Merkezin kısık sesi : François Bayrou

Fransa, 22 Nisan-6 Mayıs tarihlerindeki iki turlu seçimlerle yeni cumhurbaşkanını seçecek. Yarışın sosyalist aday Hollande ile Sarkozy arasında geçmesi bekleniyor. Seçim öncesi 5 gün sürecek bir yazı dizisiyle adayları tanıtacağız.

Merkezin kısık sesi : François Bayrou

NTV Strasbourg muhabiri Kayhan Karaca'nın kaleme aldığı yazı dizisinin ilk bölümünde "Merkezin kısık sesi: François Bayrou"nun siyasi yaşamı ve seçimdeki şansı masaya yatırıldı.

Fransa’da merkez-merkez sağ eğilimli MODEM (Demokrat Hareket) partisinin lideri François Bayrou 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin sürpriz adayı olmuştu. Tüm kamuoyu yoklamalarını yalancı çıkararak seçimin ilk turunda oyların yüzde 18.5’ni almayı başarmış ve ikinci turun kilit ismi haline gelmişti.

Fransa’nın İspanya sınırındaki Pyrénées-Atlantique ilinde 1951 yılında dünyaya gelen Bayrou, kendi tabiriyle “çiftçi ve köylü köklerinden” hep övgüyle söz eden bir isim. Bordeaux Üniversitesi’nde eğitim görürken Gandhi müridi İtalyan filozof Lanza del Vasto ile tanışıp, şiddet karşıtı, çevreci ve protestocu siyaseti benimsediği biliniyor. Fakat Katolik kimliğini de unutmayan bir isim. Bugün de kiliseye gittiğini ama laiklik ilkesine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ısrarla dile getiren Fransız siyasilerin başında geliyor.

BALLADUR'UN EĞİTİM BAKANIYDI
Mesleği edebiyat öğretmenliği olan Bayrou 30 yıl önce doğduğu bölgede yerel yönetici olarak siyasete atılmış. Ulusal siyasette adının duyulduğu dönem ise 1990’lı yılların başlarında İzmir doğumlu muhazafakar başbakan Edouard Balladur’ün kabinesinde Eğitim bakanlığı yaptığı dönem. Aynı kabinede Nicolas Sarkozy de bütçe bakanı ve hükümet sözcüsüydü.

MODEM PARTİSİNİ KURDU
Bayrou 4 yıl eğitim bakanlığı yaptıktan sonra 1998 yılında Fransa’nın federalist yapılanmacı ve belki de en AB yanlısı siyasi hareketi olan UDF partisinin liderliğine getirildi. Hem Hıristiyan-Demokrat hem de laik limliği sahiplenen UDF 1978 yılında dönemin cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing’i desteklemek amacıyla kurulmuştu. De Gaulle geleneğinden gelen Jacques Chirac’ın 1995 yılında cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yavaş yavaş çözülmeye başlayan UDF içinde klasik sağdan bağımsız hareket etmek isteyenler Bayrou’nun liderliğinde 2007 yılında MODEM partisini kurdular. Bayrou her ne kadar 2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 18’lere varan oy oranını yakalamış olsa da, aynı yıl genel seçimlerde hiçbir varlık gösteremedi. Partinin şu anda sadece 3 milletvekili ve 4 senatörü bulunuyor.

SEÇMENDEN 'MERKEZ'E RAĞBET YOK
Bayrou için kamuoyu yoklamaları daha birkaç ay öncesine kadar oldukça iyimserdi. Yaklaşık yüzde 15-16 gibi 2007 sonucunu aratmayacak bir oy oranı öngörmekteydi. Ancak Nicolas Sarkozy’nin Şubat ayında iyice seçim kampanyasına girmesi, merkez solun merkez seçmene cazip gelecek vaatlerde bulunması, ekonomik krizin seçmeni aşırı uç partilere yöneltmesi ve merkez ideolojinin temel direği olan AB taraftarlığının artık sokakta prim yapmıyor olması Bayrou’ya pahalıya patlamaya başladı. Kamuoyu yoklamaları merkezin adayı seçime bir hafta kala yüzde 9-11 çatalında gösteriyor.

AVRUPALILIKTAN ÖDÜN VERMİYOR
Bayrou buna rağmen siyasi hareketinin Avrupalılığından ödün vermiyor. “Ulusal çıkarlara karşı AB’nin daha üstün olan çıkarlarını korumak amacıyla” tüm AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının oylarıyla bir “AB başkanı” seçilmesini savunuyor. AB içinde diğer üye ülkeleri darıltmayacak biçimde “Fransız-Alman” dengesi kurulmasını istiyor. AB ile BRICS (Brezilya-Rusya-Hindistan-Çin-Güney Afrika) arasında yoksulluğu yenmek için yepyeni bir ittifak öneriyor. Ticaret Örgütü’nün sosyal ve çevresel anlamda, BM Güvenlik Konseyi’nin ise gelişmekte olan ülkelerin hesaba katılarak yeniden yapılandırılmasını istiyor.

CUMHURBAŞKANI'NIN MAAŞINI KESECEK
Yurt içi programında ise kurumsal reformlar ön plana çıkıyor. Hükümette en fazla 20 bakan istiyor. Tüm milletvekili ve senatörlerin parlamentodaki oylamalara katılmalarını mecburi hale getirme ve yolsuzluktan hüküm giymiş siyasilerin kamusal yaşama geri dönüşlerini yasaklama vaatlerinde bulunuyor. Seçimlerde oyların yüzde 5’inden fazlasını almış siyasi partilerin parlamentoda temsiliyeti için karma seçim sistemi yaratacağını söylüyor. Kamuya ait medya kuruluşlarının başına getirilenlerin cumhurbaşkanı tarafından atanması geleneğine son vereceğini ve ülkenin ulusal haber ajansı AFP’nin bağımsızlığını koruyacağını vaad ediyor. Cumhurbaşkanı ve bakanların maaşlarını yüzde 10, cumhurbaşkanlığı sarayının harcamalarını ise yüzde 20 keseceğini de seçim programına yazmış durumda.

TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİNE SICAK BAKMIYOR
Bayrou ve partisi ülkede aşırı sağcılar dışındaki diğer tüm siyasi hareketler gibi bu seçim kampanyasında mümkün olduğu kadar Türkiye’yle ilişkiler konusuna girmemekte itinali davranıyor. Bayrou siyasi nedenlerden ötürü Türkiye’nin AB üyelik perspektifine sıcak bakmıyor. Ancak iktidara gelmesi halinde Ankara ile daha yatışmış bir ilişki kuracağına da şüphe yok. Bayrou’nun cumhurbaşkanı seçilme olasılığı yok görünüyor. Olur da seçilirse Fransa, AB-Türkiye ilişkilerinde Ankara’ya Sarkozy kadar köstek olmaz ama kendisinden açık destek beklemek de aşırı iyimserlik olur. Şu an tüm AB genelinde olduğu gibi Fransa’da da hiç kimsenin Türkiye’nin AB üyelik perspektifini konuşmaya niyeti ve kapasitesi bulunmuyor.

Sayfa Yükleniyor...