'AB Türkiye'ye eşit davranmalı'

Perşembe günü Türkiye'ye gelecek olan NATO Genel Sekreteri Rasmussen NTV'nin sorularını yanıtladı.

-Türkiye'de kimlerle görüşeceksiniz ve hangi konuları ele alacaksınız?

Rasmussen: Aslında bütün siyasi liderlerle bir araya geleceğim. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ve dolayısıyla mükemmel bir fırsat yakalamış olacağım Türkiye ve NATO ilişkilerindeki önemli konuları ele almak için.

-Danimarka Başbakanı olduğunuz sürede Türk halkının kafasında bir takım soru işaretleri vardı. Siz sayın Cumhurbaşkanı Gül’le de görüşeceksiniz. Bu soru işaretlerini nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?

Rasmussen: Biz ortak bir anlayışa sahibiz. Elimden gelen bütün çabayı göstereceğim yakın bir ilişki olacak Türkiye ile aramızda.

-Türk halkının kafasında hala bu Roj Tv sorunu vardı aynı zamanda karikatür krizi vardı. Bu sizin doğru ya da yanlış bir şekilde Türk halkının kafasında kalan soru işaretlerinden biri olacak. Bunu nasıl aşacaksınız?

Rasmussen: Benim terörle mücadeleye karşı çok büyük bir bağlılığım var. Terörle mücadelenin Türkiye'nin en önemli gündemlerinden birisi olduğunu biliyorum. Bu yüzden en önemli önceliğimi Afganistan’daki görevimize verdim.

-İslam dünyasındaki ilişkiniz açısından -özellikle şu anda Ramazan ayı- İslam dünyasına nasıl bir mesaj vermek istersiniz? İstanbul’da genel sekreter olarak seçildikten sonra bir takım beyanlarda bulunmuştunuz zaten.

Rasmussen: Özellikle Akdeniz diyalogunda ve İstanbul işbirliği girişimindeki ülkelerle çok güçlü bir işbirliği yapmaya büyük bir önem atfediyorum. Bütün bu ülkelerden büyükelçileri ofisime çağırdım ve onlarla nasıl bu ortaklıkları daha fazla geliştirebiliriz konusunu tartıştım.

-Temmuz ayında yeni bir strateji ilan edildi. Siz özellikle eski emekli büyükelçi Ümit Pamir’inde dahil odluğu akil adamlar grubu var ve bu grup nasıl çalışacak sonucu ne olacak?

Rasmussen: Asıl amaç bizim NATO’nun çağdaş misyon bildirimi olarak ifade ettiğimiz sonuca ulaşmak. Burada NATO’nun bugünkü dünyasındaki en temel görevi ne? Bunu tanımlamaya çalışacağız. Elbette teröre karşı mücadele en temel amaçlarımızdan birisi olacak. Ama şu andaki stratejik planın 10 yıl önce hazırlandığını düşünelim. O zamandan bu zamana ikiz kulelere bir takım saldırılar gerçekleşti, üye sayısı 16’dan 22’ye çıktı. Bütün bu konuları dikkate alarak bugünün sorunlarını ele almamız gerekiyor. Amacımız da NATO zirvesinde 2010’un sonuna kadar bu stratejik kavramı ortaya koymak.

-Siz başbakan olduğunuz süre boyunca devlet başkanlarını ikna etmenin ne kadar zor olduğunu biliyorsunuz. Bütün bu 28 ülkeyi ortak mücadele etmeye nasıl ikna edeceksiniz?

Rasmussen: Bu süreçte hepimizin çalışması gerekiyor. Bir grup var burada, 12 uzman var. Bu 12 kişi kamuya açık farklı ülkelerde seminerler düzenleyecek, bütün dünyaya seyahatlerde bulunacaklar ve aynı zamanda genç kuşağa da yeni internet araçlarını kullanmaya teşvik etmeye çalışacağız. Ve bütün bu araçları kullanarak bu süreç boyunca umut ediyorum ki görüş birliğine ulaşabileceğiz. Bu görüş birliği gerçekten NATO’nun en temel görevi nedir bu çağdaş dünyada onu ele almaya çalışacağız.

