Uzun tutukluluğa itiraz Anayasa Mahkemesi'ne

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, pazartesi günü başlayacak bireysel başvuru hakkı kapsamında uzun tutukluk süreleriyle ilgili itirazların da yüksek mahkemeye yapılabileceğini söyledi.

Uzun tutukluluğa itiraz Anayasa Mahkemesi'ne

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuru konusunda bilgi vermek üzere gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi.

Uzun tutukluluk nedeniyle hak ihlaline uğradığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılıp yapılmayacağı yönündeki sorular üzerine Kılıç, öncelikle tutuklulukla ilgili kararın kesin karar olup olmadığı konusunun ele alınması gerektiğini söyledi.

Mahkemelerde genellikle her ay tutukluluğa itiraz edildiğini anımsatan Kılıç, ''Her duruşmada her ay tutukluluğun kalkması için talepte bulunulur ama 'devamına' der. Devamına denilen karar bir üst mahkemeye götürülür. İtirazen o da 'devamına' derse bu bir kesin karardır artık. Bu Anayasa Mahkemesi'ne geldiğinde arkadaşlarımız, bölümlerimiz, mahkemelerimiz, 'evet, bu bir kesin karardır, biz bunu kabul ediyoruz' derse artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aradığı kriterleri tabii ki burada herhalde gözetecektir'' dedi.

Dava devam ederken tutukluluğa yapılan itirazlar için verilen kararın kesin sayılıp sayılmayacağı yönündeki sorular üzerine Kılıç, ''Bir müracaat olacak ama burası ne karar verecek ben bilmiyorum'' dedi.

''Örneğin İlker Başbuğ da uzun tutukluluk nedeniyle başvuru yapabilir mi'' sorusu üzerine Kılıç, şunları söyledi:

''Ayın 23'ünden sonra bir tahliye talebinde bulunur, o tahliye talebi reddedilir, bir üst mahkemeye müracaat eder, o mahkeme de ret kararı verirse o artık kesinleşmiş bir karardır. Bu her ay tekrarlanabilir. Her ay böyle bir kesinleşmiş karar olabilir. Hak ihlali olup olmadığı burada ayrıca değerlendirilecek. 'Hak ihlali değildir' de denilebilir. Onu henüz bilmiyoruz. Bundan böyle tutuklu olan arkadaşların bu müracaatları hak ihlali varsa bakılacak, burada sonuçlanacak. Ama ben şarta bağlı konuşuyorum, buradaki iki mahkeme bu işe karar verecek olan onlar 'evet bu kesinleşmiş bir karardır, biz buna bakabiliriz' derse alacak, bakacak. Ama 'bu kesinleşmiş bir karar değildir' derse yapacak bir şey yok. Ama uzun tutuklulukla ilgili başvuru yapılabilir ve bu da verilecek önemli kararlardan birisi.''

'deki uzun tutukluluk süreleriyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) Türkiye aleyhinde ihlal çıkmış çok karar bulunduğunu anımsatan Kılıç, ''Ama AİHM'in kararları da değişkenlik gösteriyor. Mesela 5 ayı uzun tutukluluk süresi kabul etmiş ama 4,5 yılı uzun tutukluluk süresi kabul etmemiş, yani önündeki davaya göre, olayın niteliğine göre, konumuna, durumuna göre AİHM karar vermiş. Ama AİHM, tutukluluğa yapılan itirazın reddini Yargıtay'a gitmesini gerek kalmadan kesinleşmiş sayıyor. Onu kesinleşmiş kabul ediyor. Eğer bizim bu mahkeme de bunu AİHM'deki gibi kabul ederse oturup bakacaklar'' diye konuştu.

Bir soru üzerine Kılıç, hak ihlaline neden olana şu ceza, bu ceza verilir şeklinde bir yaptırımda bulunamayacaklarını belirterek, ancak hak ihlalinin giderilmesiyle ilgili yeniden yargılamayla telafisi mümkün olmayan durumlarda tazminata hükmedebileceklerini söyledi.

Hak ihlaliyle ilgili dilekçe geldiğini, Adalet Bakanlığı'na göndereceklerini, bakanlığın kamu adına savunma yapabileceğini anlatan Kılıç, bunun dışında mahkemenin verdiği kararların bir örneğinin de yine Adalet Bakanlığı'na gönderileceğini bildirdi.

Kılıç, bölümlerde incelemenin dosya üzerinden yapılacağını ancak duruşma açma, yapma yetkilerinin de bulunduğunu, istenirse duruşma suretiyle de görevin yerine getirilebileceğini söyledi.

''Böyle bir durumda burada Kürtçe savunma yapma da söz konusu olabilir mi'' sorusuna Kılıç, ''Şüphesiz, tabii ki böyle talepler gelebilir'' yanıtını verdi.

