Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Danıştay'ın ''Öğrenci Andı'' kararına tepki

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın ''Öğrenci Andı'' kararına ilişkin ''2013'te neredeyseniz? 2013'ten 2018'e kadar neredeydiniz? 2018'e kadar niçin acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor? Şimdi mi aklınıza geldi?'' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, Danıştay'ın ''Öğrenci Andı'' kararına tepki

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Şura-yı Devlet'ten Danıştay'a Uluslararası Sempozyumu"na katıldı.

Danıştay'ın 150'nci yıl dönümünü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sempozyuma katılmak üzere yurt içi ve yurt dışından gelen misafirlere de yapacakları katkılar için teşekkür etti.

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün konuşmasında dile getirdiği hususlar üzerinde hassasiyetle düşündüğünü belirten Erdoğan, bu vizyon, gaye ve idealler doğrultusunda yürütülecek çalışmalar için de muvaffakiyetler diledi.

Sempozyumun sadece Danıştay'ın 150'nci kuruluş yıl dönümünün kutlandığı bir zaman diliminde gerçekleşmediğini toplantının aynı zamanda ülke olarak tarihinin en büyük ve köklü reformlarından birine imza atılan 24 Haziran seçimlerinin de hemen sonrasına tekabül ettiğine işaret eden Erdoğan, uzman hocaların bugün ve yarın yapacağı sunumların bu bakımdan da büyük önem arz ettiğine inandığını bildirdi.

"'de artık hiçbir şeyin eskisi gibi devam etmesi mümkün değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, 24 Haziran seçimleri itibarıyla 'nin yönetim modeli olarak parlamenter sistemi bırakarak yepyeni bir kulvara girdiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan halk oylamasıyla ilk adımı attıkları ve 24 Haziran seçimleriyle de uygulamaya konulan bu yeni modelin adının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunu anımsatarak, bu sistemin Danıştay'ın 150 yıllık tarihi boyunca bizzat şahitlik ettiği Türkiye'nin yönetim sistemi tartışmalarında hayata geçirdiği en önemli reformlardan bir tanesi olduğuna işaret etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milletimizin özgür iradesiyle mührünü vurduğu bu değişim ülkemizin demokrasi yolculuğunda yeni bir aşamanın da ifadesidir. Böylece Türkiye uzun yıllar milli iradeyi esir alan vesayetçi yapıdan kurtulmuş gerçek demokrasiye geçiş yolunda tarihi bir adım atmıştır. Yeni sistemin en önemli özelliği yürütmede çift başlılığı sona erdirerek sandıkta tecelli eden iradenin devlet yönetimine tam anlamıyla yansıtılabilmesini garanti etmesidir. Kuvvetler ayrılığını gerçek anlamda işletemeyen, bunun yerine millet iradesinin anti demokratik kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla frenlenmesini hedefleyen çarpık anlayış nihayet düzeltilecek diye düşünüyorum ama kendi kendime soruyorum acaba düzeltildi mi?

Bazı uygulamalar görüyorum ki maalesef çift başlılık değil hatta hatta çok başlılığa doğru giden bir süreç var. Bazı kavramların tanımında da zorlanıyorum. Nitekim bugünkü kavramda da yine özellikle başlık çok çok güzel, hakikaten Şura-yı Devlet, anlamı çok güzel, içeriği ile muhteşem. Danıştay o da bir başka. Bu işleri iyi anlayanlara sorsak Şura-yı Devlet nedir, Danıştay nedir? İnanın içinden çıkamazlar. Çünkü Şura-yı Devlet, devletin danışması veya danıştığı organ. Peki karar, icra bu kimin? İşte bu da yerindelik anlamıyla idarenindir."