-Avrupa Birliği ile NATO arasındaki ilişkiler daimi unsurlardan bir tanesi ve Türkiye bundan dolayı bir zorluk çekmiyor ama bir takım sorunlar oluyor. Sizin bu konudaki yaklaşımınız ne olacak?

Rasmussen: Ben NATO ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri iyileştirmek istiyorum. Mevcut durum saçma sapan bir takım sonuçlara yol açıyor. Afganistan’da örneğin askeri birlikler var ve askeri birlikler biliyorsunuz uluslararası güç çerçevesinde hareket ediyor. Avrupa Birliği de bir takım polis gücü temin etti. Ama bu sorundan kaynaklı olarak bir güvenlik anlaşmasına ulaşamıyoruz NATO ve Avrupa Birliği arasında. Ki bu nihai olarak bizim Afganistan’da çalışan personelimizi riske atabilir. Herhangi bir sorumlu siyasetçinin orada çalışan kişileri riske atmak gibi bir niyeti olduğunu düşünmüyorum. Ama ortaya çıkacak bu anlaşmazlığın doğuracağı sonuç da bu. Bu benim odak konularımdan bir tanesi olacak.

-Siz NATO’yu kurul olarak reforme etmek istiyorsunuz. Bugüne kadar en az iki kere uğraştınız. Siz aynı zamanda bazı ülkelerin durumununda belki orta sınıf konuma sahip ülkeleri daha üst düzeye çıkartmaya çalıştınız. Bu konula ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Rasmussen: Türkiye her zaman son derece meşru bir takım talepler ortaya koydu. Bir takım meşru kaygılar ortaya koydu hem NATO bağlamında hem de uluslararası bağlamda. Ve bu benim reformla ilgili gündemimde de bulunuyor. Bütün ülkelerden bu reform çalışmamda, beni NATO’yu reforme etme konusundaki emeklerimi, çalışmalarımı desteklemelerini bekliyorum. Bizim Avrupa’daki silahlı güçlerin yüzde 70’i hareket edebilir bir durumda değiller. Eğer biz bölgemizi gerçekten koruyabilmek istiyorsak daha fazla sevk edilebilir silahlı güçlere ihtiyacımız var. İkincisi daha etkin bir NATO’ya ihtiyacımız var. Bugünün dünyasında karar verme sürecini hızlandırmak durumundayız eğer NATO'nun önemini uluslararası anlamda korumayı düşünüyorsak. Bütün bunlar benim reform gündemimde var olan konular.

-Elbette karar verme sürecini hızlandırmak aynı zamanda genel sekretere de çok daha fazla sorumluluk atfediyor, bununla ilgili bir reform söz konusu olacak mı?

Rasmussen: Elbette genel sekreter açısından da büyük bir kolaylık olacaktır eğer daha eşit bir temsiliyet söz konusu olursa NATO yapısı içinde eğer uluslar genel sekretere daha güçlü bir yetki tanırlarsa insanları sevk edebilmek konusunda.

-Afganistan’daki duruma ilişkin gözleminiz nedir NATO ne kadar daha orada kalmalı ve seçimden ne gibi beklentileriniz var? Türkiye gibi ülkelerin ne gibi katma değerleri olabilir NATO içinde o bölgelerde özellikle?

