Ana haberi izlemektense oynarım!

DOT’un genç oyuncularından Serkan Altunorak, bir yıldır oynadıkları “Kürklü Merkür”ü insanlıkdışı bulanlara, “Ana haberi mi izlersin, bu oyunda mı oynarsın deseler, oyun derim. Oyun gerçek değil ama haberler gerçek ve tahribatı çok daha yüksek” diyor.

Ana haberi izlemektense oynarım!

“In Yer Face” akımına dahil oyunları ’de ilk kez sahneye taşıyan DOT, ülkemizdeki tiyatro alanında bir boşluğu doldurdu ve fark yarattı. Geçen yıl sahnelenmeye başlanan ve oldukça dikkat çeken “Kürklü Merkür”, bu sezon da haftanın dört günü sert içeriğiyle, yetişkinleri felaket olarak adlandırabileceğimiz aslında içinde olduğumuz gerçeğin tam ortasına bırakarak, bilinçaltlarımızdaki fay hattını kırmaya devam ediyor. Sarsılmada oyunun içeriği kadar, oyuncuların performansının da etkili olduğu görülüyor... Bu oyunculardan biri de “kelebek satıcısı” rolüyle ilk profesyonel tiyatro deneyimini yaşayan Serkan Altunorak...

Altunorak, Hacettepe Üniversitesi konservatuar bölümü mezunu... Üçüncü sınıftayken The Juilliard School’un dört aylık yaz programının ardından konservatuarı bitirip NewYork’taki DePaul University’ye kabul edilmiş fakat 11 Eylül’e denk gelmesi ve özel nedenler okulu bitirmesine engel olmuş. Bu zamana kadar birçok dizide ve sinema filminde rol alan Altunorak, kariyerindeki ilk profesyonel tiyatro oyunu Kürklü Merkür’de içine dahil olduğunuz kaosun ortasında bile sevgiyi hissettiren, sevdiklerini korumaya çalışan kelebek satıcısını oynuyor. Altunorak’ın bağımlılık yapan, bellek yitimine neden olan, genetik olarak değiştirilmiş kelebekleri satan parti düzenleyicisi Eliot rolüne seçilmesi ise babasının vefatından kısa bir süre sonra gerçekleşmiş. NTVMSNBC Serkan Altunorak ile “Kürklü Merkür”, gelen tepkiler ve kariyeri üzerine konuştu.

OKUDUM VE “BEN DE VARIM” DEDİM
Kötü bir dönemdeydim ve ne yapmam gerektiği konusunda çok kararsızdım. Yapacak bir şey olmadığını düşünerek, kendimi bir anda zorlayarak seçmelere katılmaya karar verdim. Murat Daltaban benim daha önceden tanıdığım bir arkadaşım aslında. Seçmelerin olması çok hoşuma gitti. Oyun için çok sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Zaten Murat Daltaban beni Eliot rolü için düşünmüş fakat programım yoğundur diye oynayamam sanmış. Audition’dan bir saat sonra Murat Daltaban beni aradı ve metni mail olarak gönderdi. Metni okumam iki günümü aldı. Hayatımda ilk defa bir metni iki gün okudum. Okuduktan sonra da “ben varım” dedim...

