'Girişim özgürlüğü olduğuna inanmıyorum'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de girişim özgürlüğü var mı? Ben inanmıyorum. Eğer siz vergi denetimini bir silah olarak kullanırsanız, 'konuşursan seni denetlerim' derseniz burada girişim özgürlüğü olabilir mi?'' dedi.

'Girişim özgürlüğü olduğuna inanmıyorum'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 2011 milletvekili genel seçimi öncesi düzenlediği ''Siyasi Parti Genel Başkanları Toplantı Dizisi''nin ilk konuğu oldu.

Kılıçdaroğlu, toplantıda, 40. yılını kutlayan TÜSİAD'ın önemli bir marka olduğunu, çok sayıda başkanın değiştiğini, ancak bu markanın kurumsal kimliğiyle, araştırmalarıyla, araştırmaların kamuoyunda tartışılmasıyla, demokrasiye duyduğu özlemle, demokrasiyi geliştirmek için çaba harcayan bir kurum olarak aklında durduğunu söyledi.

CHP'nin de önemli bir kimlik, önemli bir kurum olduğunu, bu partiyi kuranların önce Cumhuriyet'i kurduklarını, önemli bir devrime imza attıklarını, daha sonra ikinci bir devrime imza atarak çok partili rejime geçtiklerini, demokrasiyi getirdiklerini, zor koşullarda da olsa, demokrasi arada bir kesintiye de uğrasa, o demokrasinin gelişmesi için yöneticilerinin hep katkıda bulunduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, daha sonra üçüncü bir devrime imza attıklarını, çağdaş bir demokrasi olsun dediklerini ve 'yi ortanın solu politikasıyla sosyal demokrasiyle tanıştırdıklarını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, ''Şimdi 4. değişime imza atmak istiyoruz; Demokrasi ve özgürlük. 'nin ihtiyaç duyduğu, hepimizin üzerine titrediği, 1920'lerden bu yana geliştirmek için çaba harcadığımız demokrasi ve özgürlüğü Türkiye'ye getirmek istiyoruz. Ve bu değişimin altına biz yeni CHP olarak imza atmak istiyoruz. Hedefimiz bu. Biz devletin baskıcılığından, sivil toplumun özgürlüğüne geçmek istiyoruz. Devlet baskıcı bir unsur olarak ortaya çıkmamalı. Eski konumuna değil, yeni çağdaş konumuna oturmalı artık devlet... Başkan bireysel hak ve özgürlüklerden söz etti, doğrudur. Eğer siz demokrasinin çıtasını yükseltecekseniz bireysel hak ve özgürlüklere daha fazla kapı aralamak zorundasınız. Bunu da yapacağız. Bu konuda kararlıyız'' dedi.

TÜSİAD'ın yeni bir anayasa çalışması yaptığını, geçmişte de bu tür çalışmalar yapıldığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu çalışması için TÜSİAD'ı kutladı.

Kılıçdaroğlu, bu raporun tartışılacağını, demokrasilerde fikir özgürlüğünden korkulmaması, herkesin düşüncelerini özgürce dile getirmesi gerektiğini ifade ederek, bunun temel kural olduğunu söyledi.

Kendilerinin de referandum sonrası 12 Aralık'ta yeni anayasa için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunduğunu, oturup temel ilkelerini belirleme önerisini getirdiğini, önce ''olur'' denilerek ''olur gibi yapıldığını'', ancak sonra vazgeçildiğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, CHP olarak Süheyl Batum'un başkanlığında bir ekip oluşturduklarını ve bütün sivil toplum örgütlerine yazarak, ''öngördükleri bir anayasada temel normlar ne olmalıdır, nasıl değişiklikler yapılmalıdır'' diye çalışma başlattıklarını ve bunun da yararlı bir belge olacağını kaydetti.

''Bir siyasal partinin mutfağında parlamentoya sunulan bir anayasal değişiklik hazırlanmaz'' diyen Kılıçdaroğlu, ''Biz ön hazırlıklarımızı yapıyoruz. Anayasaların çağdaş süreç içinde katılımcı bir anlayışla görüşülmesi, tartışılması lazım. Toplumun bütün kesimleriyle uzlaşılması lazım. Uzlaşma kültürünün demokrasinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmemiz lazım. Dayatma kültürüyle anayasa değişmez. Dayatma kültürüyle siz 'anayasayı değiştiriyorum demokrasiyi getiriyorum' diyemezsiniz. Dayatma kültürü toplumu ayrıştırır ve böler. Nitekim toplum şu anda bölünmüş durumda. Tam tersine toplumu kaynaştıralım derken ayrışma kültürünün giderek derinleştiğini görüyoruz. Bu bizi üzüyor'' dedi.

