'Çıplak yakalandın açıklamaya çalışma'

Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Alman birinci ve ikinci kanalı ARD ile ZDF’e verdiği ortak röportajda, halkın önünde kendini savundu ve istifa taleplerini reddetti.

'Çıplak yakalandın açıklamaya çalışma'

Sol eğilimli TAZ gazetesi Cumhurbaşkanı Wulff'u, "Çıplak yakalandıysanız bu durumu zarif bir biçimde açıklamanız mümkün değildir" sözleriyle eleştirdi.

Ancak Alman medyasına bakılacak olursa bu röportaj kimseyi tatmin etmemiş görünüyor. Wulff’un kurduğu her cümle tek tek analiz edilip, vücut dili ve sesi uzun uzun yorumlanıyor. Aslında Wulff, arkadaşından kredi almak gibi benzer iddialarla skandala neden olup görevinde kalan ilk Alman cumhurbaşkanı değil. Halkın özellikle de Almanyalı Türklerin çok sevdiği sosyal demokrat Johannes Rau da benzer bir skandalla başa çıkmak zorunda kalmıştı. Ancak muhafazakar Christian Wulff’un yaptığı çok büyük bir hata var, o da medyayı etkilemeye çalışmak ve Springer yayınevi gibi dişli ve Almanya’nın en fütursuz medya kuruluşlarından birini karşısına almak. Oysa Springer’in sahip olduğu bulvar gazetesi Bild ve nispeten daha aklı başında görünen die Welt, Wulff’ü ve genç eşini görevine başladığı günlerde yere göğe sığdıramıyordu.

GİT İNSAN HAKLARI DERNEKLERİNE BAŞVUR!
Kamu radyo televizyon kurumu olan ZDF ve ARD’nin en çok izlendiği saatte yayınladığı 21 dakikalık Wulff röportajını 11.5 milyon Alman seyrettti. Özel yayın kuruluşlarının itirazı ve gazeteci derneklerinin baskısı üzerine röportajın bir bölümü yayınlanmadan önce diğer medya organlarına da servis edildi. Christian Wulff’ün röportajının kesintiye ve sansüre uğramadan yayınlandığı, soruların önceden cumurbaşkanına verilmediği de garanti edildi. Wulff’ün röportajdan önce dersine çok iyi çalıştığı konusunda hemfikir olan Alman basını, soruları yetersiz bulduğu gibi, yanıtların duygusal olmasını da henüz içine sindiremedi. Hata yaptığını kabul eden, özür dileyen, insan hakları ve özel hayatın korunması kurallarının cumhurbaşkanı için de geçerli olduğunu söyleyen cumhurbaşkanına “o zaman insan hakları derneklerine başvur” diyen gazeteci sayısı hiç az değil.

BASIN WULFF'A MEYDAN OKUYOR
Örneğin Almanya'nın prestijli siyasi dergisi Der Spiegel, Wulff’ün röportajını pervasız ama kurnazca buluyor. Wulff’ün bir yandan pişmanlık duyduğunu gösterirken bir yandan da bir karalama kampanyasının mağduru olduğunun altını çizdiğini yazan dergi, “ Şovu Osnabrück kukla tiyatrosundaki devlet temsilinden daha kötüydü. Wulff, TV halkını kendi tarafına çekmeye çalıştı” diye de ekliyor. Financial Times Deutschland ise, Wulff’ün “kötü Berlin basını halkın sevgilisinin üzerine geliyor” taktiğinin sökmeyeceğini bu skandalın burada bitmeyeceğini yazarak adeta meydan okuyor. Wulff’ün röportajında içerik açısından yeni bir şey söylemediğini sadece merhamet dilendiğini öne süren die Tageszeitung TAZ da “eğer çıplak yakalanmışsanız bu durumu zarif bir biçimde açıklamanız mümkün değildir” sözleri ile cumhurbaşkanını basın özgürlüğüne saygı duymaya çağırıyor. Berliner Morgenpost ise Wulff’ün tavrını “Eski başbakan Schröder’in bir zamanlar yaptığı gibi bir tek ‘ben karımı seviyorum’ demediği kaldı” sözleriyle eleştiriyor.

BILD TELESEKRETER NOTUNU YAYINLAMAK İSTİYOR
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama en ilginç tepki, cumhurbaşkanına açıkça savaş açan Bild gazetesinden geldi. Gazetenin genel yayın yönetmeni, Cumhurbaşkanı Wulff’e açık bir mektup yazarak izni olursa telesekretere bıraktığı notu yayınlamak istediğini beyan etti. Çünkü Bild, Wulff’ün, TV röportajında dediği gibi hakkında çıkacak yazıyı ertelemek değil, tehditkar bir biçimde engellemek istediği savında direniyor. Bild gibi aynı yayınevine ait die Welt gazetesi de makale ve yorumlarıyla cumhurbaşkanına veryansın ediyor. Nitekim, Wulff hakkında ortaya atılan iddialardan biri de cumhurbaşkanının Welt am Sonntag gazetesinde kız kardeşiyle ilgili çıkacak yazıyı aynı metotlarla engellemeye çalıştığı idi.

WULFF'UN RAKİBİ DOĞAN'IN DA ORTAĞI
Axel Springer yayınevinin cumhurbaşkanına, eğer doğruysa ” basın özgürlüğü adına” savaş açtığı artık meydanda. Springer’in gücü hiç de hafife alınmayacak bir güç. Altmış yıllık yayınevi Springer başta Bild ve Welt grubu olmak üzere 240 ulusal, yerel hatta uluslar arası gazete ve dergi ile 140 internet portalına sahip. Doğu Avrupa’da Macaristan’dan Estonya’ya, Batı’da Fransa’dan İsviçre’ye, Rusya’dan Hindistan’a kadar 35 ülkede aktiv olan Springer’in 2010 yılındaki cirosu 3 milyon Euroyu buluyor. Springer’in çalışan sayısı yine 2010 yılında 11.500’e ulaştı. Springer’in geçen yılın Mart ayından bu yana Türkiye’deki Doğan grubunun %19,9’una sahip olduğunu da hatırlatalım.

MÜSLÜMANLARA DESTEK ÇAĞRISI
Her ne kadar Alman Cumhurbaşkanı Wulff, röportajında dostlarından ve halktan destek aldığını bu nedenle istifa etmeyeceğini söylese de kendisine başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere onu bu göreve getiren muhafazakar partiden pek arka çıkan olmadı. Parti Fraksiyonu’nun Dış Politika Sözcüsü Ruprecht Polenz’in Facebook sayfasında Almanya’da yaşayan Müslümanlara “Wulff sizin de cumhurbaşkanınız olduğunu göstermişti” diyerek destek aramasını saymazsak. Muhalefet hatta iktidar ortağı liberaller bile konunun henüz kapanmadığını öne sürerek, Wulff’ün basın özgürlüğü ihlalini açıklığa kavuşturmasını istiyor. Son yapılan kamuoyu yoklamasına göre, halkın pazartesi günü %63 olan desteği, röportaj yayınlandıktan sonra %47’ye düştü.

OTOSANSÜR SİSTEMİ ÇÖKÜYOR MU?
Görünen o ki, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulf, farkında olmadan ülkesinde bir yaraya parmak bastı. Aslında Almanya’da basın göründüğü kadar özgür değil. Wulff’ün baskısı yıllardır varolan otosansür sisteminde bardağı taşıran son damla oldu. Tabii bunu başka şekilde de yorumlamak mümkün; incelikten vazgeçen Alman medyası da artık gücünü saklamak istemiyor! Yoksa Almanlar giderek bize mi benziyor?

Sayfa Yükleniyor...