Rasmussen: İlk önce Afganistan’da ne kadar gerekiyorsa o kadar kalacağız. Afgan halkına kendi ülkelerini kaldırma noktasında yardımcı olmak istiyoruz. Bütün bunları gerçekleştirebilmek için de güvenliğin sorumluluğunu artık belli bir süre sonra Afganların kendilerine verebiliyor olmamız gerek. Bu bağlamda Afgan ordusunun ve Afgan polis güçlerinin yetkilerini ve yetkinliklerini geliştirebilmemiz gerekiyor. Tam da bu nedenden NATO eğitim misyonuna gücüne çok önem veriyorum ve bütün müttefikleri Türkiye'de dahil olmak üzere eğitim gücüne yardımcı olmak için takviye personel vermelerini istiyorum.

NATO bence Afganistan’daki anlaşmazlık konusunda çok yaşamsal bir görev üstlenebilir. Özellikle Türk hükümeti bildiğimiz gibi Pakistan hükümeti ve Afgan hükümeti ile çok iyi ilişkilere sahip. Ve oradaki bölgedeki sorunları çözebilmek amacı ile Afganistan ve Pakistan hükümetleri ile ilişkileri iyileştirmemiz gerekiyor. Türkiye'nin tam bu noktada kilit bir görev üstlenebileceğini düşünüyorum. Türkiye'den aynı zamanda eğitim gücüne takviye istiyoruz. Aynı zamanda Müslüman olan askerler de var bu operasyonlara katılan ve ben bunun çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Çünkü bu dine ilişkin bir mesele değil, bu aşırı uçlara ve terörizme karşı verilen bir mücadele ve Türkiye'nin burada yaşamsal bir çıkarı var terörizme karşı. Oradaki ki terörizm Orta Asya’ya ve daha ötesine taşımasın.

-Türk hükümetinden oraya daha fazla asker göndermesini isteyecek misiniz? Sayın Erdoğan’la görüşürken bölgedeki güç açısından daha fazla Türk askeri talep edecek misiniz? Terörizme karşı mücadelenin Türkiye için çok büyük önem taşıdığını söylediniz ama İran’da nükleer silahların geliştirilmesi gibi bir durum var Suriye’de benzer şekilde. NATO bütün bunları dikkate alırsak 5.maddeye bağlı kalacak mı?

Rasmussen: 5.madde NATO’nun asli işlevi aslında. 5.madde toprakların korunması ile ilgili madde ve 60 yıl boyunca NATO’nun en temel amacı bu oldu. Ve bu hala önümüzdeki yıllarda yeni stratejik kavram dahilinde de en önemli konu olmaya devam edecek. Ancak burada 5.maddeye bağlıl kalmakla yani toprakların korunmasına bağlılıkla, yurtdışındaki güçlere katılım arasında bir çelişki görmüyorum. Çünkü şunu fark etmek zorundasınız; genelde bugünün dünyasında kendi toprağınızı korumak, başka yerlerdeki mücadelelere katılmanızı gerektiriyor. Dolayısıyla buradaki tanımı daha açık hale getirmemiz gerekiyor yani toprakların korunması bölgenin korunması ne anlam ifade ediyor gibi...

-Danimarka başbakanlığınız son 8-9 yıl boyunca göreviniz süresince biliyoruz ki Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne katılmasının büyük bir taraftarı değildiniz. Ancak bir şekilde yeni fasıllar açılmasında bir uzlaşma yolu bulunabildi. Sizin Türk Başbakanı ve Cumhurbaşkanı ile ilişkiniz nasıl? Sizin onlara veya onların size inandığından nasıl emin olacaksınız?

Rasmussen: Benim sayın başbakan Erdoğan’la olan ilişkim çok daha eskilere dayanıyor. İlk olarak 2002 yılında tanışmıştık ve bu Avrupa Birliği’nin Danimarka başkanlığı süresindeydi ve bir takım müzakerelerde bulunduk. Ve bu konuşmalar aslında Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler de bir gelişme kat etti. Ve kesinlikle Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin çok daha ilerlediğini görmek istiyorum. Danimarka Başbakanı olarakta her zaman Türkiye'ye eşit muamele yapılmasına inandım.

Sayfa Yükleniyor...