CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Mahkemeye vermezsen namertsin

Bazı Yüksek Yargı mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezilerine katılmasına tepki gösteren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mahkemeye gideceğini söyleyen Yargıtay Başkanı’na şöyle seslendi: “Mahkemeye vermezsen namertisin.”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Mahkemeye vermezsen namertsin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Anayasa dediler, onu da değiştirdiler. Terörün bitmesini bekliyoruz. Terör biterse emin olun, ülkemize huzur gelecek.

Ama hiçkimsenin şunları unutmaması lazım; 2002’de sıfır terörle devraldılar. Bugün kan gölüne döndü. Kim yaptı bunu, kim terör örgütüne göz yumdu? Kim Güneydoğu’yu silah deposuna çevirdi? Kim göz yumdu, kim valilere talimat verdi bunlara sakın dokunmayın diye?

Bunun hesabını hepimiz sormak zorundayız. Kim terör örgütlerine yardım ve yataklık yapıyorsa vicdanı olan herkesin sorması lazım. Şehidin kanı onların elindedir. Terör örgütüne yardım ve yataklık yapanlar için suç duyurusunda bulunduk. Vicdanlı, ahlaklı, hukuk bilen bir savcı bekliyoruz.

Yardım ve yataklık diyorsanız... Erdoğan’ın kendi itirafı; ‘Ne istediniz de vermedik’ dediler, paralel yapı için. Hakimlerden bekliyorum, bunu çağıracaklar tek tek soracaklar. Biz de o zaman ’nin yanında taraf olacağız.

Türkiye’nin bütün sorunlarını dinliyoruz. Seçim yok ama sanki seçimdeymişiz gibi çalışıyoruz. Çay ve fındık üreticileriyle görüştük ve raporlar hazırladık. Onlara bu sorunların nasıl çözüleceğini anlattık. Cumhuriyet çözmek istemiş Fiskobirlik’i kurmuş. Bunlar 14 yılda Fiskobirlik’i batırdılar.

Fındık, çay gibi bölgenin stratejik ürünüdür. Dünya fındığının yüzde 70’ini sadece Türkiye üretiyor. Peki nasıl oluyor da fiyatta dengeyi sağlayamıyoruz. Çünkü üreticinin alın terini kimse düşünmüyor, bütün kar aracıların cebine gidiyor. Biz emeğe değer veren bir partiyiz, üreticiye değer veren bir partiyiz. Kimse kazanmasa bile üretici kazanmalıdır. Fındık bahçelerinin yenilenmesi lazım, üreticinin yenileme esnasında yaşağıdığı kaybı devletin yerine getirmesi lazım. Onlar bunu yerine getirmez, bunu üreticiyi düşünen Cumhuriyet Halk Partisi yerine getirir. Fiskobirlik’i güçlendirip bölgenin en güçlü kuruluşu haline getirmemiz lazım.

İstanbul’da yerel yönetimler fuarımız vardı, Kadıköy’de miting yapacaktık. Taksim’e çıkan binlerce çocuk dediler ki; Taksim’i bize açın. Hiçbir CHP bayrağı almadan Taksim’e gittik ve bunu yaptık. Gençlerimiz Taksim’i şenlik alanına çevirdiler.
Ben o gençlere şükran borçluyum. Onlar tüm dünyaya Türkiye’de gençlerin özgürlük diye haykırdığını gösterdiler. Onlar bir diktatöre ders verdiler ve ona diz çöktürdüler. Olay iki ağaç değildi, olay binlerce ağaçtı. Onlar bize müdahale etmeyin, yaşam tarzımıza, özgürlüğümüze müdahale etmeyin, size ne diyorlardı. Onlar Gezi mücadelesini dünya tarihine altın harflerle yazdı.

Gezi olaylarını kırmak için iki büyük yalanla toplumu gençlerin üstüne salmak istediler. Biri dönemin diktatörü tarafından söylenen ‘Cami’de içki içtiler( yalanıydı. Cuma günü görüntü göstereceğiz dediler, görüntü çıkmadı ortaya. Gittiler imamı yakaladılar, imam yalan söylemeyi reddetti. Yalan söylemediği için imamı sürdüler. Gençlerin eylemini bitirmek için toplumun en hassas noktasına saldırdılar.

