İsrail ve Türkiye’yi anlaşmaya zorlayan gelişmeler ve zorluklar

Mavi Marmara kriziyle başlayan gerilim 5 yılın ardından normalleşme sürecine girmeye başladı. Peki onca iniş çıkıştan bu noktaya nasıl gelindi?

İsrail ve Türkiye’yi anlaşmaya zorlayan gelişmeler ve zorluklar

Türkiye ve İsrail arasında Mavi Marmara olayının ardından kopma noktasına gelen ilişkilerin normalleşmesi yönünde tarafları nihai anlaşmaya yaklaştıran çabalar aslında yeni değil.

Eylül başında Kudüs’te görüştüğümüz İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold, görüşmelerin olumlu yönde ilerlediğini ve hedeflerinin ilişkilerin yeniden normalleşmesi olduğunu söylemişti.

Dore Gold, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’ya bağlı olan Dışişleri Bakanlığı’nın en etkili ismi konumunda. Üstelik Haziran ayında Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan Feridun Sinirlioğlu ile İtalya’nın başkenti Roma’da gizli bir görüşme yapan isim. Aynı zamanda Sinirlioğlu’nu “birinci sınıf bir diplomat” olarak tanımlayacak kadar yakından tanıyor. Bir dönem Türkiye’nin Tel Aviv büyükelçisi olarak görev yapan Sinirlioğlu, İsrailli diplomatların tanıdığı ve güvendiği bir isim. 1 Kasım seçimleri nedeniyle mola verilen görüşmelerin, son dönemde, özellikle Sinirlioğlu’nun müsteşarlığına geri dönmesinin ardından hız kazandığı anlaşılıyor. Peki 5 yıl aradan sonra iki ülke neden ilişkilerin normalleşmesi için çaba harcıyor, bunu zorlayan gelişmeler ne?

İSRAİL'İN EN BÜYÜK SANCISI İRAN

Türkiye ile İsrail’in tarihi ve stratejik bağları olduğunu belirten Dore Gold, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın yeniden başlaması gerektiği görüşünde. İsrailli yetkili konjektürel gelişmeler nedeniyle iki ülkenin çıkarlarının hızlı bir şekilde örtüştüğünü söylüyor. İsrail için bölgedeki dinamikleri değiştiren en önemli unsur İran.
İran’ın Batı’lı ülkelerle nükleer programı konusunda yaptığı anlaşma İsrail’i tatmin etmiş değil. İran’ın 10-15 yıl içinde nükleer silah üreteceğine inanan İsrail, İran'ı varlığına yönelik en büyük tehdit olarak görüyor. İran’ın yayılmacı bir politika izlediğini, Suriye, Irak ve Yemen’in başkentlerini kontrol ettiğini belirten İsrail, Tahran’ın Hizbullah ile Hamas’a finansal ve silah desteğini de tehdit olarak görüyor. İsrailli yetkililere göre, İran Türkiye için de bölgesel rakip ve tehdit. Onu kontrol etmenin anahtarıysa, İsrail ile Türkiye’nin işbirliğinden geçiyor.

CİHATÇI ÖRGÜTLER

İsrail’in Türkiye’yle işbirliği yapmak istediği bir diğer unsur, başta IŞİD olmak üzere Ortadoğu’daki cihatçı örgütler. İsrail hemen olmasa da yakın gelecekte IŞİD ve Nusra Cephesi gibi örgütlerin İsrail’i hedef alabileceğinden endişeli. Bu örgütlerin özellikle Mısır’ın Sina yarımadasındaki faaliyetlerini yakından izleyen İsrail, iki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan kopukluğun istihbarat paylaşımına da yansımasından rahatsız. İsrailli yetkililer, giderek daha tehlikeli bir hal alan Ortadoğu’da iki ülkenin işbirliğinin hayati olduğuna inanıyor.

BUZLARI ERİTEN DOĞALGAZ

Türkiye ile yaşanan krizin ardından İsrail bölgede iki yeni dost edindi. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi. Bu üç ülke ve Mısır arasındaki en büyük işbirliği potansiyeli Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları. İsrail ve Mısır’la sorunlar yaşayan, Kıbrıs Rum Kesimi’ni ise tanımayan Türkiye, yanı başındaki bu enerji denkleminde yok. İsrail ise sahip olduğu rezervleri nereye ve nasıl ihraç edeceğini bilmiyor. Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki en büyük rezervleri bulmasının ardından o pazar kapandı. Bölgedeki en istikrarlı müşterileri Türkiye, ve oradan uzanılacak Avrupa ülkeleri. Türkiye ise Rusya krizinin ardından enerji kaynaklarını çeşitlendirme peşinde. Bu açıdan arz-talep buluşması sözkonusu. Uluslararası şirketlerin yanı sıra Türk ve İsrailli enerji şirketleri de bölgedeki potansiyeli değerlendirmek için hem İsrail hem de Türkiye’deki yönetimlere telkinde bulunuyor.

FİLİSTİN MESELESİ VE GAZZE

İki ülke ilişkilerinin normalleşmesi yönünde en büyük engel Gazze’ye yönelik ambargo. Bu, Türkiye’nin özür ve tazminatla birlikte şart koştuğu üç adımdan biri. Bugüne kadar normalleşme olmaması da bu konuda her iki ülkeyi de tatmin edecek bir formül bulunmamasından kaynaklanıyor. Zira Netanyahu yönetimi Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor ve bu konuda katı bir tutum izliyor. İsrail’in Mescid’i Aksa’ya yönelik kısıtlamaları nedeniyle Ekim ayından bu yana Batı Şeria ve doğu Kudüs’te süren çatışmalar ve saldırılar da olumlu ilerleyen görüşmeleri her an sonlandırabilecek nitelikte. Son 3 ayda ölen Filistinlilerin sayısı 115’i, İsraillilerin sayısı ise 19’u buldu. İlişkilerdeki normalleşmein kalıcı olabilmesi için bu şiddet dalgasının da sson bulması gerekiyor.

Sayfa Yükleniyor...