Türkiye El Kaide'ye karargah mı, koridor mu?

Arap medyası Türkiye'de gerçekleşen El Kaide operasyonunun ardından Türkiye-El Kaide ilişkisini yorumluyor.

Türkiye El Kaide'ye karargah mı, koridor mu?

El Kaide’yi Türkiye’ye çeken ne? Türkiye El Kaide için bir cihat toprağı mı, yoksa zafer toprağı mı?

Türk güvenlik güçleri aniden "El Kaide kalelerine" operasyon başlatıyor, bir haftada 150’den fazla ‘El Kaideciyi’ tutukluyor, aramalar sırasında ‘ulusal çıkarları hedef almak için kullanılacak silahlar ve patlayıcılar’ bulunuyor. Tutuklananlar Türkiye’deki ‘El Kaideciler’. Oysa Türkiye; Yemen, Somali ve El Kaide’nin diğer sığınaklarına benzemiyor.

Klasik El Kaide analizlerine göre, bu örgütün herhangi bir coğrafyada yer edinebilmesi için bir hukuk ve otorite boşluğu oluşmalı. Bölgede nüfuzunu genişletme iddiasında olan güçlü Türk devleti nasıl böyle bir boşluk içinde olur ki?

Ne var ki tutuklamaların coğrafyası, ‘güvenlik boşluğu’ şartını anlamayı kolaylaştırabilir. Tutuklamaların çoğunluğu Kürtlerle gerginliğin devletin otoritesini kısmen zayıflattığı güneyde ve güneydoğuda gerçekleşti.

El Kaide örgütü birçok Arap ve İslam ülkesinde ‘yöneticiler ile İslam arasındaki kopukluğu’ kullandı. Bu yöneticileri öldürülmesi gereken kafirler veya en azından dinden çıkmış mürtetler şeklinde tasvir etti. Ancak bazılarının ‘yeni Osmanlılar’ diye nitelediği AKP yönetiminin gölgesindeki Türkiye’nin İslam’ı temsil krizi içinde olmaması beklenir.

Fakat El Kaide açısından durum böyle mi? Geçtiğimiz Eylül ayında El Kaide örgütünün ikinci adamı Eymen El Zevahiri, Ankara Kabil’deki NATO komutasını devralmadan önce, Türkiye'ye yönelik tehditlerde bulunmuştu: “Özgür her Müslüman Türk, kendi ülkesinin güçlerinin Afganistan’da köyleri yakan, evleri yıkan, kadınları ve çocukları öldüren ve İslam diyarını işgal eden Haçlı seferinin komutasını üstleneceğini bilmeli. Türk güçleri Afganistan’da, Yahudilerin Filistin’de yaptığını yapacak. Özgür Müslüman Türk halkı bu suçu nasıl kabul edebilir?”

Evet, Türkiye Afganistan’daki NATO paktı güçlerine aleni olarak katılan tek İslam ülkesi neredeyse. Fakat güçleri Taliban’ın veya El Kaide’nin izini süren savaşçı güçler değil.

Arncak yine de Türkiye'nin ABD, İsrail ve genel olarak ‘haçlı Batıyla’ ilişkileri El Kaide siyasi söylemine temel dayanak oluşturuyor.

TUTUKLANANLAR EL KAİDE ÜYESİ Mİ, YOKSA İSLAMCI MI?
Fakat bu tutuklananlar gerçekten El Kaide üyesi mi? Yoksa ‘aşırı İslamcı unsurlardan’ mı ibaretler? Ya da bu kişiler ‘Türk Hizbullah’ının kalıntıları olabilir mi?

Sonra Türk devletinin hangi organı bu tutuklamaları gerçekleştirdi? Bu soru Türkiye dışındakiler için ilginç görülebilir. Tutuklayan organın kimliği etrafındaki karışıklık, bu ilginçliği arttırabilir.

Tutuklamaların polis veya jandarma tarafından gerçekleştirildiğine dair iki rivayet var. Jandarma laikliğin koruyucusu orduya bağlı bir birlik ve JİTEM adıyla bilinen istihbarat kolunu yönetiyor. Fakat bu kol, gizli örgütler ile irtibatlı olmasıyla da biliniyor. Doksanlı yıllarda yüzlerce suikasta ve kayıplara adı karışmış bu kurum bugün dahi gizemini koruyor. JİTEM birçok Türk’e göre ‘derin devlet’ düşüncesinin somut hali.

TUTUKLAMALARIN AMACI HÜKÜMETİ SIKINTIYA SOKMAK
El Cezire televizyonunda ‘haberin arka planı’ programına katılan Hüsnü Mahalli, tutuklamaların hükümeti sıkıntıya sokmayı hedeflediğini ifade etti. Mahalli, bu tutuklamaları hükümeti dolduruşa getirme ve tüketme girişimi olarak görenlere katılıyor.

Geçmişte Amerikan Times dergisi "aşırı İslamcı unsurların" patlamalara başvurduğunu ve patlamalar sonrası yaşanan tutuklama ve ihlallerin, AB'nin dikkatini çektiğini ve bunun AB üyeliğine karşı çıkanlara hizmet ettiğini ifade etmişti. Fakat bugün Türklerin Hıristiyan kulübüne girme istekleri minimum düzeyde görülüyor. Zira Türklerin sadece yüzde 27’si üyeliğe sıcak bakıyor.

2003’te İstanbul patlamaları olduğunda kentin adı Riyad, Kazablanka, Cakarta, Mombasa ve diğer şehirlerin yanında yer aldı. Bugün Türkler ülkelerinin adını Yemen, Somali ve El Kaide’nin diğer sığınakları gibi başka ülkelerle aynı karede görmekten endişe ediyor.

Türkiye’deki tutuklamaların ardındaki gerçek ne olursa olsun, bu konu ülkeyi daha geniş ortamlara götürmeye çalışan Türkiye’nin yeni ‘sultanlarının’ önünde stratejik bir sorun olarak duracaktır.

* Londra’da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 29 Ocak 2010, Arapçadan çeviri: Halil ÇELİK

Sayfa Yükleniyor...