Saçan: İspatlasınlar, kendimi Taksim'de asarım

Ergenekon davasında eski Organize Suçlarla Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan, Veli Küçük'ün mafyanın uzantısı ve Susurluk’un askeri kanadı olduğunu söyledi. Saçan, "Onunla ilişkimi ispatlasınlar, kendimi Taksim'de asarım" dedi.

Silivri'de görülen İkinci ''Ergenekon'' davasının 29.  duruşmasında  İstanbul Organize Suçlarla Mücadele eski Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 41 tutuklu sanık katıldı.

Duruşmada savunma yapan Serdar Saçan, 1978 yılında girdiği polis kolejinde bir yıl sonra Atatürkçülük Faaliyet Kolu'nu kurduğunu aynı kolu daha sonra Polis Akademisi'nde de kurduğunu anlattı.

Saçan, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Ramazan Akyürek, Zirve Yayınevi saldırısı sırasında Malatya'da görevli Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya ve Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam'ın 1980 yılında koleje atandıklarını ve ''Fethullahçı yapılanmayı başlattıklarını'' ileri sürdü.

''Fethullahçı olmadığı için akademiyi birincilikle bitirmesine rağmen kendisini yurt dışına göndermediklerini'' iddia eden Saçan, emniyette görev yaptığı yerleri ve çalışmalarını anlattı.

Saçan, ''Sağcı, solcu ve Fethullahçı olmadığını'' ifade ederek, şeceresinin 50 yıldan beri devlette kayıtlı bulunduğunu, ''Cumhuriyet'e karşı yapılacak her türlü karşı devrimin karşıtı olduğunu'' söyledi.

TUNCAY GÜNEY'İN GÖZALTINA ALINMASI
Saçan, savunmasında eski Vali Kutlu Aktaş'ın tavsiyesiyle 1998 yılında İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nü kurduğunu, 5 yıl içerisinde 476 suç örgütüne yönelik operasyon düzenlediğini anlattı.

Bu dönemde mafyayla uğraştığını, 69 faali meçhul cinayetin aydınlandığını belirten Saçan, bu davada yargılanmasının nedenlerine ilişkin şu iddialarda bulundu:

''1999'da Adnan Hocacılar operasyonu DGM Başsavcılığının yazılı emriyle yapıldı. BİT ve Albayraklar operasyonu DGM Başsavcılığının emir ve talimatıyla yapıldı. Başbakanın Meclis'teki dokunulmazlığının kaldırılmasını bekleyen dosyalarının altında benim imzam var. Gebze Belediyesi'ndeki yolsuzluklarla ilgili yapılan operasyonda belediye başkanı tutuklanmıştı. 2000 yılında da Hizbullah operasyonunu başlatan kişi benim. 2001 yılı ise benim içim önemli bir süreç. Önce Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan için çalışma izni aldım. Temmuz ayında Fethullahçılarla ilgili çalışma izni aldım. Benim burada olmamın sebebi bunlardır.''

Saçan, Asayiş Şube tarafından gözaltına alınan Tuncay Güney'in 2 Mart 2001 yılında organize şubeye gönderildiğini hatırlatarak, sorguda İstihbarat Şube'de görevli Hakan Ünsal Yalçın ve kendi yardımcısı olan Ahmet İhtiyaroğlu'nun bulunduğunu, sorguyu görüntülü olarak kayda aldıklarını anlattı.

Görüntü kaydının işkence iddialarına karşı aldıkları önlem olduğunu vurgulayan Saçan, tüm sorguların video kayıtlarının İstihbarat Şube tarafından yapıldığını, kasetlerin çoğalttıktan sonra kendi şubelerine gönderildiğini belirtti.

‘KAMU GÖREVİ YAPTIĞIM İÇİN CEZAEVİNDEYİM’
Saçan, Tuncay Güney'in bir takım iddialarda bulunduğunu dönemin İstanbul DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'e aktardığını, Engin'in ''beyanlarını tespit edin, inceleyelim'' dediğini, daha sonra bu kapsamda savcılıktan çalışma izni aldıklarını ifade etti.

Soruşturma izni verilirken konu kendi şubelerini ilgilendirmediği için ciddi anlamda problem çıktığını belirten Saçan, şöyle devam etti: ''Biz organize suçlar şubesiyiz. Görevimiz mafya ile mücadele. Güney'in anlatımlarında Veli Küçük ve grubunun dışında her şey var. Veli Küçük ve Sedat Peker arasında ilişki olduğuna yönelik duyum vardı. İstihbarat Şube, 'Susurluk'un askeri kanadını çökerteceğiz' dedi. İstihbarat Şube'den bizim önümüze gelen dosya bu. Biz Susurluk'un askeri kanadını çökertmek için bu işe girdik. Yeşil ile ilgili çalışmalar vardı. Eğer Yeşil yakalansaydı 2001'de Susurluk'un askeri kanadını çökertecektik. Bunun Susurluk'un askeri kanadı ile ilgisi yok. Veli Küçük grubu ile Fethullah Gülen grubunun çatışması arasında kalan Adil Serdar Saçan. Ben kamu görevi yaptığım için cezaevinde yatıyorum.''

Saçan, Veli Küçük ve grubunun şemasının kendi şubeleri tarafından yapıldığını, şemayı İstihbarat Şube'ye gönderdiklerini anlattı.