Kılıçdaroğlu, hazırlanacak anayasanın 3 temel kuralı olduğunu da vurgulayarak şöyle devam etti:

''Birincisi özgürlüğü kısıtlamayan, düşünce ve ifade özgürlüğünün kapılarını aralayan bir anayasa olması lazım. Bu amaca yönelik yasal düzenlemelerin de yapılması lazım. Parlamentonun gündemine gelen bir değişiklik var. Özgürlük aynı zamanda kişinin özel yaşamının da güvencesi olmalıdır. Benim özel yaşamım, herhangi bir yurttaşın özel yaşamı afişe edilmemelidir. Benim özgürlüğümü kısıtlar. Parlamentonun gündeminde TCK'da değişiklik yapan bir düzenleme var. Herhangi birinizin özel yaşamıyla ilgili bir olay bir internet sitesine düştüğünde, ertesi gün bütün gazeteler, televizyonlar bunu kullanabilecekler ve suç olmaktan çıkacak. Siz buna demokrasi diyorsanız, destek verin. 'Demokrasi, özgürlük değil, tam tersine insanın özel yaşamının afişe edilmesi için yapılan bir girişimdir' diyorsanız kusura bakmayın ama sesinizi yükseltmeniz lazım. Böyle bir anlayış olamaz. Hangi AB standardında var? Niçin yapılıyor, hangi gerekçeyle yapılıyor bu değişiklik? Hem demokrasi hem özgürlük diyeceksiniz, benim özel yaşamımın afişe edilmesinin yolunu yasalarla açacaksınız. 'Afişe edenler ceza görmeyecek' diye yasal hüküm getireceksiniz. İnsan haklarına, evrensel hukuka aykırı bir düzenleme. Biz düşünce ve ifade özgürlüğüne sonuna kadar saygılıyız. Bizi eleştirenlerin de eleştirme özgürlüğünü koruyacağız.''

'ÜNİVERSİTELERE ÖZERKLİK GETİRECEĞİZ'
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, düşünce ve ifade özgürlüğünün üniversitelerden başladığını, ancak Türkiye'de üniversitelerin konuşamadığını söyledi.

YÖK'ü kaldıracaklarını, üniversitelere bilimsel, yönetsel ve mali özerkliği getireceklerini, üniversiteleri her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı kurumlara dönüştüreceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, üniversiteye özgürlük getirilmemesi halinde sanayi ve bilimin geliştirilemeyeceğini, Türkiye'nin çağdaş uygarlığa taşınamayacağını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, üniversite gençlerine de özgürlük getirmek istediklerini, onların da üniversite yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''18 yaşına gelip suç işlediği zaman idam etmesini biliyoruz. 'Üniversite yönetiminde senin de yüzde 10'luk katkın olsun' dediğimiz zaman, 'aman efendim, yönetimde söz hakkı mı olur, üniversite öğrencisi düşünür mü? Otursun test çözsün.' Bu anlayışa karşıyız. Suskun üniversite olmamalı'' dedi.

'OTOSANSÜR EN BÜYÜK AYIBIMIZDIR'
Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bir başka engelin medya özgürlüğü olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Otosansür en büyük ayıbımızdır. Yazarken kendine otosansür uygulama ihtiyacı duyuyorsa, 'benim patronum bundan zarar görür' diye düşünüyorsa orada demokrasiden söz edilemez. Medyanın özgür olmadığı bir yerde hangi demokratik özgürlükten söz edeceksiniz? Eğer bir medya patronu kendi adını kendi gazetesinin kimliğine yazamıyorsa, siyasal baskı o noktaya ulaşmışsa, ben bu ülkede demokrasi olduğuna inanmıyorum. Benim özgür olmam yetmez, toplumun özgür olması gerekiyor. Benim dokunulmazlığım var, çıkarım konuşurum. Peki sokaktaki yurttaşın, iş adamının, sivil toplum örgütünün başındaki kişinin özgürlüğü olmayacak mı? Asıl onların özgürlüğünün olması lazım. Asıl bu alanlara eğilmemiz ve medya özgürlüğünü sağlamamız lazım'' diye konuştu.