İngiltere’de yayınlandığı dönemde yazar Philip Ridley büyük tepkilerle karşılaşmıştı. Ridley’in yayıncısı oyunu basmayı reddederken yakın çevresinden de oyun ile ilgili sert tepkiler gelmişti. Oyunun arka planındaki bu tepkiler ve oyunun sert içeriği aslında Altunorak’ın kaygılanmasına neden olmuş. “Tepkilerin nedeni parti hediyesinin on yaşındaki bir çocuk olmasıydı. Biz on yaşında bir çocuk kullanamazdık, bu sorumluluğu alamazdık. Tiyatro yapıyorsunuz sonuçta ve tiyatro “mış” gibi yapmaktır. Birebir gerçekliği göstermiyor. Oyunu çalışırken bu oyun kesin kaldırılır diye düşünüyorduk. Çok ciddi bir prova süreci geçirdik. Günde sekiz saat prova yaptık. Bu oyun kaldırılırsa yazık olacak bu kadar emeğe diye de düşünüyordum. Oyundan on beş gün önce seyirciyle genel provaya girdik. Bu çok büyük bir avantajdı bizim için. Seyircinin tepkilerini algıladık. Millet şoke olmuştu. On beş gün daha prova yaptık ve oyunu çıkardık. Beklediğimden daha fazlası oldu. Aslında hiçbir beklentim yoktu oyundan. Sadece oynamak istiyordum ve hayatımdaki ilk profesyonel tiyatroydu. Okuldan mezun olduğumdan beri ilk defa bir sezon boyunca oyun oynuyorum.”

Oyunun izleyenin üzerinde baskı yarattığı kesin... Sizi ya bulunduğunuz yere çiviliyor ya da bir an önce oradan kaçma isteği doğuruyor. İnsanların tepkileri nasıl? Hiç terk eden oldu mu?
Terk edenler oldu. Kapıda bulunan arkadaşlarımız çıkanlara neden çıktıklarını sorduklarında, “tarzım değil” diyenler, “ağır geldi” diyenler oldu. Ama bunlar bir elin parmağını geçmez. Panik atağı tutanlar oluyor. Çünkü oyun burada kapalı kaldım, çıkamayacağım hissi veriyor. “Buna şahit olmak istemiyorum” diyenler, istifra edip koşa koşa geri gelenler de çıktı. Sahnedeki oyuncu arkadaşlarımdan birkaçına ya da bana laf atan seyirciler oldu. Sanırım oyun bazılarında hazımsızlık yaratıyor. Kimbilir nerelere götürüyor onları? Belki okuduğu bir habere, belki çocukluğuna, belki çocukluğunda taş attığı bir hayvana götürüyor. İlk başta bu tepkiyle karşılaştığımda sahnede çok da tecrübeli olmadığım için yadırgıyordum. “Bu sahnede neden güldüler?” diyordum. Anladım ki sinir bozukluğundan gülüyor insanlar.

Oyunun bu sezon da devam edeceği başından beri belli miydi?
Bu sezon oynayacağımı, geçen sezondan belliydi ama bu sıklıkta oynayacağımızı bilmiyorduk. Öyle bir istek var ki, gücümüz yetse günde iki kere çıkarabilsek oyunu. İnsanlardan o derece istek var.

OYUNDA MÜZİĞİN GÜCÜ
Oyunun müzikleri de izleyeni etkileyen diğer faktör... Zirve noktalarında yükselen Evolution (Korn) ve Beautiful People (Marilyn Manson) Murat Daltaban’ın seçimi. Diğer kompozisyonların yaratıcısı ise Serkan Altunorak’ın gelecekte karşımıza çıkacak iyi müzisyenlerden biri olacağını belirttiği Ömer Sarıgedik.

Müzikleri Ömer Sarıgedik yaptı. Müzikleri tamamen oyuna ve sahnedeki duygularımıza göre besteledi. Her gün bizimle provaya gelerek, bizi izleyerek ortaya çıkardı. Biz çok ciddi bir ekip çalışması ortaya koyduk. Hiçbirşey şansa bırakılmadı. Kostümlerimizi Hatice Gökçe tasarladı. Profesyonelliğin karşılığını bu şekilde almak, belki çok şaşırtıcı değil ama olmayabilirdi. O zaman sağlık olsun elimizden geleni yaptık derdik. Kendimi ekip açısından çok şanslı hissediyorum. İşini bu kadar seven oyuncu grubuyla çalışmaktan dolayı mutluyum.



