Uludere kararına itiraz

Mağdurların avukatları, yürütülen soruşturmada Korgeneral Yıldırım Güvenç ve Tümgeneral İlhan Bölük'ün de arasında bulunduğu 5 şüpheli hakkında verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararına itirazda bulundu.

Uludere kararına itiraz

Uludere'deki olaya ilişkin soruşturmada Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının, Korgeneral Yıldırım Güvenç ve Tümgeneral İlhan Bölük'ün de arasında bulunduğu 5 şüpheli hakkında verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına itirazda bulunuldu.
     
Uludere'de ölenlerin yakınlarının avukatları itiraz dilekçelerini bu sabah Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesine iletilmek üzere Genelkurmay Askeri Savcılığına verdi.
     
Başvuruda, 28 Aralık  2001'de 34 kişinin hayatını kaybettiği olayın, Genelkurmay Başkanlığının sıralı komuta kademesinin bilgi ve talimatları dahilinde gerçekleştiğinin tartışmasız olduğu ifade edildi.
     
Yaşamını yitirenlerin tamamının sivil olduğu ve askeri uçaklarca bombalandığı belirtilen başvuruda, olayın "gerek iç hukuk gerekse başta Cenevre Sözleşmeleri olmak üzere Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası sözleşmeler kapsamında sivillere karşı işlenen bir suç olduğu" öne sürüldü.
     
Olayın oluş şekli, birden fazla kişinin iştiraki, aynı amacı taşıyan ve kasıt neticesinde gerçekleşmesi nedeniyle, anayasal hükümler çerçevesinde görevli yargı mercisinin, TMK 10. maddesi ile görevli savcılık ve ağır ceza mahkemeleri olduğu savunulan başvuruda, "Ergenekon ya da Balyoz gibi sıralı komuta kademesince suç işlendiği iddiasında TMK madde 10 ile görevli savcılık ve mahkemelerin görevli olduğu kabul edilmektedir. Diğer yandan, sıralı komuta zinciri tarafından işlendiği askeri savcılıkça da kabul edilen, 34 sivil yurttaşın katledilmesi ve 4 kişinin yaralanmasına sebebiyet veren olayda, görevli yargı mercisinin askeri savcılık olduğunun kabulü tam bir keyfiyettir, hukuk tanımazlıktır, çifte standarttır" iddiasında bulunuldu.
     
Soruşturma sırasında alınan gizlilik kararıyla mağdur ve müşteki avukatlarının dosyadaki bilgi ve belgelere ulaşmasının engellendiği ifade edilen başvuruda, bunun, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği, böylece soruşturma makamlarının, sorumluları ortaya çıkarmak bir yana üstünü örtme ve karartma fırsatını yakaladığı ileri sürüldü.
     
CMK ve ilgili mevzuat çerçevesinde, sağ kurtulanların müşteki mağdur oldukları kaydedilen başvuruda, "Keza, olay hakkında bilgi ve görgü sahibi olduklarından, aynı zamanda tanık sıfatını da taşımaktadırlar. Durum böyleyken soruşturma mercisinin bu kişilerin ismine yer vermemesi bir yana ifadelerinin alınmadığını da ibretle görmekteyiz. Tek başına bu husus, soruşturma merciinin görevini kötüye kullandığını, delil araştırmadığını ve olayı açıklığa kavuşturmaktan çok karartma amacını taşıdığını ortaya koymaktadır" ifadesine yer verildi.
      
'ŞÜPHELİLER GİZLENDİ'
Olaydan zarar görenlerle tanık ifadelerinin alınmadığı, müfettiş raporlarındaki ifadeler baz alınarak soruşturma yürütüldüğü savunulan başvuruda, başta komuta kademesinde yer alan komutanlar olmak üzere savaş uçağı pilotları ve yanlış istihbarat veren kişilere şüpheliler arasında yer verilmeyerek, katliamın şüphelilerinin gizlendiği ileri sürüldü. Başvuruda, şunlar kaydedildi:
     
"Soruşturma konusu olayın gerçekleştiği kronolojik döngü ve savcılık anlatımında yasal düzenleyici işlemin uygulanması bakımından en üst düzeyde askeri yetkili şahsın Genelkurmay Başkanı olduğu idari açıdan açıktır. Zira hava operasyonu, sınır ötesi saldırı eylemi ya da bombardıman şeklindeki askeri bir eylemin spontane gelişen bir çatışma fiili olmadığı aşikardır. Böylesi bir durumda üst-ast makamların emir talimat komuta zincirinde aldıkları kararlarla hareket ettikleri dosya kapsamında dahi ortaya konmuştur. Buna rağmen en üst askeri yetkilinin, olaydan soyutlanarak şüpheli olarak gösterilmemesinin tek izahı savcılığın kendi üstünü yargılamadan imtina etmesidir. Diğer şüpheliler ancak verilen emrin yerine getirilmesi bakımından Genelkurmay Başkanı ve Hava kuvvetleri Komutanlığının üst düzey kademesindeki yetkilisi ile beraber asli faildir. Bu açıdan emri yerine getiren diğer şüphelilerin aldığı emir kanunsuzdur ve suç teşkil etmektedir. Gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan gelen emrin yerine getirildiği, olayın öğrenilme zamanı olan 19.30 ile 20.00 saatleri ile ilk bombalamanın yapıldığı 21.39 saatine kadar her türlü istihbari bilgi teyidinin yapılabileceği açıktır. Bu nedenle kanunsuz emri yerine getiren Genelkurmay başkanı birincil dereceden sorumlu kişidir. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz."
     
Bombalama olayı sonrasında yaralılara müdahale etmeyen Şırnak Valisi ve Uludere Kaymakamı'nın da ihmal suretiyle insan öldürme suçunu işledikleri savunulan başvuruda, "Soruşturma failleri ortaya çıkarmak amacıyla değil aklamak ve gizlemek kastıyla yürütülmüştür. Katliamdan sorumlu olan failler belirtilmemiş ve bunların araştırılması yoluna gidilmemiştir. Takipsizlik kararının içeriği ve gösterilen gerekçeler bu durumu tartışmasız bir şekilde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla etkin soruşturma ilkesi ihlal edilmiştir. Bombalama yapan, bombardımanın emir ve talimat zinciri içinde yer alan komutanlar, pilotlar ve istihbarat bilgileri veren kişiler, olaydan sonra gerekli müdahaleyi yapmayan ilgililerinde şüpheli olarak soruşturulması gerekmektedir" ifadesi kullanıldı.
     
Başvuruda, konunun açıklığa kavuşturulması için bilgi ve görgüsü olan tüm tanıkların beyanlarına başvurulması istenerek, bombalama yapan uçakların pilotlarının ifadelerinin alınması, jandarma ve tugay komutanlarının telefon kayıtlarının istenmesi de talep edildi.
      
Soruşturmanın gizli yürütülmesinin de Anayasa'nın hak arama hürriyetine ilişkin hükmüne aykırı olduğu öne sürülen başvuruda, adil yargılanma ilkesininde ihlal edildiği savunuldu.
     
Başvuruda, haksız, yasaya ve usule aykırı mahkeme kararının düzeltilmesine veya bozulmasına karar verilmesi ve incelemenin duruşmalı yapılması istendi.

Sayfa Yükleniyor...