alanını genişletme imkanı bulunmaz, bugüne kadar da bulunmamıştır'' diye konuştu.

Bozdağ, bağımsız milletvekillerinin hepsini demokrasi içinde mücadelelerini yapmaya, demokrasinin kalbi olan TBMM'deki çalışmalara katılmaya davet ettiklerini söyledi.

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Hatip Dicle'nin milletvekili adaylığı için açık bir engel olmasına rağmen adaylık müracaatı yapıldığını da kaydetti.

"SORUNU AŞMANIN YOLU PEK GÖZÜKMÜYOR''
Bir gazetecinin Hatip Dicle hakkındaki kararı anımsatarak bir yasal ya da anayasal değişiklik yapılmasına yönelik BDP sözcülerinin açıklamaları ve Dicle hakkında verilen karar ile 2002 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında verilen mahkeme karalarının benzeştiği şeklindeki görüşlerin sorulması üzerine Bozdağ, ''Hatip Dicle ile Başbakanın durumu arasında bir benzerlik olmadığını söyledim. Hatırlarsanız, 2002'de milletvekili aday listeleri 11 Eylül günü YSK'ya sunulmuştu ve Sayın Başbakanımızın ismi de o listede vardı'' dedi.

Başbakan Erdoğan hakkında verilen cezanın infazının gerçekleştiğini, daha sonra memnu haklarını aldığını ve YSK'ya adaylık müracaatında bulunduğunu anlatan Bozdağ, aranan bütün yasal şartların bulunduğunu kaydetti. Ancak ''o dönemde hukukun yargı yoluyla çiğnendiği'' ileri süren Bozdağ, bu konudaki süreci anlattı.

Başbakan Erdoğan'ın haksızlığa uğradığını belirten Bozdağ, Hatip Dicle'nin durumuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

''Hatip Dicle'nin olayına baktığınız zaman, Dicle ile ilgili mahkumiyet 22 Mart'ta kesinleşiyor. adaylık müracaatı 11 Nisan'da yapılıyor. Mahkumiyet var mı? Var. Kesinleşmiş mi? Kesinleşmiş. İnfaz yapılmış mı? Yapılmamış. Memnu hakların iadesi yoluna gidilmiş mi? Gidilmemiş. Açık bir adaylık engeli var. Bu engeli Hatip Dicle biliyor, avukatları biliyor, ailesi biliyor, onu bağımsız aday olarak destekleyen BDP yetkilileri ve temsilcileri de bunu biliyor. Yani açık bir engel var ve bu engele rağmen adaylık müracaatı yapılıyor. Yani bu engeli kaldırıcı hukukun öngördüğü mekanizmaların hiçbiri işletilmemiş durumda. O yüzden bu ikisi birbiriyle kıyaslanamaz. Birbirine benzer bir durum değil. Birinde adaylık ehliyeti var. Adaylık ehliyeti yargı tarafından hukuk çiğnenerek, zorla gasp ediliyor tabir caizse. Öbüründe ise adaylık ehliyeti yok. Yani burada hukuka aykırı bir durum da yok. Bu iki şeyi birbiriyle kıyaslamak mümkün değildir.

Hatip Dicle'nin olayıyla ilgili bundan sonra anayasal veya yasal düzenlemek yapmak suretiyle bu konuyu düzeltmek mümkün mü sorusuna gelince, anayasa, mevzuata bakmak lazım. Anayasa ve mevzuat çerçevesinde baktığımızda bunun geri dönüşü olmayan bir konu olduğu ve bunun düzeltilmesinin hukuki açıdan mümkün olmadığı çok açık. Çünkü şu anda farz edin bir anayasa değişikliği olsa dahi cezası henüz infaz edilmiş, bitmiş durumda değil. Memnu hakların iadesi müessesesi işlemiş durumda değil. Şu anda aday olma ehliyeti hala yok ortada.