OYUNDAKİNİN DAHA SERTİNİ YAŞIYORUZ
“Kürklü Merkür”ü “insanlıkdışı” olarak adlandıranlara Eliot’ın, yani Serkan Altunorak’ın cevabı var:

Cevaplayamadığımız sorulara, verdiğimiz kalıp cevaplar vardır; insanlıkdışı gibi... Hayatta her şeyin bir cevabı vardır, yeter ki dürüst olalım, kendimize karşı ve sorulara karşı. Eğer bu dürüstlük içinde değilsek verilebilecek milyonarca yalan cevap var. Bu konuya da bu dürüstlükle yaklaşmak gerekiyor. Hayır, bu oyun insanlıkdışı değil. Gayet insanların içinde olduğu, her gün gazetede okuduğumuz olayların birebir içinde. Belki de oyunda yazılanın daha da sert içeriğini yaşıyoruz çünkü onlar gerçek, oynadığımız şey gerçek değil. Ana haber bültenini izlemek mi bu oyunu oynamak mı deseler, bu oyunu oynamak derim. Çünkü hissetmeye çalıştığım şey gerçeğe yakın bir duygu ama diğeri tamamen gerçek ve bende yarattığı tahribat daha fazla oluyor. Bu yüzden hangisi insanlıkdışı? Neye göre insanlıkdışı? Evet hepimiz şu anda insanlıkdışı bir hayat sürüyoruz. Eğer bu gerçeklikle yüzleşemiyorsak bu bireyin problemidir. Son zamanlarda en çok etkilendiğim olaylardan biri polis kılığına girip bardaki kadının saçından sürüklenerek götürülüp tecavüz edilmesi. Bunun ülkesi, şehri, mekanı ve zamanı yok.

DOT sahnesinin sizin için önemi ve kariyerinizdeki yeri nedir?
Murat Daltaban ve Özlem Daltaban gerçekten özel insanlar. Şu ülke şartlarında ve şu zamanda bir yeri döndürebilmek çok zor. Özellikle bu bir tiyatro ise. Ama hiçbir zaman gişe üzerinden gitmiyorlar sadece kendilerine bir repertuar oluşturuyorlar ve o repertuar üzerinden kendi yapmak istedikleri üzerinden hareket ediyorlar. Dot için bunu söyleyebilirim. DOT’un kendi kariyerimde tabii ki çok büyük etkisi var. Daha önce hep “Amerikalı çocuk”ken DOT sayesinde kendime oyuncu dedirtebildim.

Bunu dedirtmek için beş senemi harcadım burada. İmajlara yönelik bir hayatımız var ismimizin önünde hep bir etiket oluyor ve kalıbı sen oluşturmuyorsun. İnsanlar bunu yapıyor.”

DİZİLERİ KÜÇÜMSEMEM
Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Serkan Altunorak “İmkansız Aşk”, “Sınıf”, “Ayrılsak da Beraberiz” gibi dizilerle televizyonda da yer aldı. Televizyonu küçümseyen oyunculardan olmadığını belirten Altunorak, televizyonun doğru kullanıldığı sürece yararlı olacağını düşünüyor:

Özellikle geniş kitleler konusunda televizyonun yararlı olduğunu düşünüyorum. Ben her akşam “Kürklü Merkür”de 55 kişiye hitap ederken, izleyenleri farklı kafa yapısıyla gönderdiğimizi düşünüyorum. Televizyonda da bunun neden yapılamayacağını düşünüyorum. Tabii ki Kürklü Merkür etkisinden bahsetmiyorum ama yine de seçtiğiniz işle, söylediğiniz bir şeyle bazı insanlara gerçekten beklemediğiniz mesajlar verebiliyorsunuz. Televizyon da olsa sinema da, sonuç olarak bir rolü canlandırıyorsun ve sözler ağzından çıkıyor ve mutlaka birilerine gidiyor. O yüzden çok dikkatli davranmak gerekiyor.