Buranın iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Eğer burayı iyi anlaşamazsak olay nereye gelir biliyor musunuz? Ben damdan düştüm de onun için konuşuyorum. Olay İzmir Limanı'nın biz ihalesini yapıyoruz ve Danıştay'da İzmir Limanının ihalesi 2 yıl bekliyor, iki yılın sonunda burayı alacak olan kişi vazgeçiyor ve biz 1 milyar dolar kaybediyoruz. Şimdi bunu bana, Allah aşkına, Danıştay neyle izah edecek? 1 milyar doların hesabını kim verecek? Kalkarsın seri olarak ne düşünüyorsan bize bildirirsin ondan sonra biz de kararımızı veririz ama 1 milyar doların bedelini bu millete ödetmeye kimsenin hakkı yok. İdarede böyle bir şey olduğu zaman bütün yargı organları idarenin üzerine çullanıyor ama Danıştay böyle bir kararı geciktirmede maalesef ağırdan aldığı zaman kim bunun hesabını soracak? Bu hesabı soracak olan merci yok."

Bunun bir örnek olduğunu başka örneklerin de bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"16 yıllık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde bunları çoğu zaman yaşadım, yaşadığım için söylüyorum. Biz son anayasa değişikliğinde aslında danışır noktasındaki şeyde bile değişikliğe gittik ama hala Danıştay'a herhalde bu nüfuz etmemiş, Danıştay daha bunu uygulamaya koymadı, halbuki bir değişiklik yapıldı. Siyasi istikrarı garanti altına alan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde ülke tarihimizde ilk defa güçler ayrılığı da tam anlamıyla tesis edilmiştir, uyulursa. 16 Nisan halk oylamasıyla yargının bağımsızlığı yanında tarafsızlığının da anayasal çerçeveye alınması tarihi öneme sahiptir zira yargı gücü için bağımsızlık ve tarafsızlık birbirini tamamlayan iki kilit kavramdır. Bağımsızlık yargıya dış etki ve müdahalelere karşı koruyan bir güvence sunarken tarafsızlık da ideolojik kalıplar, politik tutumlar ve bireysel önyargılardan arınmış bir muhakeme faaliyetini ifade eder."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargının hakemlik vasfını layıkıyla yerine getirebilmesinin yargının bu iki kavramın çizdiği çerçeveye sadık kalmasıyla mümkün olduğunun altını çizerek, "Gerek 17-25 Aralık girişiminde gerekse 15 Temmuz darbe teşebbüsünde yaşadığımız acı tecrübeler bize bu iki kavramın adaletin tesisi noktasında ne kadar elzem ne kadar hayati öneme sahip olduğunu göstermiştir. Kararlarını verirken akıl ve vicdanları yerine ideolojik bağnazlığı koyanlar, bağımsızlık ve tarafsızlık yerine FETÖ elebaşından gelen emirlere göre hareket edenler Türkiye'yi büyük bir felaketin eşiğine getirmişlerdir. FETÖ ihanet çetesinin ülkemizi sürüklemek istediği bu yıkımdan kurtaran siyasi iradenin kararlı duruşu ile aziz milletimizin demokrasisine canı pahasına sahip çıkması olmuştur" diye görüştü.

İstiklal Harbinde olduğu gibi millet ve devletin sırt sırta vererek işgal girişimini püskürttüğünü, böylece 16 Nisan halk oylamasına ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne giden yolun kapılarını araladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben bu vesileyle bir kez daha o gece darbecilerin kurşunlarına göğüslerini siper eden şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Darbe teşebbüsünün ilk anlarından itibaren bugüne kadar adaletin tecellisi için olağanüstü çaba gösteren yargı mensuplarımıza da buradan teşekkür ediyorum" dedi.

Erdoğan, hukuk devletinin mütemmim cüzünün, etkin ve hızlı işleyen, milletin vicdanını rahatlatan kararlara imza atan bir yargı sisteminin mevcudiyeti olduğunu belirterek, hukukun üstünlüğünü esas alan bir devlette yargının hakem vasfında bulunduğunu ifade etti.

Yargının bu görevini yerine getirebilmesinin ise önüne gelen sorunları objektif adil, anayasanın ve yasaların çizdiği sınırlar içerisinde kalarak çözmesine bağlı bulunduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı organlarının kanuni çerçeveye sadık kalarak hareket etmesi, diğer tüm kurum, kuruluş ve şahısların tavırlarından çok daha önemli olduğunu vurguladı.