Türk yargısının bir bütün olduğunu vurgulayan Kılıç, şunları söyledi:

''Eğer bu bütün olan yargının her tarafı başarılı çalışırsa biz de başarılı olabiliriz. Bunu bir motor gibi düşünün. Motorun bir yerinde bir tıkanıklık olursa bu bütün motoru etkileyecektir. Dolayısıyla yargı reformuyla şu anda birikmiş davaları, AİHM'e giden davaları, uzun tutukluluk, uzun yargılama sürelerini yasal düzenlemelerle çözmediğimiz sürece şunu büyük bir samimiyetle söylüyorum ki bireysel başvurunun başarı şansı çok düşüktür. O nedenle yasama ve yürütme organına burada çok görev düşüyor. Onlara sesleniyoruz; yargının içinde bulunduğu bu sorunların çözümü için hem de diğer yargı organlarının bu konuda kendi işlerini yapmak suretiyle bu sistemin çok iyi çalışmasını temin etmek ve mümkün olduğu kadar hak ihlallerini ortadan kaldırmak, Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru konusundaki şansının yükseltilmesini temin etmek gerekir. Eğer bunlar yapılmazsa bizim burada 50 bin-100 bin dosyanın altında yıllarca süren incelemelerle etkin bir denetimi yapmamız mümkün değil. Başarısız bir sonuçla karşı karşıya kalacağız, en önemlisi 'etkin denetimi yapmıyor' şeklindeki düşünceye sahip olunacak, AİHM'de görevimizi yapmamış durumuna düşeceğiz. O nedenle yargı reformunun ve yargıdaki tıkanıklıkların acilen çözülmesi lazım.''

Sorular üzerine, Anayasa'da yargı yolunun kapalı olduğu işlemlere karşı bireysel başvuruda bulunulamayacağını söyleyen Kılıç, Cumhurbaşkanı'nın bireysel yaptığı tasarrufa karşı başvuru yapılamayacağını söyledi. HSYK'nın hakimlerin ihracıyla ilgili kararına yargı yolunun açıldığını anımsatan Kılıç, HSYK'nın onun dışında verdiği kararlara yargı yolu kapalı olduğu için bireysel başvuru yapılamayacağını anlattı.

Başkan Kılıç, ''Başörtüsü meselesi de Anayasa Mahkemesi kararı üzerinden tartışılıyor. Bununla ilgili de başvuru gelecektir. Bu konuda bir değerlendirme yaptınız mı '' sorusuna, bölümdeki arkadaşlarının nasıl bir karar vereceğini, nasıl bir tutum sergileyeceklerini bilemediğini söyledi. Onları bağlayıcı, etki altına alıcı bir düşünce, kanaat sarf etmesinin çok doğru ve şık olmayacağını vurgulayan Kılıç ''Böyle bir şeyi şu anda bilemem ama bu konuda bir hak ihlali olan insan varsa buraya başvuracaktır, gelecektir. İlgili arkadaşlar toplanıp kararını verecektir'' dedi.

Anayasa'nın 90. maddesiyle uluslararası hukukun iç hukuktan üstün tutulduğunu anımsatan Kılıç, bu konuya kürsü hakimlerinin özel önem vermesini istediklerini belirterek, ''Gerçekten 2004'ten beri 90. madde hayata geçirilmiş olsaydı bence bugün bireysel başvurunun açılmasına gerek kalmayacaktı'' diye konuştu.

'LOSYON, TRAŞ BIÇAĞI PARTİ BÜTÇESİNDEN KABUL EDİLEMEZ'
CHP'nin 2008-2009 Mali denetimine ilişkin soruları yanıtlayan Kılıç, Siyasi Partiler Kanunu'nda 2010 yılında yapılan değişiklikle partilerin artık rahatladığını, ancak 2010 yılına kadar olan aşamada eski sıkıntıların devam ettiğini söyledi. 2010 yılından sonra mali denetim konusunda biraz daha rahat olunacağını ifade eden Kılıç, ''Bazı şeyleri artık bundan sonra 'Evet bu bir siyasi partinin, siyasi hareketinin bir devamı, sonucu, ona uygun, ona katkı veren bir faaliyeti' diye yorumlayıp bunları artık görmemezlikten geleceğiz. Ama 2010 yılına kadar maalesef Siyasi Partiler Kanunu böyle bir imkanı vermiyordu. Artık 2010'dan sonra bu tür şeyler çok fazla olmayacak'' dedi.

Siyasi parti mali denetimlerinde dikkat ettikleri konuları anlatan Kılıç, siyasi partilerden yaptıkları harcamalara, görevlendirmelere ilişkin belge istediklerini, ancak siyasi partilerin bu konuda özensiz davrandıklarını ifade etti.

