Ülkelerin derdi bu yıl borç ve işsizlik

Küresel ekonomik kriz etkilerini özellikle geçen yıl gösterse bile, 2010 yılında ülkeler için en ciddi sorunu artan dış borç yükü ile işsizlik oluşturacak.

Ülkelerin derdi bu yıl borç ve işsizlik

Krizle birlikte geçen yılın ilk iki çeyreğinde ekonomilerindeki daralma devam eden ABD, Euro Bölgesi ve Japonya'nın üçüncü çeyrekte büyümesi olumluya dönerken, bu büyümenin dördüncü çeyrekte de sürmesi bekleniyor. 2010 yılında büyümenin hızı bir parça yavaş olsa da gelişmiş ekonomilerde pozitif olacağı tahmin ediliyor.

Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme olumluya dönse bile artan dış borç yükü ve işsizlik baş ağrısı olmaya devam edecek.

Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, borcun gayri safi yurt içi hasılaya oranı bu yıl G-7 ülkelerinde artacak ve muhtemelen 2014 yılı sonuna kadar yüksek kalmayı sürdürecek.

Ülkelerin yüksek borçlarına ilaveten özellikle ABD ve İngiltere'de olmak üzere birçok kişi de ciddi borç yükü altında eziliyor. Gelişmiş ülkelerin çoğunda artan işsizlik ve kredi sıkışıklığının halen sürmesi sorun olmaya devam ediyor.

Sakin bir enflasyon görünümünün yanı sıra bu unsurlar, muhtemelen büyük merkez bankalarına, en azından bu yılın ilk yarısının sonuna ve belki de 2011 yılına kadar faiz oranlarının olağanüstü düşük seviyelerde tutması için fazlasıyla sebep yaratacak.

Toplam kamu ve özel sektörün yabancılara, yabancı para mal ve hizmet karşılığı dahil ödemesi gerekli toplam dış borç miktarını gösteren ''dış borç sıralamasında'' ilk sırada dünyanın en büyük ekonomisi ABD yer alıyor.

Dünya Bankası'nın 2009 yılı ikinci çeyrek verilerine göre, dünyanın en büyük ekonomisi ABD'nin toplam dış borcu 13 trilyon 454,2 milyar doları bulurken, bu ülkeyi 9 trilyon 87,6 milyar dolarla İngiltere, 5 trilyon 208,4 milyar dolarla Almanya ve 5 trilyon 21,3 milyar dolarla Fransa takip ediyor.

Avrupa'da borç sorunu en fazla öne çıkan ülkeler İrlanda ve geçen yıl uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının peş peşe kredi notunu düşürdükleri Yunanistan olurken, toplam dış borcun GSYH'ye oranına bakıldığında en kötü durumdaki ülkelerin başını İrlanda çekiyor. İrlanda'nın toplam dış borcu 2009 tahmini milli gelirinin 10,9 katına ulaşıyor. İrlanda'da toplam dış borcun GSYH'ye oranı yüzde 1.099'u buluyor.

Gelişmiş ülkeler içinde toplam dış borcun GSYH'ye oranı bakımından en kötü durumda olan İrlanda'yı ise İngiltere, Hollanda, Hong Kong, İsviçre, Belçika, Portekiz, Avusturya, Danimarka ve Fransa izliyor.

İŞSİZ SAYISI 20 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKACAK
Bu yıl ülkelerin başını ağrıtacak diğer konu ise işsizlik olacak. Finansal ve ekonomik krizlerden sonra ''üçüncü dalga'' istihdam piyasasını yutmaya başlayarak, milyonlarca insanı çalışma hayatı dışına itti ve yaşamlarının yönünü değiştirdi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, ''Gelecek aylarda işini kaybedecek bir işçi düşünün. Bu işçi için kriz arkada kalmamıştır, aksine halen önündedir'' diyerek, krizin çalışanlar için ne kadar kötü sonuçlar yarattığını ortaya koyuyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütüne (OECD) göre, işsizlik bu yılın sonuna kadar yükselme eğilimini sürdürecek. OECD'nin tahminleri doğru çıkarsa, 30 üye ülkede işsiz sayısı 20 milyonun üzerine çıkacak, bu da 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek rakam olacak.

Her ne kadar 2010'da küresel ekonomi büyümeye başlasa bile bu büyümenin işsizlik oranlarının düşüşüne önemli katkı sağlaması beklenmiyor.

Eninde sonunda istihdam olanağı yaratılsa da ekonomik kriz, istihdam piyasasına girmiş milyonlarca yeni insan, ömür boyu düşük maaşa mahkum genç insanlar ve geçici işçiler üzerinde bitmez tükenmez izler bırakıyor, işsizler ve aileler için psikolojik sıkıntılar yaratıyor.

Küresel ekonomik krizin işsizlik üzerindeki etkisi bölgeler ve ülkelerde farklı oldu. Dünyanın en büyük ekonomisi ABD'de, işsizlik oranında psikolojik sınır olan yüzde 10 geçildi ve geçen yıl Ekim ayında yüzde 10,2 ile 26 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Başlangıçta ABD'deki finansal krizi ''Pasifik'in öte yakasındaki yangın'' olarak gören Japonya, kriz sırasında rekor seviyelerdeki işsizlik oranlarıyla mücadele etti.

İşsizliğin etkisi sektörlere ve işçilerin tipine göre de farklılık gösteriyor. Tarihsel sürece bakıldığında kriz dönemlerinde göçmen, düşük vasıflı, geçici ve yaşlı işçiler muhtemelen ilk kapı gösterilen kişiler oluyorlar. Böyle zamanlarda genç işsizlerin sayısının arttığı da gözleniyor. Uluslararası Çalışma Örgütüne (ILO) göre, 2008 yılında yüzde 12 olan dünya çapında genç işsiz sayısı 2009 yılında yüzde 15'e çıkmış olacak. İşsizlik sorununun en fazla etkilediği İspanya'da bu oran yüzde 40'ı bulmuş durumda.

İSPANYA YÜZDE 19,3 İŞSİZLİK ORANI İLE BAŞI ÇEKTİ
Küresel ekonomik krizin ilk dönemlerinde en fazla işten çıkarmalar inşaat ve imalat sektöründe olduğu için bu durumdan en fazla erkek çalışanlar etkilendi. Ancak, gelişmiş ülkelerde istihdam kan kaybetmeye devam ederken, kadın çalışanlarda erkekler gibi işsizlik sorunundan ciddi biçimde etkilenmeye başladı.

Ayrıca uzun bir dönem işsiz kalan çalışanlar, vasıflarını kaybediyor, mevcut çalışma pratiklerine ayak uydurmada zorluk çekiyor, çalışma dünyasıyla bağları zayıflıyor ve tekrar çalışma hayatına dönseler bile eskisine göre daha az verimli ve maharetli oluyorlar.

OECD'nin 14 Aralık 2009'da açıkladığı işsizlik verilerine göre, İspanya Ekim 2009'da yüzde 19,3 işsizlik oranı ile başı çekti. Aynı dönem itibariyle İspanya'yı yüzde 12,8 ile İrlanda ve yüzde 12,2 ile Slovak Cumhuriyeti takip etti.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 15 Aralık 2009'da yaptığı açıklamaya göre, Türkiye'de işsizlik oranı Eylül döneminde yüzde 13,4 oldu. Eylül 2009'da İspanya yüzde 19,1 ile işsizlik oranında yine birinci olurken, bu ülkeyi yüzde 13,4 ile Türkiye ve yüzde 12,9 ile ise İrlanda izledi.

Sayfa Yükleniyor...