Yani anayasayı, yasayı değiştirmek suretiyle de bir ehliyet verme imkanı gözükmüyor. Önümüzdeki dönemde de böyle bir çalışma şu aşamada yapmak suretiyle bu sorunu aşmanın yolu pek gözükmüyor. Ama burada bunu farklı şekilde yorumlayanlar olacaktır. Ama anayasayı iyi okumak, mevcut durumu iyi tespit etmek, mevcut durum ve anayasa çerçevesinde bu yapılabilir mi yapılamaz mı ona iyi bakmak lazım. Biz bunu detaylı şekilde inceledik anayasayı değiştirmek suretiyle yapılabilirliği tek başına görünmüyor.''





Bozdağ, Hatip Dicle'nin Meclise girmesi için bir düzenlemenin gündeme gelmesi halinde AK Parti'nin destek olup olmayacağı sorusu ile tutuklu bulunan ve CHP'den milletvekili seçilen Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay'ın durumlarıyla ilgili mahkeme karanına ilişkin soruyu cevaplandırdı.

Dicle ilgili anayasal ve yasal durumu ifade ettiğini anlatan Bozdağ, herkes kendi yönünden değerlendirmelerde bulunacağını dile getirerek, şöyle konuştu:

''Burada bir hususun altını çizmekte fayda var. Adaylık ehliyeti olmayan o kadar aday adayı vardı, belki çoğu insan adaylık ehliyeti olmadığı için müracaat etmedi. Bazıları müracaat etti adaylık ehliyeti olmadığı için itiraz üzerine veya resen yapılan inceleme üzerine adaylıkları iptal edildi. Adaylık ehliyeti olmayan birine adaylık ehliyeti vermek suretiyle böyle bir yola gidildiği taktirde daha önceki süreçlerde aday olmak isteyenlerle arada büyük bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır. Tabii o tek başına yapıldığı zaman Anayasa'nın 76. maddesi iyice okunduğunda bunun ayrı yansımaları olacaktır. Ben bunun mümkün bir yol olduğunu düşünmüyorum şahsen.

Tabii Sayın Haberal ve diğer kişi, milletvekili seçilenlerle ilgili mahkeme kararını bugün biz de duyduk. Ama o kararı inceleme imkanımız olmadı. İnceledikten sonra icap ederse bir değerlendirme yapacağız.''

BDP'NİN TUTUMU
Bozdağ, ''BDP'nin tutumunu neye bağlıyorsunuz? Nasıl bir sonuç almak istiyorlar?'' sorusuna ise şu yanıtı verdi:

''Demokrasi vurgusu yapan, evrensel hukuk vurgusu yapan, milli irade vurgusu yapan ve kendisini seçen insanların Mecliste sesi, soluğu, gözü, kulağı olduğunu söyleyen birilerin 'ya hep ya hiç' anlayışını benimsemeleri hem demokrasi ile hem evrensel hukuk ile bağdaşmaz bir yaklaşımdır. Demokrasiye ve evrensel hukuka inanan insanların yapacağı şey, demokrasinin alanını, hukukun alanını genişletecek adımlar atmak. Bunun yolu da meşru zeminlerden geçiyor.

Hukuk içinde, demokrasi içinde kalarak mücadeleden geçiyor. Bizim tavsiyemiz hukuk içinde mücadelenin yapılması. Demokrasinin verdiği imkanları kullanarak bunun yapılması ve bunun da en meşru zemini 'de parlamentodur.

Parlamentoda bunun yapılmasıdır. BDP'nin desteklediği adaylara oy veren vatandaşlarımız, onlara Meclise gitmeleri, haklarını hukuklarını orada savunmaları için yetki verdiler, oy verdiler, destek oldular. Bir yandan 78 bin vatandaşın oy verdiği kişinin hakkını, hukukunu savunuyoruz, 'bu kadar oya saygısızlık olur' diye değerlendirme yaparken BDP'nin öte yandan yaklaşık 2 milyon 800 bin civarında vatandaşın verdiği oyu görmezden gelip onun parlamentoda temsiline ve parlamento çalışmalarına katılmasına engel olması tutarlı bir yaklaşım olarak gözükmüyor.