İkincisi, ‘Benim başörtülü bacıma saldırdılar’dı. Havuz medyası koca koca başlıklar attı. Sonunda bunun da koca bir yalan olduğu ortaya çıktı. Vicdanı olan herkese sormak istiyorum. Ne yaptı o çocuklar? Ellerine silah alıp sokağa mı çıktılar? Neden farklı değerleri var diye engellenmek istendiler? Sonuçta Türkiye farklı bir sürecin içerisine sokuldu. Onların eylemi ‘Bir orman gibi kardeşçesine’ dizesinde ortaya çıktı. Birbirlerini tanımıyorlardı ama değerleri ortaktı.

Bunlar kalkıp İstanbul’un Fethi kutlamaları yaptı. O zamanki Fatih’le şimdiki İstanbul arasında dağlar kadar fark var. Fatih bir ağaç bile kestirmezdi, bunlar İstanbul’u talan ettiler. Fatih dünyanın en büyük liderlerinden birisidir. Sormak istiyorum; Fatih onu yaptı da İstanbul düşman işgali altındayken kim ‘Geldikleri gibi giderler’ dedi. Onun adını ağzına almıyorlar, almalarını da istemiyorum. Sahtekarlar Mustafa Kemal’in adını anamazlar. Namuslu insanların konusudur Mustafa Kemal Atatürk.
Şunu da kimse unutmasın; gemileri karadan yürütenlerle, gemilerle malı edinenler aynı insanlar değillerdir.

Değerli arkadaşlarım geçen hafta Zonguldak’taki maden işçilerinin eylemini dile getirdim. Milletvekilleri arkadaşlarımı yönlendirdim, gidin o işçilere sahip çıkın diye. Emek en büyük değerdir, alınteri en büyük değerdir. Bu değerlere Cumhuriyet Halk Partisi dışında hiçkimse sahip çıkmaz. Milletvekillerini işçilerle görüştürmediler. Sonunda 17 işçinin parasını verdiler, diğerlerine de sadaka niyetine 1000-1700 lira para verdiler. Onlar sadaka istemedi, onlar alın terlerini istediler.

Bugün Meclis’te bir tasarı görüşülecek. Bir vatandaşın 52 liralık kullandığı elektriğin bedeli vatandaşa 105 liradır. Başkasının kaçırdığı elektriğin bedelini namuslu vatandaştan çıkartıyor. AKP için uygundur bu, onlar zaten kaçaktan besleniyorlar. Bizim felsefemize uymaz. Tüketici dernekleri itiraz etti, olay Yargıtay’a kadar gitti. Yargıtay ‘Bu parayı alamazsınız’ dedi. Şimdi bunlar yasayı değiştirmeye çalışıyor. Toplamda 33 milyar lirayı vatandaştan çıkarmaya çalışacaklar.

İnsan Allah’tan korkar. Neden namuslu vatandaş hırsızın çaldığını ödemeye başlıyor. Antik çağlara döndük, Sparta döneminde hırsızlık övünülecek bir şeydi. Buradan söz veriyorum, bu kanunu Anayasa Mahkemesi’ne kadar götüreceğiz.

Biliyorsunuz, bir hükümet darbesi yapıldı ve Sayın Davutoğlu Saray Darbesi’yle makamını koruyamadı. Bunun 5 nedeni var. Davutoğlu çıktı dedi ki, ‘Artık Türkiye’de şeffaflık getireceğiz, siyasi ahlak getireceğiz, bütün siyasiler mal beyanında bulunacak’. Biz dedik ki, ‘Biz zaten bunu yapmak istiyorduk, yaparsan helal olsun’. Erdoğan çıktı dedi ki, ‘Mal bildirimini çıkartırsan il ve ilçe başkanı bulamazsın’. Yani diyor ki, ‘Biz hep beraber malı götürüyoruz. Kamu İhale Yasası’nı AB standartlarına getireceğim’ diyor, yani oradada ‘Yolsuzluğu kaldıracağım’ dedi. Sen misin yolsuzluğu kaldıran, gel dediler buraya elinden dilekçeyi aldılar.

İkinci konu, Davutoğlu, ‘Halk bize sistem değişikliği için yetki vermedi’ dedi. ‘Sen misin başkanlık sistemini getirmeyen’ dediler elinden dilekçeyi aldılar.