"JÜRİSTOKRASİ DE BÜYÜK BİR TEHDİT"

Bu konuda yaşanacak en küçük ihmal ya da ihlal milletin yargıya olan güvenini zedelemekle kalmayacağını, aynı zamanda yönetimde de telafisi zor zararlara sebebiyet vereceğini anlatan Erdoğan, "Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı nasıl demokrasinin olmazsa olmaz şartıysa, jüristokrasi de büyük bir tehdittir. Yargının öncelikle kendi itibarını tehlikeye atan jüristokrasi tuzağına düşmesini engelleyecek en önemli unsur, kararlarını verirken yetkilerini aşmamaya göstereceği özendir" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yasayı uygulamak yerine yasa koyucu gibi hareket etmek, hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını yerindelik denetimini de içine alacak şekilde genişletmek asla doğru değildir. Bunun üzerinde de durmamız lazım. Ben, merak ediyorum, yerindelik görevi veya hakkı idareye mi ait yoksa yargıya mı ait? Bunun kavgasını 16 yıldır hep verdik, hala veriyoruz. O zaman yargı gelsin, idare görevini de üstlensin. Bir taraftan kalkıp bunların ayrılığından bahsediyoruz. Diğer taraftan bakıyorsunuz, yerindelik yetkisini de yargı kendinde kullanıyor. Böyle bir şey olamaz.

Şura-yı Devlet diyorsak, Danıştay olarak bir istişari organ olarak bunu değerlendiriyorsak, o zaman bir istişari organ görevini ifa etmesi gerekir. 'Yok ben karar merciyim' diyorsa, o zaman biz burada niye duruyoruz. Şu anda Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini hazırlamadan önce biz kalkıp, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilgili Danıştay'dan bunu soracak, oradan izin alacak, müsaade alacaksak o zaman ben bu makamda durmayayım, çekeyim gideyim. Böyle şey olur mu? Kusura bakmayın da benim yanımda da bunca hukukçu var. Anayasacı, cezacısı, medeni hukukçusu hepsi var. Bunlara bu devlet niye bu maaşları ödüyor. Orada yan gelip yatın diye ödemiyor ki... 'Cumhurbaşkanı'na bu hazırlıklarda gereken desteği verin, ona göre bunları en ideal şekilde hazırlayın, ona göre de bu adımları atın.' Bunları bunun için yapıyoruz."

"DANIŞTAY, 5 YILDA AND İLE İLGİLİ KARAR VERİYOR"

Kuvvetler ayrılığının tanımı içerisinde aynen uygulanması gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşimize geldiği gibi uygularsak neticeye varamayız. Ondan sonra 2 yıl geçer, bize bir dönüşün yapılması, bir milyar doları da orada kaybedersin" ifadelerini kullandı.

Her zaman böyle olmadığını, bazen 5 yıl olduğuna değinen Erdoğan, "İşte şimdi oldu ya... Danıştay, 5 yılda and ile ilgili karar veriyor. 2013'te neredeyseniz? 2013'ten 2018'e kadar neredeydiniz? 2018'e kadar niçin acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor? Şimdi mi aklınıza geldi? Kusura bakmayın da bunu sormak da bizim hakkımız olsun. Biz alkışlanması gerektiği zaman yargımızı alkışlarız ama yanlış olduğu zaman da bunu söylemek zorundayız. Çünkü millet, tokatı atması gerektiği zaman bana atıyor, size atmıyor. Meydanlara çıktığımız zaman, yuhlaması gerektiği zaman bizi yuhluyor, sizleri yuhlamıyor. Hesabı veren biziz. Demokrasinin özelliği zaten burası... Onun için biz de sizlerden gecikmeyen adil kararlar bekliyoruz." şeklinde konuştu.

"VESAYETÇİ ZİHNİYETİN TEKRAR HORTLATILMASINA ASLA GÖZ YUMMAMALIYIZ"

Türkiye'nin hukukun ve anayasanın askıya alındığı dönemde bu tür yanlış adımların acısını çok çektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yassıada mahkemelerinden 28 Şubat sürecinde yaşanan hukuk garabetlerine kadar yargının siyasallaşmasının bedelini vatandaşlarla beraber yargı camiasının da ödediğini anımsattı.

