'Mübarek kellesini kurtarmak istiyor ama...'

Gazeteci Cengiz Çandar, Mübarek'in hükümetin istifasını istemesiyle ilgili olarak, "Direnmeye, ayakta kalmaya çalışıyor ve en klasik yönteme başvuruyor. Hükümetin kellesini verip, kendi kellesini kurtarmak. Ama öyle görünüyor ki Mısır’da o eşik aşılmış vaziyette" dedi.

Mısır'da muhaliflerin cuma namazı sonrası ‘Cuma Gazabı’ adını verdikleri gösterilerde 26 kişi öldü, 1000'den fazla kişi de yaralandı.


Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek olayların ardından Meclis’te yaptığı konuşmada hükümetin istifasını istedi.

Gazeteciler Ruşen Çakır ve Cengiz Çandar ile Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Sabahattin Şen, NTV’de Mısır’da yaşanan olayları ve Mübarek’in açıklamalarını değerlendirdi.

Gazeteci Ruşen Çakır:
Mübarek sonuna kadar iktidarını elinde tutmaya çalışacaktır. Bunu becerip beceremeyeceği önemli ama bu noktada en fazla gitmesini geciktirebilir. İktidarda kalması çok zor olacaktır.

Hükümetin istifasını istemesi sokaktaki insanların beklentilerini, taleplerini karşılamayacaktır ama biraz zaman kazanabilir. Böyle bir geciktirme Mübarek için daha kötü sonuçlar doğurabilir. Öfke daha da kabarabilir. Burada temel soru, asker başta olmak üzere güvenlik güçlerinin Mübarek’e ne kadar sadık kalacağıdır.

İktidarının başına birşey gelmeden sürdürme ihtimali de var ama bu düşük bir ihtimal. Mübarek’in arkasında olan bölgesel güçler, içerde de ordu ve iş çevreleri de bu yaşananlardan ders çıkarmışlardır.

Sonuç olarak Mübarek rejiminin sallantıda olduğu ortaya çıkıyor. Sokaktaki insanlar “Mübarek kalsın, çevresi gitsin” diye ortaya çıkmadılar. Sokaktaki insanlar iktidarı bırakması çağrısında bulundular. Zaten biliniyor ki; Mısır’da sorun Mübarek’in kendisi. Yine de 30 yıllık iktidarın gücünü de yabana atmamak lazım, sonuna kadar direnmek isteyecektir.

Gazeteci Cengiz Çandar:
Mübarek’in açıklaması içine düştüğü çok zor durumun göstergesi. 30 yıl, kaba bir diktatörlükle Mısır’ı her anlamda kurumlarıyla, ekonomisiyle bir çöl haline getirdi. Direnmeye, ayakta kalmaya çalışıyor ve en klasik yönteme başvuruyor. Hükümetin kellesini verip, kendi kellesini kurtarmak. Ama öyle görünüyor ki Mısır’da o eşik aşılmış vaziyette.

Bir laf vardır; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye Mübarek’in ne yaptığı ortada, insanların başına neler geldiğini biliyoruz. Nobel Barış Ödülü sahibi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın başkanlığını yapmış Muhammed El Baradey, cumhurbaşkanlığına aday olması bekleniyordu. Dün ülkeye geldi, bugün ev hapsine alındı. Bunu yapan Mübarek çıkıp gece yarısı reform vaadediyor. Masal anlatıyor. Bu masalı dinleme sabrını terkettiği için halk bu noktaya geldi. Mısır'ı tanıdığım kadarıyla kendisinin rejimi terketmesine kadar artan baskıyla gösteriler devam edecektir.

Yrd. Doç. Sabahattin Şen (Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi)
Mübarek’in açıklaması kendi iktidarını kurtarmaya yönelik ama çok geç yapılmış bir açıklama. Bir hafta önce kan dökülmeden önce yapılsaydı belki bir işe yarardı. Hüsnü Mübarek bir meşruiyet sorunu yaşıyor. Özellikle kendisinden sonra oğlunu hazırlamaya çalışması hanedan görüntüsü verdi. Bu açıklamayı yapması iktidarını kurtarmaya yeter mi ondan emin değilim.

Olaylardan anlaşılıyor ki; Mısır halkı yeni bir yüz görmek istiyor. Mübarek gidici görünüyor umarım bu realitiye kabul eder fazla direnmez, aksi takdirde daha kötü olaylara tanık olabiliriz. Eğer olaylar büyürse ordu da halkın istenci karşısında direnemeyeceğini anladıkları takdirde saf değiştirebilir.

Mübarek şimdilik ayrılmayacağının göstergesini verdi ama bundan sonra olayların gelişimine bağlı. Mübarek meşruiyetini kaybetmiştir dedim. Çünkü, 1967 Arap-İsrail savaşını Cemal Abdül Nasır kaybettiğinde istifa etti. Ama Mısır halkı ağladı, yalvardı, Nasır bir savaşı kaybettiği halde yeniden devlet başkanlığını kabul etti. Çünkü meşruluğu vardı. Bir kahraman olarak görülüyordu. Mısır son yıllarda Ortadoğu’da ciddi anlamda imaj kaybetti. Bence Mübarek miadını doldurmuş durumda.

Bu olaylar diğer ülkelere de sıçrayabilir. Toplumsal zenginliğini geniş halk yığınlarıyla paylaşmayan, kendi dar klikleriyle zenginliğini paylaşan yönetimler 21. yüzyılın başındayız ciddi sıkıntılar yaşayacaklar. Evrensel ölçekte böyle bir yönetim anlayışına sahip olan bütün rejimleri tehdit eden bir gelişmedir.

Sayfa Yükleniyor...