Bizim çağrımız bunun hukuk içinde, demokrasinin gerekleri içerisinde, meşru zeminde ve parlamentoda mücadelesinin yapılmasıdır. Hukuk sınırlarında kalmak kaydıyla. Biz umarız Parlamento çalışmalarına katılırlar, gerekli katkıyı sağlarlar.''

Bozdağ, bir soru üzerine BDP'nin desteklediği adayların Meclise gelmeyeceklerine ilişkin açıklamalarıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunurken; TBMM'de temsilin nasıl olacağının anayasa ve TBMM İçtüzüğü ile tespit edildiğini anımsattı.

Bir milletvekili veya bir parti grubunu Meclise gelmemesinin Parlamento çalışmalarının içtüzüğün aradığı şartlar varsa, engellemeyeceğini dile getiren Bozdağ, ''Parlamento, çalışmalarını anayasa ve içtüzüğüne göre yürütecektir. Anayasa ve içtüzüğe aykırı bir durum olduğu zaman zaten çalışamaz, ama anayasa ve içtüzüğe aykırı bir durum olmadığı sürece çalışmalarını devam ettirecektir. Çünkü Parlamento birilerinin dayatmasıyla veyahut da birilerinin hukuk dışı dayatmalarıyla bugüne kadar çalışmalarına ara vermemiştir bundan sonra da çalışmalarına ara vermesi söz konusu olmayacaktır. Parlamentonun yaptığı çalışmalar, hem milletin iradesinden hem de anayasa ve içtüzüğe uygunluktan almaktadır. Dolayısıyla milletimizin iradesi Parlamentoya yansımıştır'' dedi.

Bozdağ, BDP çatısına geçecek bağımsız milletvekilleri Parlamentoya gelirlerse arzu edilen bir durum olacağını dile getirerek, ''Ama katılmadıkları taktirde Parlamento, çalışmalarını elbette devam ettirecektir'' diye konuştu.

Bozdağ, bir ara seçimin söz konusu olup olmayacağı sorusuna ise bunun şartlarının anayasanın ilgili maddesinde çok açık yazıldığını söyledi.

Ara seçim şartları olduğu taktirde anayasanın gereği ne ise onun yapılacağını belirten Bozdağ, tutuklu bulunan Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay ile ilgili soru üzerine de ''Bütün soruları cevaplandırdım'' yanıtını verdi.





Bozdağ, Anayasa'ya göre seçimlerin yönetimi ve denetimi konusunda tek yetkilinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) olduğunu belirtti.

Bu konudaki her türlü şikayeti, itirazı değerlendirerek kesin karara bağlama yetkisinin de söz konusu kurulda olduğunu ifade eden Bozdağ, son gelişmeler üzerine kimi parti sözcüleri veya medya mensupları tarafından ortaya konulan bir kısım görüşlerin AK Parti'ye yönelik haksız ithamlar ve değerlendirmeleri içerdiğini söyledi.

Bozdağ, ''YSK, AK Parti'ye veya yürütmeye veya yasamaya bağlı bir kuruluş değildir. Üyelerini hükümet atamamaktadır, alınan kararlar da tamamen Anayasa'nın 79. maddesi gereği, tamamen bu kurulun yetkisi ve tasarrufu dahilinde olan kararlardır. YSK kararlarını AK Parti ile veya hükümet ile ilişkilendirmek büyük bir yanlıştır, partimize ve hükümete dönük büyük bir insafsızlık ve haksızlıktır'' diye konuştu.

YSK'nın Hatip Dicle'ye yönelik kararının AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için alınan kararla bir benzerliğinin olmadığını da vurgulayan Bozdağ, ''İki durum tamamen birbirinden farklıdır, kıyaslanması da mümkün değildir. Sayın Başbakanımızın durumunda meri hukuk çiğnenmiş. Meri hukuk, yüksek yargının araya girmesi ve yargı eliyle yapılan bir takım müdahalelerle çiğnenmek suretiyle sayın Başbakanımızın milletvekili adaylığı engellenmiştir.