Hiç kimsenin bir daha Türkiye'de böyle bir atmosferin oluşmasına fırsat vermeyeceğine olan inancını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'de bir dönem hepimizin mağdur olduğu veya hepimizi mağdur eden, demokrasimizin kalitesini düşüren vesayetçi zihniyetin tekrar hortlatılmasına asla göz yummamalıyız" dedi.

Bu noktada en büyük hassasiyeti gösterenin de yargı camiası olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bünyesine sirayet eden FETÖ'cüleri bertaraf etmekte ciddi başarılara imza atan Türk yargısı inanıyorum ki hukuku statükonun emrine veren zihniyetin hortlamasına müsaade etmeyecektir. Bu çerçevede son günlerde yaşanan kimi tartışmaların da hukuki süreç içerisinde çözüme kavuşturulacağına inanıyorum. Türk demokrasinin standartlarının geriye çekilmesine hiçkimsenin kayıtsız kalmayacağını temenni ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin son 16 yılda yargıdan ekonomiye kadar her alanda tarihi nitelikte reformlara imza atarken diğer taraftan da uluslararası siyasette gücünü, konumunu, itibarını daha da perçinlediğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel ve küresel meseleleri tribünden izleyen bir ülkeden, ordusu, iş adamları, sivil toplum kuruluşları, diplomatları, kamu görevlileriyle hadiselere doğrudan müdahale eden bir ülke konumuna ulaştığını bildirdi.

Başkalarının empoze ettiği politikalarla istikameti çizilen bir Türkiye'den gerektiğinde bekası için risk alan, sorumluluk üstlenen bir ülke seviyesine gelindiğini kaydeden Erdoğan, "Bugün Türkiye, uluslararası alanda küresel vicdanın sesi olmuş bir ülkedir. Dünyanın dört bir köşesinde adaletin, hukukun, insan hayatının ve demokrasinin vazgeçilmezliğini savunan bir Türkiye var." diye konuştu.

Erdoğan, tüm sıkıntıların, çatışmaların, istikrarsızlıkların içerisinde istikrar ve güven abidesi olarak duran Türkiye'nin bulunduğunu söyledi.

Kirli hesap yapanlara, sadece çıkarlarını gözetenlere inat vicdanı, insanlığı, paylaşmayı ve dayanışmayı yüceltmeye çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yanı başımızdaki ihtiyaç sahibini gördüğümüz, gözettiğimiz, kolladığımız kadar tarihi sorumluluğumuzun ve inancımızın bir gereği olarak dünyadaki veya dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize de kol kanat geriyoruz. Suriye'den Irak'a, Afganistan'dan Somali'ye, Filistin'den Arakan'a, Yemen'den Mısır'a kadar nerede bir zulüm, sıkıntı, adaletsizlik varsa elimizdeki imkanlarla bunların giderilmesi için mücadele ediyoruz.

Sadece ülkemizde değil bölgemizden başlayarak tüm dünyada barış, huzur ve istikrarın tesisi için gayret gösteriyoruz. Sadece kendimiz için değil herkes için adalet istiyoruz. Hangi saikle olursa olsun insanı insan yapan değerlerin maddi çıkarlara kurban edilmemesi gerektiğini savunuyoruz."

Erdoğan, Türkiye'nin vicdan, hukuk ve insan eksenli dış politikasını, 22 gündür tüm dünyanın gündemini meşgul eden gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinde bir kez daha gösterdiğini belirterek, "Hem diplomasi tarihi hem beynelmilel ilişkiler hem de yargı süreçleri açısından sui generis yani nevi şahsına münhasır bu hadisenin, Türkiye Cumhuriyeti'ne yaraşır bir ciddiyet ve hassasiyetle ele alınmasını sağladık. Hiç kimseyi töhmet altında bırakmadan tamamen elde edilen delillere göre olayın aydınlatılması için çaba sarf ettik" dedi.

