Depremde en çok onlar etkileniyor

Depremden sonra yaşanan korku ve kaygı, en çok çocukları etkiliyor. Özellikle 9 yaşın üzerindeki çocuğa tehlikeyi anlamasına yardımcı olmak, 'Bir acı yaşanıyor, bu acıyı yaşayıp katlanacağız' mesajı vermek gerek. Büyükler sabırlı, kararlı, cesaretli, yardımsever, şefkatli olurlarsa çocukların ruh sağlığında kalıcı bozulmalar olmaz.

Depremde en çok onlar etkileniyor

Psikiyatri uzmanı ve psikoterapist uzman doktor Gül Bahar Cömert Agouridas, deprem gibi büyük bir felaket yaşayan insanların psikolojik olarak normale dönmesinin çok kolay olmadığını, deprem ve bunun yarattığı yıkımın, insanların günlük deneyimlerinin çok ötesinde olduğunu söyledi.

Depremin önceden kestirilemez olması ve o anda yaşanmasının, çaresizlik hissi ve kişilerin üzerindeki etkisini daha da arttırdığını belirten Agouridas, bu durumun psikolojik anlamda bir travma olduğunu dile getirdi.

Travmanın yarattığı psikolojik etkilerin ve belirtilerin (korku, endişe, çaresizlik) travma anında pek görülmese de ya hemen ya da uzunca bir süre sonra kendini gösterebileceğine dikkati çeken Agouridas, ''Aradan geçen yıllara rağmen insanlar, depremin etkilerini üzerlerinden atamayabilir. Örneğin, hala 10 katı asansör kullanmak yerine yürüyerek çıkmayı tercih edenler, iç çamaşırı ya da mayo ile duş alanlar ya da sırf üst katlarda oturuyor diye arkadaşlarını ziyarete gidemeyen depremzedeler mevcuttur'' dedi.

Depremin, herkes için stres sayılan bir durum olduğuna dikkati çeken Agouridas, ''Böyle bir durumda insanlar benzer duygu-düşünce ve davranış kalıplarında tepkiler verir. Sadece deprem değil kaza, yangın, savaş ve sel gibi büyük afetler ve hayatı tehdit eden olaylar, ağır stres durumlarıdır. Olayın şiddetine, türüne, önceden hazırlıklı olup olunmamasına, olayın çıkış biçimine, bireyin kişilik yapısına bağlı olarak tepkiler değişir. Bu gibi durumlarda insanlar şok, pasifleşme ve toparlanma olmak üzere 3 dönem yaşarlar'' diye konuştu.

''ETKİSİ 1-2 AY SONRA BİLE ÇIKABİLİYOR''
Yaşamda kontrol edilemeyen ya da önceden kestirilemeyen olayların var olduğunu anlamak ve kabul etmenin, çocuklar için oldukça güç olduğunu ifade eden Agouridas, ''En kötüsü de biz yetişkinlerin bir felaketi etkisiz hale getiremiyor, tekrar başımıza gelmesini önleyemiyor ve çaresiz kalıyor olmamızdır'' dedi.

''Depremden sonra yaşanan korku ve kaygı en çok çocukları etkilemektedir'' diyen Agouridas, şunları kaydetti:

''Parmak emme, altını ıslatma, kabus görme, yalnız yatamama, büyüklerin yanından ayrılmama, tutunma isteği, sık sık boyuna sarılmak sık görülen davranışlardır. Diğer tarafta okul başarısı etkilenebilir, öfke nöbetleri, içe kapanmalar sıkça rastlanır. Sebebi bulunamayan mide bulantıları, karın ağrıları, baş dönmeleri, uyku bozuklukları, neşesizlik, durgunluk 1-2 ay sonra bile çıkabilir.''

Deprem gibi doğal bir afette çocuklar ve ailelerinin, depremin yol açtığı yoğun korkuların yanı sıra farklı türden kayıplar da yaşadıklarını anlatan Agouridas, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Evlerini, eşyalarını, sevdiklerini ve alıştıkları düzenli yaşam tarzlarını kaybedebilirler. İnsan için her önemli kayıp bir travmadır ve üzüntü, öfke, suçluluk, pişmanlık gibi bir dizi duyguya yol açar. Bunlar normaldir ve başlangıçta acı verici olmasına rağmen sağlıklıdır. Kaybedilen kişi, çocuk ya da gencin yaşamında ne denli önemli ise tepkiler de o denli yoğun olabilir Burada dikkat edilmesi gereken nokta, gençlerin kayıp karşısındaki tepkileridir. Gençler, travmatik kaybın yarattığı sorunları ya anne babalarından ve diğer yetişkinlerden tamamen koparak çözmeye çalışırlar ve kendilerine aşırı güven gösterebilirler veya tam tersine çevrelerindeki yetişkinlere tümüyle bağımlı hale gelebilirler.''

ÇOCUĞA VERİLMESİ GEREKEN MESAJ
''Özellikle 9 yaşın üzerindeki çocuğa tehlikeyi anlamasına yardımcı olmak, 'Bir acı yaşanıyor, bu acıyı yaşayıp katlanacağız' mesajı vermek gerekiyor'' diyen Agouridas, şunları kaydetti:

''Büyükler sabırlı, kararlı, cesaretli, yardımsever, şefkatli olurlarsa çocukların ruh sağlığında kalıcı bozulmalar olmayacaktır. Çocuklarla daha fazla zaman geçirmek gerekiyor. Onlara sarılıp, dokunup yalnız olmadıkları duygusunu vermeliyiz. Çocukların duygularını, düşüncelerini ifade etmelerine fırsat vermeliyiz, oyun oynasınlar, resim çizsinler, gün boyu yorulsunlar serbest bırakalım. Hayatın normale döndüğü duygusu çocukları rahatlatacaktır. Deprem çilesinin çocuklarımızın erken olgunlaşmasına neden olduğunu söylemek gerekir.''

Bu noktada yetişkinlerin de psikolojik olarak eskisi gibi sağlıklı hale gelebilmeleri için bazı şeylere dikkat etmeleri gerektiğini belirten Agouridas, yetişkinlere şu önerilerde bulundu:

''Depremin bir doğa olayı olduğunu anımsayarak depremi hayatınızın birçok döneminde yaşayabileceğinizi ve bu durumda günlük yaşantınızı olağan şekilde devam ettirmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Sizi üzse de yıpratsa da deprem anını, o anda neler yaşadığınızı, neler hissettiğinizi kendi kendinize düşünmeniz, hatırlamanız hem de başkalarına anlatıp onlardan fikir almanız faydalıdır. O esnada düştüğünüz duygusal durum nedeniyle ümitsiz, umutsuz, yorgun olabilirsiniz, insanlardan kaçabilirsiniz, intiharı bile düşünebilirsiniz.

Böyle bir durumda yapılacak şey şu; siz böyle bir felaketten kurtuldunuz. Bu bir başarı, bir şans ya da Tanrı'nın bir lütfü. Bunu fark etmelisiniz. Biliyoruz hayatın zor bir döneminden geçiyorsunuz. Toparlanmak için biraz zamana ihtiyacınız var. Bu olayı düşünen herkes, sizin hissettiklerinizi hissetti, acıları paylaşmak acıları azaltacaktır. Fakat acıyla yatıp acıyla kalkmak insanın beyin enerjisini tüketecektir. Yorgunluk, açlık ve uykusuzluğun bedeninize çok zarar verdiğini unutmayın. Alkol ve uyuşturucu ilaçlardan uzak durunuz, ilgili hekimin verdiği uyuşturucu olmayan ilaçlar çok işe yarayacaktır.''

Sayfa Yükleniyor...