Afganistan - Irak - Somali...

ABD işgaline uğrayan üç ülkede yürütülen ortak politikalar ne? Lübnanlı gazeteci Joseph Melekun yazdı.

Afganistan - Irak - Somali...

ABD geçen 20 Ağustosta yapılan Afganistan devlet başkanlığı seçimlerini kendisiyle işbirliğini sürdürmesi sebebiyle Hamid Karzai’nin kazanması için elinden gelen çabayı gösterdi ancak seçime hile karıştırıldığı yönündeki söylentiler ve Karzai ile ABD’nin Afganistan ve Pakistan temsilcisi Richard Holbrooke arasında yaşanan gerilim, resmi sonuçların açıklanmasını erteletmişti.

Karzai’nin seçimleri kazanması, kendisinin müntesibi olduğu Peştun kabilesinden sonra ikinci sıraya yer alan Özbeklerin lideri olarak görülen eski General Raşid Dostum’tan aldığı destek olmasaydı şüpheli olabilirdi. Dostum Necibullah’ın başkanlığını yaptığı Komünist yönetim günlerinde Afgan ordusunda bir generaldi. Mücahitlere karşı savaştı. Sonra Komünist rejime karşı tavır aldı ve direniş gruplarına katıldı. Taliban’ın 1995’teki zaferi ve savaşçılarının 1996’da Kabil’e girmesi sonrası halen bulunduğu Türkiye’ye mülteci olarak kaçtı. Cumhurbaşkanı seçimleri öncesi Özbekleri Karzai’yi seçmeye teşvik etmek için döndü. Dostum savaş suçları işlemekle suçlanıyor. Kendisine yöneltilen suçlamalardan masum olduğu etrafında ortak bir anlayışa varmak amacıyla Batıyla görüşmeler yapmak için Ankara’ya tekrar döndü.

Gözlemciler Washington’un, kabilesinden büyük destek alan Peştun bir devlet başkanının seçilmesini desteklediğini düşünüyorlar. Böylelikle ABD bütün yetkileri Afganlılara teslim etmeyi ve Irak’ta yaptığı gibi onurunu koruyacak şekilde çekilmeyi öngören yeni planını hayata geçirmek istiyor. ABD Irak’ta dört yıl önce cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yaptı. 2011 yılına kadar tedrici olarak otoriteyi ‘seçilmiş’ Irak hükümetine taşıyor. Irak’ın yarım milyondan fazla bir ordusu ve polisi oldu.

Washington aynı çözümü Somali’de uygulamaya çalıştı. Aşırılıkçılardan değil, ilişki kurulabilecek ılımlılardan olduğunu teyit etmesi sonrası İslam Mahkemeleri eski lideri Şeyh Şerif Ahmed’in Somali devlet başkanlığına destek verdi. Nüfuzu gereği Birleşmiş Milletler Somali güçlerinin güçlendirilmesi ve Şerif’e karşı savaşan El Şebab hareketini bitirmesi amacıyla 250 milyon dolara varan yardımlar sundu. Afrika Birliği güçlerinin Şerif hükümeti yanında savaşması doğrultusunda El Şebab hareketinin Mogadişu’ya yoğunlaşması durdu.

ABD, SOVYET DENEYİMİNDEN DERS ÇIKARDI
Washington Sovyetlerin Komünist rejimi savunmak için Kabil’e 100 bin asker sevk ettiklerini ancak 20 bin askerin ölümü sebebiyle 10 yıl sonra çekilmek zorunda kaldıklarının idrakinde. Bugün genel olarak Batı ve özelde ABD şu ana kadar onlarca ülkeden benzer sayıda asker gönderdi. Bu askerler birçok cephede Taliban hareketi savaşçılarıyla savaşıyorlar ancak bitirici hiçbir zafer elde edemediler.

Afganistan’ı geçmişte sömürmüş ve ülke içişlerini müttefiklerinden daha iyi bilen Britanya’nın başbakanı Gordon Brown birkaç gün önce Kabil’e orada sayıları 9 bin olan İngiliz güçlerinin sayısını arttırmaya hazırlık bağlamında sürpriz bir ziyarette bulunmak zorunda kaldı. Bu askerlerin birinci derecede misyonu güvenlik dosyasının Afganlılara teslim edilmesi ve sonrasında NATO güçlerinin Kabil’den ayrılması amacıyla Amerikalı ve Alman eğitimcilerle birlikte Afgan güçlerinin eğitilmesi olacak.

HALKIN YABANCILARA MESAFESİ TALİBAN’I BESLİYOR
Brown ayrınca Britanyalı kayıpların sayısının savaşın başlamasından bu yana 200’ün üstüne çıkması sonrası ‘ılımlı’ Taliban liderleriyle müzakereler yapılarak savaşa barışçıl çözüm bulunması konusunu ele aldı. Amerikalıların Ağustos ayında 45 askerini kaybetmesi Amerikan çevrelerinde korku yarattı. Taliban ise kayıplara rağmen gücünü halkın desteği, halkın yabancı olan her şeyden nefret etmesi ve hareketin lideri Molla Ömer’e inanmaları sebebiyle muhafaza ediyor.

Afganistan sorunu Irak ve Somali gibi bölgesel boyuta sahip. Sınırlarında binlerce Afganlı mülteciyi barındıran İran, Taliban gibi inanç bağlamında ayrı düştüğü aşırılıkcı İslami bir yönetimin kurulmasından pek rahat değil. Taliban’ın beş yıl süren iktidarı sırasında Şii mezhebinden nefret ettiğini ve hatta Mezari Şerif’teki İranlı diplomatları öldürdüğü gördü.

PAKİSTAN ILIMLI TALİBAN UNSURLARIYLA DİYALOG PEŞİNDE
Bugün Pakistan Taliban’ıyla savaşan Pakistan açısından da durum aynı. Oysa Pakistan geçen yüzyılın doksanlı yılların sonlarında Taliban rejiminin en güçlü destekçilerindendi. Zira kendisiyle anlayış içinde olacak ve ilişki kuracak ılımlı İslami yönetimin kurulmasının Pakistan’ın çıkarına olduğunu görüyoruz. Bu yüzden Washington ve Londra uluslararası toplumun desteğini alan başka parti veya oluşumlarla bir koalisyon rejimi kurmak için Taliban’ın ılımlı ‘liderleriyle’ diyalog kurmayı yeğliyorlar.

Taliban kesinlikle göz ardı edilemez. Toprak üzerinde var ve kendisiyle anlaşmaya varılması kaçınılmaz. Amerikan genelkurmay başkanı Amiral Mullen Afganistan’daki askeri şartların kötüleştiğini, Taliban savaşçılarının eğitim, savaş ve organize bakımından Amerikalılardan geride kalmadığını ve geçmiştekinden çok daha iyi olduklarını itiraf etmişti.

Arapçadan çeviri: Halil Çelik

Sayfa Yükleniyor...