Türkiye Kabil'de kaldığı için minnet duyuyorum

Türkiye'yi ziyareti öncesinde NTV'ye konuşan NATO Genel Sekreteri Rasmussen, "Türkiye'nin Kabil'deki varlık süresini uzatmaya karar vermiş olmasından dolayı büyük bir minnet duyuyorum" dedi.

Türkiye Kabil'de kaldığı için minnet duyuyorum

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, bugün Türkiye'yi ziyaret ediyor. Brüksel'deki NATO karargahında NTV temsilcisi Güldener Sonumut'un sorularını yanıtlayan Rasmussen, ziyaretinin amacını ve beklentilerini anlattı.

"Türkiye'nin Kabil'deki varlık süresini uzatmaya karar vermiş olmasından dolayı büyük bir minnet duyuyorum" diyen Rasmussen, Türk askerinin orada fevkalade bir iş çıkarttğını söyledi.

Ankara ziyaretinizin gündemi nedir?
Ankara ziyaretimin ilk nedeni Kasım ayında yapılacak olan NATO zirvesine hazırlık yapmak. Bu konuları Ankara'daki siyasi liderlerle tartışacağım. Afganistan'daki operasyonumuzdan söz etme imkanını da bulacağımızı umut ediyorum.

Göreve gelirken NATO reformundan bahsetmiştiniz. Bu konuda işler nasıl gidiyor?
Bence çok ilerleme kaydettik. Yapılarımızı daha küçük ve daha etkili bir hale nasıl getirebileceğimizi tartışıyoruz. Onun için askeri komutanlık yapılarımızda reform yapacağız. Kurumlarımızı daha rasyonel bir hale getireceğiz ve aynı zamanda burada, Brüksel'deki Genel Merkezimizde de reform yapmayı düşünüyoruz. Buna ek olarak, silahlı güçlerimizi daha esnek ve daha kolay görevlendirilebilir hale getirmek için dönüşüm sürecimizi devam ettiriyoruz. Bu amaca uygun olarak da aslında Türk Büyükelçi Diriöz'ü Genel Sekreter Yardımcısı olarak atamış bulunmaktayım. Kendisi NATO'daki Savunma Planlama Birimi'nin başında bulunacak ve dolayısıyla da silahlı güçlerimizin dönüşüm ve modernleşme sürecinden sorumlu olacak.

ASKERLERİNİZ FEVKALADE BİR İŞ ÇIKARIYOR

Afganistan'daki Kabil Merkez Bölge Komutanlığı 1 yıl daha uzatıldı. Bunu Türkiye'den isteyen çok müttefik vardı; bu uzatma süresi ne kadar önemliydi?
Türkiye'nin Afganistan'daki operasyonumuza vermiş olduğu katkılara çok değer veriyoruz. Ve Türkiye'nin Kabil'deki varlık süresini uzatmaya karar vermiş olmasından dolayı büyük bir minnet duyuyorum. Askerleriniz orada fevkalade bir iş çıkartıyorlar. Genel olarak da Türkiye, uzun zamandır süren ve herkesin iyi bildiği gibi Afganistan, Pakistan ve bölgedeki diğer ülkelerle sahip olduğu iyi ilişkiler nedeniyle, siyasi olarak da elzem bir rol oynamaktadır.

Türkiye'nin büyümekte olan bir bölgesel güç olduğu söyleniyor. Siz de bu fikri paylaşıyor musunuz?
Ben Türkiye'nin, deyim yerindeyse, Avrupa'yla Ortadoğu ve Orta Asya arasında çok önemli bir köprü olduğunu düşünüyorum. Bence Türkiye, o bölgede karşı karşıya olduğumuz zorlukların siyasi çözümlerinin kolaylaştırılmasında çok önemli bir rol üstlenebilir.

TÜRKİYE'Yİ KİLİT BİR MÜTTEFİK OLARAK GÖRÜYORUM

Eskiden NATO Zirvesi öncesi Türkiye'ye danışılmazdı. Siz bunu yapan ilk Genel Sekretersiniz. Bu Ankara'ya nasıl bir siyasi mesaj veriyor?
Bu, benim Türkiye'yi kilit bir müttefik olarak gördüğüme dair çok açık bir mesajtır. Ankara'daki hükümetle sahip olduğum olumlu ilişkiye büyük değer veriyorum ve zirve öncesindeki hazırlık sürecimin önemli bir unsuru olarak, Türk hükümetiyle istişarede bulunmak istiyorum.