İkinci kurallarının örgütlenme özgürlüğü olduğunu, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Örgütlerin önündeki engeller kaldırılmalı ama onların görüşlerini seslendirecek yöneticilere de birilerinin çıkıp 'ben sizi bertaraf ederim' dememeli. Olmaz bu, demokrasiye, özgürlük anlayışına aykırı. Biz de eleştiriliyoruz. Hiçbir zaman CHP'li yöneticiden 'siz bizi eleştirdiniz biz sizi bertaraf edeceğiz' diye bir eleştiri duydunuz mu? Veya bir AB raporunda katılmadığınız bazı görüşler var, biz onlara 'siz dengesizsiniz' dedik mi. Eğer bunları bir ülkenin Başbakanı kimliğini taşıyan bir kişi söylüyorsa o ülkede sorun var demektir'' dedi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'de örgütlü kesimin 153 bin kişi olduğunu, insanların bir araya gelip örgütlenmekten korktuğunu savunarak, ''Güçlü devlet zayıf sivil toplum'' anlayışını yıkmakta kararlı olduklarını söyledi.

'SERMAYEDE SİYASAL YANDAŞLIK OLMAZ'
Üçüncü adımın girişim özgürlüğü olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Türkiye'de girişim özgürlüğü var mı? Ben inanmıyorum. Eğer siz vergi denetimini bir silah olarak kullanırsanız, 'konuşursan seni denetlerim' derseniz burada girişim özgürlüğü olabilir mi?'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, bir siyasal iktidarın doğrudan belli iş adamlarından yana tavır koyuyorsa orada bir yanlışlık olduğunu ifade ederek, ''Yatırımı bana yakın iş adamı yapacak. Ceyhan'daki yatırımı söylüyorum. 'Ona söz verdik, o yapacak diyorsa, ekonomi açısından özgürlükler açısından olmaz, sermayede siyasal yandaşlık olmaz. İş adamı ülkesi için çalışır, ülkesi için yatırım yapar. Bizim görevimiz onun önündeki engelleri kaldırmaktır. Ona 'sen gel yanımda ol' demek yanlıştır. Girişim özgürlüğünden bunu anlıyoruz'' dedi.

Kamu ihale yasasının AB normlarına uygun çıkarıldığını, ancak istedikleri adama ihale veremedikleri için 18 kez değiştirildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Niye itiraz etmediniz? Böyle bir anlayış olabilir mi?'' dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, örgütlenme, girişim ve demokrasi açısından önemle üzerinde durdukları özgürlükleri ayakta tutmanın temel yolunun 3 temel kurala bağlı olduğunu vurgulayarak, ''Bir, yargı bağımsızlığını sağlayacaksınız. İki, hukuk devletinin sağlam zemine oturması gerekiyor. Üç, güçler ayrılığı ilkesinin sağlanması gerekiyor. Hepimizin güvencesi bu'' şeklinde konuştu.

'TÜRKİYE'DE GÜÇLER TEKLİĞİ VAR'
Türkiye'de yargı bağımsızlığının kısmen varolduğunu, ancak şimdi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, buna örnek olarak Kars'taki heykele ilişkin yargı kararlarını, Anayasa Mahkemesi'ne üye atama yöntemini gösterdi.

Hiç kimsenin ''Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesi var'' diyemeyeceğini, güçler tekliği olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, yasamanın, yürütmenin, yargının güçlü olmasının, sağlıklı, tutarlı etik değerlerin olmasına bağlı olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, Anayasa'da daha farklı düzenlemeler yapacaklarını, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasını, siyasi ahlak yasasının çıkmasını ve bakanların yargılanmasının önündeki duvarların yıkılmasını, bağımsız idari yapıların anayasaya girmesini istediklerini ifade etti.

Bir ülkede demokrasinin gelişmesi için ödenen vergilerin hesabının siyasi otorite tarafından verilmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, parlamentoda Plan Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kurulmasını ve bu komisyonun başkanının da anamuhalefet partisinden olmasını istediklerini dile getirdi.

Sayfa Yükleniyor...