Kılıç, şunları söyledi:

''Bir siyasi parti milletvekili veya yetkilisi, herhangi bir ile giderken uçak bileti alıyor ve biletini kendi adına kestiriyor. Denetim yapılırken biz o siyasi partinin bir faaliyet için mi yoksa şahsı için mi gittiğini bilemiyoruz. Davalarla ilgili avukatlar zamanında bazı yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Bundan dolayı da bazı cezalar çıkıyor. Bunlar partinin görevini yerine getirmemesi, ihmal etmesinden kaynaklanıyor.

Losyonundan, traş bıçaklarından tutun nereye kadar yani özel birtakım kendisinin harcaması gereken şeylerin tamamını siyasi parti bütçesinden ödendiğini görüyorsunuz ki bu tabii kabul edilemez bir şey. Bunun siyasi faaliyetle hiçbir ilgisi yok. Bizim için önemli olan devlet tarafından yapılmış yardımın, gerekse vatandaşlardan toplanan üyelik aidatının siyasi amaçlarına uygun şekilde harcanmış olması. Bizi ilgilendiren orası.

Siyasi parti, 'şu kişi şurada görevlendirilmiştir' diye belge göndermezse yapılan harcamaların kendi adına mı parti adına mı olup olmadığını ayırt edemiyoruz.''

Kılıç, yeni yapılan düzenlemeyle siyasi parti denetimlerinin artık Sayıştay tarafından yapılacağını, ancak son kararın Anayasa Mahkemesi'nce verileceğini belirtti.

SİVİL MEMURLAR ASKERİ MAHKEMELERDE YARGILANMAYACAK
Başkan Kılıç, dün askeri mahkemeden gelen bir başvuruyu da karara bağladıklarını belirterek, başvuruda, askeri teşkilatta çalışan sivil memurların asker sayılacağına ilişkin kuralın iptalinin istendiğini ifade ederek, ''Biz bu kuralı iptal ettik. Bundan sonra askerin içinde çalışan sivil memurlar artık sivildir ve bu kişilerin gerek görevleriyle gerekse şahıslarıyla ilgili bütün fiiller, eylemler, suçlar artık sivil mahkemelerde görülecek'' dedi.

Anayasa'nın 145. maddesinde yapılan değişiklikle artık sivillerin sivil yargıda yargılanması gerektiğini vurgulayan Kılıç, bu kapsama artık askeri teşkilat içindeki sivil memurların da dahil olduğu sonucuna vardıklarını kaydetti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de bu konuda, bu yönde verdiği kararlar bulunduğunu anımsatan Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin de AİHM'in bu kararları doğrultusunda ve Anayasa'nın 145. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca bu kararı verdiğini söyledi.

'OYBİRLİĞİYLE KARAR VERDİK'
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran ve kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen kanunun iptali istemiyle açılan davayı da dün karara bağladıklarını hatırlatan Kılıç, şöyle devam etti:

''6287 sayılı Kanun'da çok tartışılan yaşla ilgili, ilköğretim dönemiyle ilgili olan 6 yaş konusunda 'Çok küçüktü, çok büyüktü, sonu 14 müydü, 13 müydü' gibi tartışmalarla ilgili bölüm de reddedildi. Orada herhangi bir sorun gözükmedi. Bizim için anayasal bir sorun yok. Ama bazı uygulamayla ilgili eleştiriler var ki kamuoyunda yapılan eleştirilerin çok büyük bir bölümü anayasal sorundan, anayasal adaletten ziyade biraz daha uygulamaya dönük eleştirilerdi. Onlar bizi çok fazla ilgilendirmedi. Biz işin anayasal boyutuyla ilgilendik. Anayasal sorun ya da anayasal adalet açısından herhangi bir sorun gözükmediğine, oybirliğiyle reddine karar verdik. Seçmeli derslerle ilgili olan bölüm de oy çokluğuyla, yani iki arkadaşımızın muhalefeti, 15 arkadaşımızın onayıyla anayasaya aykırı görülmedi.''

Seçmeli derslerle ilgili bölümün anayasanın laiklik ilkesine aykırılık iddiasıyla mahkeme önüne getirildiğini belirten Kılıç, ''O anlamda laiklik ilkesine aykırı olmadığı konusunda 15 arkadaşımın görüşü yoğunlaştı. Sadece seçmeli Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatı bölümüyle ilgili'' dedi.

Kılıç, kanunun iptal isteminin reddine ilişkin gerekçeleri çok ayrıntılı şekilde yazacaklarını bildirdi.

Sayfa Yükleniyor...