Bir garip istasyon...

Ödüllü öykücü Ahmet Büke'den kapısı çalınmamış evlerin tokmak sesi ve ayak basılmamış yolların tozuyla var olan öyküler…

Bir garip istasyon...

“Yer damar damar.
Biz onu biliyoruz. Göğsünü yardıkça toprağın, adım adım serinliğe indikçe dünyanın kalbi atıyor. Duyuyoruz üçümüz de. En üstte incecik, bilemedin yarım kulaçlık bir bereket kabuğu var. Tohum ve aşılı ağaç kökleri orada nasıl da güvendeler. Böcek yumurtaları konaklıyor; yol bilen karıncalar yaşlandıklarında kendilerine küçük odacıklar kazıyorlar. Soğan başı, maydanoz damlası ve mantar karaları, kurban kemikleri, kırık testiler, çocuğu büyümüş oyuncaklar ve solucanlar alt alta üst üste uyuyorlar. Hepsini biliyoruz. Ben, Muhammed ve Şakir.
Kanal açarız biz. KANAL. Yer yarığı.
Derin ve uzun yaralar....”

Her satırı akla kazınan Cazibe İstasyonu'nun temelinde yine “insan ve insana mahsus gerçeklikler” yatıyor. Genç kuşak öykücülerimiz arasında önemli bir yer edinen Ahmet Büke, yalnızca yaşadığı kentin değil, Türk öykücülüğünün de ara sokaklarını iyi tanıdığını ortaya koyuyor, kendine özgü dili ve duyarlı anlatımıyla okurunu kendi dünyasına çekmeyi başarıyor.

Ahmet Büke, delilerin akıllılardan, anıların yaşanan zamandan daha muteber olduğu küçük bir Ege kasabasında doğdu. Yaşlı teyzelerin, manifaturacıların, geceyi örten cevizlerin, genç karıncaların, alıngan derelerin, incirin ve zeytinin sofrasında büyüdü ve onlara olan borcunu on yıldır öykü yazarak ödüyor. Edebiyatı da kimsesizlerin kimsesi olarak görüyor. Büke, yeni kitabı Cazibe İstasyonu'nda kalemiyle çizdiği dünyayı biraz daha genişletiyor, daha güzel günlere uyanma umuduyla...

Cazibe İstasyonu Can Yayınları etiketiyle kitapçılarda.

Sayfa Yükleniyor...