Hatip Dicle olayında ise meri hukuk uygulanmıştır. Burada yapılan itiraz, uygulanan hukuka ilişkindir ama Sayın Başbakanımızın durumunda meri hukuk çiğnenmiştir, ikisi birbirinden tamamıyla farklıdır ve bunun kıyaslanması söz konusu bile değildir'' dedi.

''Dicle'nin milletvekilliğinin AK Parti'nin yaptığı müracaatla düşürüldüğü'' yönündeki iddiaları da gerçek dışı olarak nitelendiren Bozdağ, şöyle konuştu:

''Gerekçeli kararın içinde, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşmesi ve mazbatasının iptal edilmesi ile ilgili kararda itiraz mercinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı olduğu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı itiraz üzerine açılan dosya üzerinde YSK bir değerlendirme yapmış ve yapılan değerlendirme sonucunda Hatip Dicle'ye verilen mazbatanın iptaline karar vermiştir. Bu değerlendirilen itiraz AK Parti'nin itirazı değil, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının itirazıdır. AK Parti'nin bu süreçte bir itirazı vardır. Neye itiraz etmiştir bu süreçte AK Parti? Diyarbakır İl Seçim Kurulunun Hatip Dicle'ye itiraz kesinleşmeden, itiraz karara bağlanmadan verdiği mazbataya itiraz etmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Hatip Dicle'nin milletvekilliğine itiraz etmiş, adaylık süreci içinde adaylığına itiraz etmiş, dolayısıyla bunun üzerine YSK bir dosya açmış, Hatip Dicle'den savunması istenmiş, dosya açık ve bu dosya karara bağlanmadan Diyarbakır İl Seçim Kurulu bu süreçteki en önemli yanlışlıklardan bize göre bir tanesini yapmak suretiyle, çünkü YSK'da bir kişinin milletvekilliğine ilişkin itiraz varken ve YSK bu itiraza ilişkin savunmayı hem de Diyarbakır İl Seçim Kurulu vasıtasıyla Hatip Dicle'den istemişken İl Seçim Kurulu da buna vakıfken, bu hususun YSK tarafından karara bağlanmasını beklemeden mazbatayı vermiş olması hukuka aykırı bir durumdur. Biz AK Parti olarak Diyarbakır İl Seçim Kurulunun hukuka aykırı bir biçimde mazbatayı vermesine ilişkin yaptığı işleme itiraz ettik. Bizim itirazımız buna dönüktür. AK Parti'nin hukuk zemininde hakkını araması veya itirazda bulunması doğal bir hakkıdır.''

''BDP YANLIŞLAR DİZİSİNE ISRARLA DEVAM ETMEKTEDİR''
''BDP süreç içerisinde bir dizi yanlışlar yapmıştır ve halen de bu yanlışlar dizisine ısrarla devam etmektedir'' diyen Bozdağ, Hatip Dicle ile ilgili mahkumiyet kararının 22 Mart 2011'de kesinleştiğini, milletvekili aday listelerinin ise 11 Nisan 2011'de YSK'ya verildiğini anımsattı.

İki tarih arasında bir süreç olduğunu, kamuoyunun bu kararın tebliğinin yapıldığını da bildiğini vurgulayan Bozdağ, şunları kaydetti:

''Bir mahkumiyet kararı var, bu karar kesinleşmiş. Milletvekili adayı olmaya engel bir mahkumiyet kararı. Bunu hem Hatip Dicle biliyor hem avukatları biliyor hem de Hatip Dicle'nin bağımsız adaylığını destekleyen BDP biliyor. Aday olma ehliyeti olmayan birinin aday gösterilmesi ve bu mahkumiyet kararının da hem Türkiye kamuoyundan hem de YSK'dan gizlenmiş olması oldukça manidar bir durumdur.