ROZ’UN SONBAHARI
Şu sıralarda hem tiyatro oyunu hem de yakın zamanda başlayacak “Melekler Korusun” adındaki diziyi bir arada yürütmeye çalışan oyuncunun sinemadaki referansına Mart ayında bir film daha eklenecek:

“Roz’un Sonbaharı” adındaki filmde oynuyorum. Üçüncü filmim olacak bu. Mart’a doğru gösterime girmesi bekleniyor. Metin adında yerel bir gazeteciyi oynuyorum. Hasankeyf’i kurtarmaya çalışan bir gazeteci... Aslında yitik bir karakter. Bazı insanlar için hayat kötü sürprizlerle doludur ya öyle bir karakter. Okuduğumda beni gerçekten çok heyecanlandırmıştı. Benimle tamamen tezat bir karakterdi. İnce detaylarla yazılmış bir senaryo örgüsü beni gerçekten etkiledi.

Bu işi Türkiye’de yapmanın sıkıntısını yaşıyor musunuz? Zeminin yetersiz geldiği zamanlar oluyor mu? Gitmeyi düşündüğünüz oluyor mu?
O kadar bireysel bir iş yapıyorsunuz ki, gece yattığınız zaman o günün hesabını yapacak çok şeyi olmayabiliyor. Günü çok boş geçirmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Dizin yoksa, oyunun yoksa, sinema filmin yoksa yapacak bir şeyin de yok. Bu çok zor. Çareler bulmak zorundasın; gerçekten bu mesleği yapmak istiyorsan başını yastığa koyduğunda, düşündüğünde, o gün bir sürü şeyi atlatmış olman gerekiyor. Eğer bunu yapamıyorsan, bu düşünce şey ortaya çıkıyor. “Buradan gitmem lazım” diyorsun ama aslında nereye gidersen git yaptığın işi de, kafanı da beraberinde götürüyorsun sadece mekanı değiştiriyorsun. Döndüğümde iki sene zorlandım, sürekli geri dönme fikri vardı. Çok fazla hayata müdale ettiğiniz zaman zaten dışında kalıyorsunuz biraz içine girmek lazım. Tabii bunu kabul etmek iki senemi aldı.



KAYITTAN SIZAN DETAYLAR
Radyo Eksen dinleyicisi olduğunu söyleyen Serkan Altunorak’ın hayatında müzik, oldukça önemli bir yer kaplıyor. Queen, The Cure gibi grupları dinleyerek büyüdüğünü belirten Serkan Altunorak, The Cure’un 2005 yılındaki İstanbul perfromansını beğenmemiş. Lovesong’u çalmaması da kendisini hayal kırıklığına uğratan bir başka ayrıntı.

Hayranı olduğu grupların arasında Radiohead başı çekiyor. Altunorak OK Computer’un hayata bakışını değiştirdiğini söylüyor: “Radiohead hayranıyım. New York’ta Kid A albümünün lansman partisine gitmiştim. Thom Yorke’u yakından izlemek harikaydı. Grubun buraya gelmesini isterim fakat geleceklerini düşünmüyorum.”

Hiçbir konseri kaçırmamaya çalışan Serkan Altunorak’ın bu yaz izlediği en güzel performanslardan biri Björk’e ait: “Björk’ü üçüncü kez izledim. Daha önce iki defa yurtdışında izleme şansı bulmuştum. Björk benim için önemli bir isimdir. Buradaki konseri de oldukça iyiydi. Eğer Björk sahnede dans ederse, ortamdan memnun, konsantrasyonu yerinde demektir. Burada da gayet keyifli duruyordu.”

Bu sene izlediği en iyi filmlerden biri “Üç Maymun”.

New York’ta okuduğu dönemde In Yer Face akımına dahil bir Sarah Kane oyunu izlemiş fakat çok profesyonel bir oyun değilmiş.

Serkan Altunorak, Dotbilsarda projesi kapsamında, İngiliz tiyatro yazarı Mark Ravenhill’in 2007 yılında yazdığı 16 kısa oyun 1 radyo oyunundan oluşan “Vur Yağmala Yeniden”den de oynayacak. Halihazırda devam eden oyunlarla ilgili bilgiye www.dotbilsarda.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Sayfa Yükleniyor...