"LİME LİME BUNU SÖKTÜK ÇIKARDIK VE HALA İŞ BİTMEDİ"

Erdoğan, belli merkezlerde üretilen kara propagandaların hakikati perdelemesine asla göz yummadıklarını vurguladı.

Emniyet, istihbarat ve yargı birimlerinin şu ana kadar elde ettiği, hepsi de teyit edilmiş, bulguları ve belgeleri dün AK Parti Grup Toplantısı'nda muhatapları ve uluslararası kamuoyuyla paylaştıklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ama birileri bu paylaşımdan da rahatsız oluyor. Ve '3 gün, 5 gün neredeydiniz?' diye maalesef bu tür sorular geliyor. Niye? Sırtında maalesef küfe yok, herhangi bir sorumluluk yok. Rahat rahat soruyor. Bu işin bir akışı var. Sorsan, 'Viyana Sözleşmesi nedir?' bundan da haberi yoktur. Bütün bunların hepsinin bir akışı var, nerede ne olacak, nerede neyi nasıl yapacaksın, bunlardan da bir haber.

Bu attığımız adımla da bizler lime lime bunu söktük çıkardık ve hala iş bitmedi. Söküyoruz, çıkarıyoruz ve şimdi dünya bu işi yakından takip eder hale geldi. Bunun uluslararası atmosferini oluşturmak da bu sürecin aslında bir başlığıdır. Türkiye'nin bu süreçte sergilediği hassasiyetin, kararlılığın ve elbette şeffaflığın sadece maktulün ailesi tarafından değil tüm dünyaca takdirle karşılandığını görüyoruz."

''CİNAYETİN ÜSTÜNÜN ÖRTÜLMESİNE MÜSAADE ETMEMEKTE KARARLIYIZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülke olarak cinayetin üstünün örtülmesine, emri verenden uygulayana kadar tüm sorumluların adaletten kaçırılmasına müsaade etmemekte kararlıyız. Bu sadece ülkemiz sınırları içerisinde vahşi bir cinayete kurban giden merhum Cemal Kaşıkçı'ya değil, aynı zamanda uluslararası topluma, hukuka ve adalete karşı sorumluluğumuzun da bir gereğidir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin tüm çabasının, adaletin tecelli etmesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Cinayetin karanlık taraflarını aydınlatacak yeni delillere ulaştıkça, bunu şeffaf bir şekilde muhataplarımızla paylaşmaya devam edeceğiz. İnşallah bu hassas süreci başarıyla yönetecek, sorumluluların hesap vermesi için gereken çabayı göstereceğiz" diye konuştu.

"NE KADAR KÖHNE ALIŞKANLIK VARSA BUNLARI ORTADAN KALDIRMAKTA KARARLIYIZ"

Erdoğan, Türkiye'nin son 16 yılda elde ettiği başarıları, reform ve demokratikleşme iradesine borçlu olduğunu dile getirdi.

Türkiye'yi 2023 hedeflerine taşıyacak, 2053 ve 2071 vizyonlarının altyapısını kuracak olanın da yine bu reformcu ruh olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimleriyle beraber başlattığımız demokratik dönüşümü hız kesmeden devam ettireceğiz. Türkiye'nin ayağına pranga vuran ne kadar köhne alışkanlık varsa bunları ortadan kaldırmakta kararlıyız. Bunu da yıkan, yok eden, reddimiras yapan bir anlayışla değil gelenekten beslenen bakış açısıyla gerçekleştireceğiz" ifadesini kullandı.

Erdoğan, reform çalışmalarını gelenekten geleceğe kurulan bir köprü olarak gördüklerini belirterek, tıpkı bu sene 150'nci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Danıştay gibi bir taraftan kökleriyle bağlarını korurken, diğer taraftan da daha aydınlık, özgür ve müreffeh bir Türkiye'nin altyapısını kurduklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şura-yı Devlet'ten Danıştay'a Uluslararası Sempozyumu"nu hem geleneğin ihyası hem de yeni yönetim modeli ışığında geleceğin inşası için önemli bir adım olarak değerlendirdiğini sözlerine ekledi.

Sayfa Yükleniyor...