Bu fevkalade yanlış bir durumdur adeta bugün yaşanan krize o günden bir davetiye çıkarmadır. Biz bunu iyi niyetli bir yaklaşım olarak da görmüyoruz. İkinci bir husus da anayasa ve yasaları eleştirebiliriz. Anayasa'da beğenmediğimiz pek çok hüküm olabilir, yasalarda da beğenmediğimiz pek çok hüküm olabilir, biz bunların değiştirilmesini isteyebiliriz, bunların yanlışlığını vurgulayabiliriz, bunları eleştirebiliriz ama demokratik bir ülkede, hukuk devletinin olduğu bir yerde bunları eleştirmek, bunları değiştirmek ve bunlara ilişkin tavırlar ortaya koymanın da demokrasinin ve hukukun sınırları içerisinde olması gerektiği de aşikardır. Tehditle veya şiddet çağrıları yaparak veya kriz çağrıları yaparak veya kaos ortamına dönük bir takım eylem ve davranışlarda bulunarak demokrasinin alanını, hukuk devletinin alanını genişletme imkanı bulunmaz, bugüne kadar da bulunmamıştır. Her ortamda demokrasinin derinleştirilmesini, kökleştirilmesini, Türkiye'de demokrasi ile bağdaşmayan bir takım mevzuatların ortadan kaldırılmasını ve ortamın demokrasi ile daha uyumlu hale getirmesini savunanların, bunun mücadelesini verdiğini söyleyenlerin öncelikle kendi eylemlerinde, kendi söylemlerinde demokrasi sınırları içinde kalmaları, hukukun sınırları içinde kalmaları, şiddetten uzak durmaları ve tehditten, şantajdan uzak bir yaklaşım benimseyerek demokrasinin ve hukukun kendine verdikleri imkanları kullanarak hukuk içinde mücadele yapmaları doğru olan bir yaklaşımdır, isabetli olan bir yaklaşımdır.''

Yaşanan olayların bu yaklaşımın benimsenmediğini gösterdiğini anlatan Bozdağ, BDP'ye ve bağımsız milletvekillerinin hepsini demokrasi içinde mücadelelerini yapmaya, demokrasinin kalbi olan TBMM'deki çalışmalara katılmaya davet ettiklerini belirtti. Bozdağ, ''Geçmişte ve bundan sonra Türkiye'de demokrasinin kalbi olan TBMM'de antidemokratik olan yasaların veya anayasal hükümlerin veya başka hükümlerin değiştirilmesi için en uygun zeminin parlamento zemini olduğunu düşünüyoruz. Bugüne kadar böyle oldu bundan sonra da böyle olacaktır'' diye konuştu.

Bozdağ, şunları kaydetti: ''BDP'nin yaptığı yanlışlardan birisi de her sıkıntı karşısında tehdit, şiddet çağrısında bulunmasıdır. Bu da demokrasi için son derece sakıncalı ve tehlikeli bir durumdur. AK Parti bugüne kadar birçok engellemeye maruz kalmış, birçok mağduriyetler yaşamış ancak anayasal düzene uygun bir şekilde hukuk mevzuatını değiştirmeye çalışmış, önemli reformları hayata geçirerek sivil siyasetin alanını genişletmiştir. AK Parti karşılaştığı sıkıntılar karşısında eleştiriler getirmiş ama tehditler yağdırmamış, dayatmalara gitmemiş, çatışma ve şiddet çağrıları yapmamıştır. AK Parti olarak sivil siyasetin güçlendirilmesini her sorunun çözüm yeri olarak siyaset kurumunun ve parlamentonun görülmesini, siyasi partilerimizin, demokrasimizin vazgeçilmez aktörleri olduğunu düşünüyoruz. 12 Haziran seçimlerinden sonra önümüzde önemli fırsatlar durmaktadır. Özellikle yeni anayasa konusu toplumda ümitleri ve beklentileri artırmıştır. Bu tarihi fırsatı heba etmemek için sorumlu ve sağduyulu bir şekilde hareket etmek tüm partilerin yükümlülüğündedir. Yeni dönemi krizlerle değil fırsatlarla karşılamak durumundayız. 'Meclisin tanınmaması', 'boykot edilmesi' gibi söylemler yeni dönemin ruhuna uygun düşmemektedir. AK Parti tüm partileri ve milletvekillerini önemsemekte, yeni dönemde önemli misyonlar yükleneceklerine yürekten inanmaktadır.''

Sayfa Yükleniyor...