Sonsuzluğun çatıları

Fotoğrafçı Ertuğrul Merter, “kubbelerle” yaşadığı serüvenini National Geographic’e anlattı.

Sonsuzluğun çatıları

Kubbelerle serüvenim üç yıl önce elime tesadüfen geçen bir kitapla başladı.... Kubbeleri, “mekâna hapsedilmiş sonsuzluğun çatıları” olarak tanımlayan Mimar Sinan’ın onlara atfettiği anlamlar fotoğraf çalışmamın temelini oluşturdu.

Mimar Sinan, “Yapıtımın kubbesi, evrim sürecindeki yeni bir insana hayat vermek için gebe kalmış toprak ana gibidir. Kainatın çatısını taşıyan minarelerimin altında, kozmik bir doğuma hazırlanma sürecini yaşar” diyor.

Ben de aşağıdan yukarıya doğru, peş peşe çektiğim geniş açılı fotoğraflarla panoramik bir görüntü oluşturarak bu duyguyu pekiştirmeye çalıştım... Amacım İstanbul’daki irili ufaklı tüm tarihi mekânların panoramasını tamamlayabilmek.

Sonsuzluğun çatıları - 1

1501-1506 yılları arasında Beyazıt Meydanı’nda yapılan Beyazıt Cami’nin kubbe düzenlemesinde Ayasofya etkisi görülüyor. Fotoğraf 18 mm.lik geniş açı lensle çekilmiş 6 fotoğraftan oluşuyor.

527-536 yıllarında inşa edilen Küçük Ayasofya Cami, planı Ayasofya’nınkine çok benzediği için bu isimle anılıyor.

16. yüzyıla kadar Sergios ve Bakhos Kilisesi olarak biliniyordu. Fotoğraf, 10 mm.lik geniş açı lensle çekilmiş 5 fotoğraftan oluşuyor.

Ertuğrul Merter’in objektifinden “Sonsuzluğun Çatıları” haberinin devamını National Geographic’in bu ayki sayısında okuyabilirsiniz...


Sayfa Yükleniyor...