Stratejik konseptin şekillendirilmesi açısından mevcut vaziyet nedir?
Hali hazırda müttefiklere stratejik konseptin ilk taslağının dağıtımını gerçekleştirmiş durumdayım. Ve 14 Ekim tarihinde, dışişleri bakanları ve savunma bakanları Brüksel'de biraraya geldiklerinde bu ilk taslak üzerine siyasi bir tartışma yürüteceğiz. Stratejik konsept NATO'nun geleceğini şekillendirecek olan belgedir. NATO'nun çekirdek görevinin, bir müttefike yapılan saldırının bütün müttefiklere yapılmış olduğunu kabul eden 5. Madde uyarınca, ülkelerimizin ve nüfuslarımızın bölge savunması olduğunu tekrar teyit edeceğiz. Bu aynı zamanda ittifakımızın ünlü temelini de oluşturmaktadır. Ancak aynı zamanda, terörizm gibi, füze saldırıları ya da siber saldırılar gibi yeni tehditleri ele alabilme yönündeki yeteneklerimizi de iyileştirmek zorundayız. Dolayısıyla nüfuslarımızı etkin bir şekilde koruyacaksak, aynı zamanda silahlı güçlerimizi modernleştirmek ve yeni tehditleri ele alabilme kapasitemizi de iyileştirmek zorundayız.

Soğuk Savaşı arkamızda bırakalı uzun yıllar oldu ve şimdi artık yapılarımızı rasyonel bir hale getirmek ve kaynaklarımızı daha etkin bir şekilde kullanmak zorundayız.

28 ÜYENİN HEPSİNDE VAR OLMAK ÇOK MASRAFLI

İnsanların İttifak'ın herkesi koruduğuna inanması için, her üye devlette NATO'nun bir ayak izi olması şart mı? Yoksa sizce bu gereksiz mi?
Yapılarımızı reform etmemiz gerekiyor, daha rasyonel hale getirmemiz gerekiyor, paramızı daha etkin bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Dolayısıyla her şey zaten masanın üstüne konmuş durumda. Ancak coğrafi kapsama alanı (ayak izi) konusunda henüz varılmış herhangi bir karar yok. Ama dürüstçe konuşmak gerekirse bence NATO'nun 28 üyesinin her birinde bir ayak izimizin olmasının maliyetini karşılayabileceğimizi düşünmüyorum. Dolayısıyla da yapılara kapsamlı bir şekilde reform uygulanmasını öngörüyorum.

RUSYA'YI DA DAHİL ETMELİYİZ

Füze Savunma Sistemi de önemli. Çok seçenek var ama son durumu bilmiyoruz?
Bizim net hedefimiz NATO dahilindeki bütün ülkeleri ve bütün nüfusları kapsamak. Teknik olarak bunu yapabilmemizin yolu da var olan sistemleri birbirileriyle bağlantılı hale getirmek. ABD sistemi mevcut Avrupa sistemlerine bağlanabilir ve bu bağlantı sayesinde de bütün ülkelerle bütün nüfusları kapsama alanına alabiliriz. Ayrıca bunu oldukça mütevazı bir ek maliyetle gerçekleştirebiliriz. Ben aynı zamanda Rusya'yı da işbirliğine davet etmemiz gerektiğini ve böylelikle sistem açısından daha iyi bir kapsam alanı sağlayabileceğimizi düşünüyorum. Ve tabii ki böylece siyasi olarak da füze savunma sistemimizin Rusya'ya karşı olmadığını ve hatta tam aksine bunun hepimizin nüfuslarını korumak üzere var olan bir sistem olduğunu göstermiş oluruz.

Nükleer kapasite konusunda, NATO'nun da bir gün artık o tehdit ortadan kalktığında nükleer kapasitesini imha edebileceğini söylemiştiniz. Ancak bu tehdidin bir gün ortadan kalkacağını düşünüyor musunuz?
Bence bu muazzam bir vizyon. Ve bu amaca yönelik çalışmamız gerekiyor. Aslına bakarsanız 40 yıl önce 1970'de dünyadaki ülkelerin büyük bir kısmı nükleer silahlardan arınmış bir dünyaya sahip olmalıyız vizyonunu onayladı. Ancak gerçekçi konuşmak gerekirse dünyada nükleer silahlar olduğu sürece nükleer caydırıcılara da sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bence yeni stratejik konseptimizdeki denge de bu olacak; uzun vadede sıfır nükleer silahların olduğu bir dünyaya dair var olan muazzam vizyonu onaylamak, ama aynı zamanda, dünyada nükleer silahlar olmaya devam ettikçe de, nükleer silahlara caydırıcılık politikamızın önemli bir parçası olarak sahip olmaya devam etmek.

Sayfa Yükleniyor...