Altaylı: Herkesin baş belası olacağız

Yayın hayatına dün başlayan Haber Türk Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, yayın politikalarının detaylarını anlatttı. Fatih Altaylı, "Gazetemiz herkes için baş belası olacak" dedi.

NTV'nin Yazı İşleri Programına konuk olan Habertürk Gazetesi Genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtladı:

GAZETE HENÜZ TAM İSTEDİĞİNİZ NOKTADA DEĞİL
K
afamızdakinin şu anda yüzde 50-60’larındayız. Bir gazetenin herhalde en kötü sayısı ilk sayısıdır. Bizde ilk sayının heyecanı paniğiyle istediğimizin bir kısmını gerçekleştirebildik. Ama tamamını yavaş yavaş koyacağız ortaya. Rakiplerimiz 50 yaşında, 60 yaşında, 40 yaşında. Biz daha iki günlüğüz. O yüzden bazı eksiklerimiz olduğunun farkındayız.

Ama eksik olduğumuz kadar fazla olduğumuz yerlerde var. Fazlalıklarımızın da farkındayız. Bir kaç hafta içinde arzuladığımız noktaya daha da yaklaşacağız. Ama ilk gün tepkileri genellikle olumlu. Tabi okurlarımız eksik buldukları yerleri fazla buldukları yönleri iletiyorlar. Yavaş yavaş olacak diye düşünüyorum herhalde bir ay içinde tam olmamız gerektiği ya da biraz daha yaklaşmış oluruz.

HERKES İÇİN BAŞBELASI OLACAK
Bu gazete sadece iktidarlar için deği, herkes için baş belası olma arzusunda. Benim üç aşağı beş yukarı tarzımı biliyorsunuz. Ben baş belası bir adamım. Bu gazete de öyle olacaktır. Yani ben ülkedeki sorunların tamamını iktidarlarda bulmam. İktidar ne kadar sıkıntı yaratıyorsa ülke açısından ki payı yüzde 70’dir. Yüzde 20-30 bazen daha fazla muhalefetin payı vardır. Onun içinde mutlaka iş dünyasının payı vardır, vatandaşın payı vardır. Sonuçta iktidarları vatandaşlar getiriyor. Bu gazete total bir muhalefet anlayışına sahip yani herkesle gerektiğinde tartışacak gerektiğinde kavga edebilecek: Ama bu gazetenin kişilerle meselesi yok. Yani herhangi bir kişi herhangi bir siyasi parti bir görüşle meselesi yok. Bu gazetenin total olarak yanlış yapan herkesle meselesi olacak. Bu Recep Tayyip Erdoğan da olabilir Deniz Baykal da olabilir. Onun ekibi de olabilir Recep Tayyip Erdoğan’ın ekibi de olabilir, TÜSİAD üyeleri de olabilir, bürokraside olabilir.

Bu medya piyasasında kendinize nasıl bir alan açmayı düşünüyorsunuz?
Sizin televizyonun alanı neyse ya da bizim Haber Türk televizyonunun alanı neyse zannediyorum bu gazetenin alanı da o olacaktır. 'de çok ciddi bir kutuplaşma olduğunu biliyoruz, sokaktaki vatandaş da biliyor. Bir yanda Doğan medyası var diğer yanda Erdoğan medyası var, kayıtsız şartsız destek veren bir medya var. Doğan grubu ise iktidarla ilişkilerine bağlı olarak kimi zaman destek veriyor, kimi zaman bu desteği geri çekiyor.

22 Temmuz seçimleri öncesi Doğan grubunun iktidara vermiş olduğu desteği, şimdi Doğan grubunun yavaş yavaş iktidardan çektiğini görüyoruz. Biz herhangi birine destek verme veya vermeme noktasında değiliz. Elbetteki doğru olanlara destek vereceğiz. Ben geçmişte de Avrupa Birliği sürecinde olsun, Kıbrıs sürecinde olsun, bu iktidara kişisel olarak destek verdiğim noktalar oldu. Vermediğim noktalar da oldu. Sabah gazetesi benim başında olduğum dönemde o dönemin en büyük skandallarının tamamını ortaya çıkarak gazetedir.