Üçüncü şifre, düşünceyi açıklama özgürlüğü... Her ne kadar siyasi rakibimiz olduğunda eleştirsek de doğruların hakkını da vereceğiz. Davutoğlu ‘Ben insanların tutuklu yargılanmasına karşıyım. 28 Şubat’ta baskı görmüş bir akademisyen olarak bunu söylüyorum’ dedi. Abisi, ‘Bu böyle olmaz’ dedi. Hemen dört akademisyeni gözaltına alıp cezaevine attılar.

Davutoğlu’nun bir özelliği daha vardı. Davutoğlu, aldığı hediyeleri getirdi, devletin arşivine koydu. Dedi ki ‘Bunlar bana değil, makamıma verildi.’ Doğru mudur, sonuna kadar doğrudur. Erdoğan ne yaptı? Kaddafi’den 250 bin dolar aldı, ne yaptı bilmiyoruz. Eşinin kurduğu bir vakıf var, Rıza Sarraf ABD’de bir dilekçe verdi ‘Ben hayırsever birisiyim’ dedi. O kadar hayırsever ki, vakfa 7 milyon 250 bin lira para bağışlamış. Bu para vakfın kayıtlarında gözükmüyor. Sormalıyız, nerede bu para diye?

Diğer bir konu da örtülü ödenek. Bu para ülkenin çıkarları için başbakanın namusuna teslim edilen paradır. Maksut Serim’i görevden aldı. Çünkü biliyorsunuz bunun diploması da sahte çıktı. Bazı usulsüz para transferleri vardı. Yerine güvendiği eski bir öğrencisini getirdi. Onlar, ‘Biz istediğimi yapıyorduk sen onu görevden alamazsın’ dedi.

Yeni hükümet hangi anlayış üzerine kuruldu. Yolsuzlukla mücadele etmeyecek, vatandaşın hakkını savunmayacak, yargıyı bir kenara atacak. Bütün bunları içine alan önümüzdeki Türkiye’yi bekleyen bir tablo bekliyor. Görevini yerine getiren namuslu bir kişi görevden alındı. Hal böyle olunca Türkiye’nin itibarı zedeleniyor.

Üç örnek vereceğiz, geçenlerde gördünüz ABD askerleri PYD kokartı takmıştı. Hemen itirazlar geldi. Mesele daha derin, bırakın PYD kokartı takmasını adamlar PYD’yle birlikte iş tutmuyorlar mı, onlara havadan destek vermiyorlar mı, havadan destek verdikleri uçaklar nereden kalkıyor? İncirlik’ten hal böyle olunca kimse ciddiye almıyor.

Almanya’da 1915 olayları oylaması yapılıyor. Ama Türkiye bir şey yapamıyor çünkü oradaki parlamento açıkça burayı tanımadığını ifade ediyor.

Bir örnek vermek istiyorum, Amerikan uçak üretim şirketi rüşvet verdiğini kabul etti. Rüşvet alan ülkeler arasında Türkiye’de vardı. Bütün ülkelerde rüşvet alanlar yarg�landı sadece Türkiye’dekiler yargılanmadı. Deniz Feneri Almanya’da başladı, Türkiye’de hepsi beraat etti. 17-25 Aralık biz üstünü kapadık, şimdi Amerika’da yargılanma başlıyor. Bizim kirli çamaşırlarımızı neden biz yıkamıyoruz? Adalet devletin temelidir. İnsan vicdanıdır adalet. Adaleti hepimiz korumak zorundayız. Sevgili Peygamberimiz ne diyor,  “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır”.

(Yüksek Yargı mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezilerine katılması) Niye gidiyorsunuz? Devlet protokülüymüş... Sizin devlet protokolünden haberiniz bile yok. Orada devlet toplantısı mı yapılıyor, orada siyasi bir partinin progandası yapılıyor. Sizin ne işiniz var orada? Yargıya saygı duymayan bir adama hangi gerekçeyle saygı duyuyorsun. Tarafsız olmayan birisinin gezilerine hangi gerekçeyle gidip övgüler düzeceksiniz? Sıkılmadan 'Bizi davet ettiler, biz de gittik' diyorlar. Ben de sizi İzmir’deki toplantımıza davet ediyorum. Siz onun çantası oluyorsunuz. Kırşehir’deki toplantıda terini siliyor. Ne işin var senin orada? 'Bizi eleştirenleri mahkemeye vereceğim' diyor. Vermezsen namertsin kardeşim, vermezsen namertsin.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Gündem
  • Cumhuriyet Halk Partisi
  • Siyaset
  • Kemal Kılıçdaroğlu
  • Genel

Sayfa Yükleniyor...