Organize Şube olarak görevlerinin mafya ile mücadele etmek olduğunu anlatan Saçan, ''Veli Küçük ve Sedat Peker arasında ilişki olduğuna dair duyumlar vardı. Terör, istihbarat ve organize şube müdürlükleri olarak 2001 yılında ortak bir çalışma yaptık. Ancak bir sonuca ulaşamadık'' dedi.

Sedat Saçan, bu konuya ilişkin aldıkları her kararın DGM arşivinde yer aldığını söyledi.

Saçan, Güney'in kaset ve çözümlerini alıp götürmediğini anlatarak, bunların birinci ''Ergenekon'' davasının 165 No'lu klasöründe ve dönemin DGM arşivinde de bulunduğunu kaydetti.

İstihbarat Şube'nin 22 Kasım 2000 tarihinden beri Tuncay Güney'i telefonlarını dinleyerek izlediğini de belirten Saçan, birinci ''Ergenekon'' davasına gelen yazıda İstihbarat Şube tarafından Güney'in izlendiğinin belirtilmesine rağmen, kendisinin talebi üzerine gelen yazıda ise Güney ile ilgili bir dosyaya rastlanmadığının bildirildiğini anlattı.

Mahkemenin yanıltıldığını, gerçeğe aykırı belge gönderildiğini savunan Saçan, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi.

'BERAATTE ERGENEKONCU, MAHKUMİYETTE FETHULLAHÇI OLURSUNUZ'
Atatürkçü olduğunu ve tutuklandığını belirten Saçan, ''Başkanım, eğer bizi beraat ettirirseniz Ergenekoncu, mahkum ederseniz Fethullahçı olursunuz'' dedi.

Serdar Saçan, 6 kez meslekten uzaklaştırıldığını mahkeme kararıyla da 6 kez göreve döndüğünü, mesleğe başlayacağı sırada da ''Ergenekon'' kapsamında tutuklandığını söyledi.

Saçan, meslek yaşamı boyunca gözaltına aldığı hiç kimseye ayrıcalık yapmadığını ifade ederek, herkesi nezarete attırdığını, sadece İbrahim Tatlıses'i gözaltına aldığında ''kapalı yer'' fobisi olduğu için nezarete koydurmadığını anlattı.

Saçan, bu davanın yöneticisi sıfatında olan hiç kimsenin nezarete atılmadığını ifade ederek, yüksek tansiyon ve panik atak hastası olduğunu bilmelerine rağmen kendisinin nezarette 4 gün tutulduğunu kaydetti.

Aynı zamanda avukat olan Saçan, ''Çok iyi ceza avukatlığı yapardım ama içeri attıklarımı savunur hale gelmemek için fiili olarak avukatlık yapmadım. Öğretim görevlisi oldum. Emniyet örgütünde hep birinci oldum. Terör örgütü üyeliğinden içeri atılan benden başka müdür var mı? Bunda da birinciyim. Benden sonra da İbrahim Şahin oldu. İbrahim Şahin ağabeyimiz... Ağabey bir örgüt ilişkisi değildir. Bir saygı ifadesidir. Akademide bizden bir sınıf önce olana ağabey denirdi'' diye konuştu.

'İÇ ÇAMAŞIRI ALDI, ÖRGÜT ÜYELEĞİ BU'
Tuncay Özkan'ı tanıdığını ve 16 aydır da cezaevinde aynı koğuşta kaldığını belirten Saçan, Organize Suçlarla Mücadele Şubesi müdürü olarak basındaki herkesi tanıdığını kaydetti.

Gürbüz Çapan'ı tanıdığını dile getiren Saçan, ''Çapan ayağından vurulmuştu. Sanığı teşhis etmek için şubeye gelmişti. Bir çayımı içti. Yıllar sonra eşim iç çamaşırı mağazası açmıştı. Mağazanın önünde karşılaştık. 'Eşin mi açtı? Siftah yapayım' deyip bir iç çamaşırı aldı, gitti. Örgüt üyeliği bu. 'Adil Serdar Saçan'ın evini, bürosunu Gürbüz Çapan aldı' diyorlar. Evimi nasıl aldığım bellidir. Bir insanı böyle suçlamak ayıptır. Polis müfettişlerinin raporlarıyla da mal varlığım tespit edilmiştir'' şeklinde konuştu.

Veli Küçük'ü görmediğini ifade eden Saçan, şöyle devam etti: ''Veli Küçük, polis ifadesinde beni Bedrettin Dalan'ın odasında, savcılık ifadesinde ise seminerde gördüğünü söylüyor. Savcı kendisinin aldığı ifadeye değil de polisin aldığı ifadeye itibar etmiş. Ben görmedim Veli Küçük'ü, görseydim söylerim. Veli Küçük'ten mi korkacağım. Bedrettin Dalan'ın odası çok genişti. 30 kişi oluyordu. Bir şey sormak için odasına girip çıktığımda içeride varsa görmedim. Vallahi de billahi de görmedim. Küçük ile bir tane ilişkimi ispatlasınlar, kendimi Taksim Meydanı'na asmazsam Adil Serdar Saçan değilim. Ben örgüt üyesi değilim. Her tanıdığımı söyledim. Hakkımda işlem yaptığım adamlarla irtibatım yok.''

Sayfa Yükleniyor...