Bugün de bu gazete ile aynı şeyi devam ettirmeye çalışacağız. Bu gazetenin temel fonksiyonu, iki kutupluluktan, araya sıkışmışlıktan 'ye biraz dışarı çıkarmak olacak. Doğan grubunu okudukları zaman insanlar bazen ruhlarını ferahlatıyor. Yaptıkları muhalefetin hep arkasında bir soru işareti var. Bunu niye yapıyorlar? Ya da buradan ne zaman dönecekler? İşte Hilton’a izin verince dönecekler mi? Vergi cezası affedilince dönerler mi? Ya da vergi cezası affedilsin diye bir yumuşama süreci başlatırlar mı? Bu gazetenin böyle dertleri olmayacak.

Biz muhalefet yapıyorsak niye yaptığımız konusunda kimsenin bir şüphesi olmayacak ya da destek veriyorsak kimsenin bir şüphesi olmayacak. Biz herhangi bir siyasi görüşe herhangi bir yaşam tarzına doğrudan karşı değiliz. Biz bütün herkese eşit mesafede duruyoruz ama bu eşit mesafede karşıtlığımız da, yandaşlığımız da tamamen yapılan işe. Yani fiile bağlı olarak özneye bağlı olarak olmayacak. Bu özneye kendimiz de dahiliz yani bizim ilişkilerimize bizim isteklerimize bağlı olmayacak. Bu tabi söylemesi çok kolay üç kelime. Kanıtlaması zannediyorum zaman alacak bir iş. Öylesine güven kaybı var ki herkeste. Onu yerine oturtmak bir günün 5 günün işi değil.

Ne eksik, neleri tamamlayacaksınız?
İşimiz şimdi, daha kolay. Birincisi başlangıçta siz bir hayali baz alıyorsunuz ve yapmaya çalışıyorsunuz. Fakat sonra dünden beri bu gazete artık bir hayal olmaktan çıktı. Bundan sonraki süreçte artık bunun bir hayal olmadığı, buradan bir dönüş olmadığı, bu gazetenin uzun soluklu yoluna devam edeceği ortaya çıktı. Dün biz istediğimiz haberlerle çıkamadık.

Ben gazetenin güncel olmasından yana olduğum için 10 yıllık hikayeleri pişirip insanların önüne koymaktan yana olmadığım için dün mesela iyi bir manşetle çıkamadık. Ama yarın büyük ihtimalle çok iyi bir manşetle çıkacağız. Çünkü o haber akışı bazen iyi oluyor bazen olmuyor. Hiç bir gazete her gün şahane bir gazete olarak çıkmıyor. Ama biz dün bir ilk sayı için bence vasatın üzerindeydik.

Bugün ikinci günündeki bir gazete 60. yılındaki Hürriyet’le aynı fotoğrafı elde edebiliyorsa ve bunu ikisi de kendine özel zannediyorsa önemlidir. Bu uçaktaki 4 tane gencin kamerasından çıkan fotoğraf. Aynı gençlere arkadaşlarımızla beraber Hürriyet muhabirleri de ulaşmışlar. İkimiz de kendimize özel sanmışız, olur böyle şeyler basında. Uçağın içinden çekselerdi resmi bende tam sayfa yapabilirdim ama burada baktığımız zaman benzerleri daha önce basında çıkmış fotoğrafların tek farkı biraz daha önce çekilmiş olması.

Haber Türk ve Fatih Altaylı. Sevenler var sevmeyenler var. Fatih Altaylı bu gazeteye ne katıyor? Kimliğin bu gazeteye dezavantajı olabilir mi?
Bu gazeteye benim kattıklarım vardır, çıkardıklarım vardır. Ben şuna bakıyorum; biz iyi bir şey yaptık mı? Türkiye'de olmayan bir spor gazetesi veriyoruz, 16 sayfa Türkiye'de kimsede yok. Ekonomi gazetesi veriyoruz, Türkiye'nin en önemli yazarlarıyla. Şahane bir magazin gazetesi veriyoruz ve Türkiye'de kimsenin yapmadığı bir şey yapıyoruz, bir İstanbul ilavesi veriyoruz. Şimdi bu gazeteler sadece Fatih Altaylı kimliği üzerine kurulacaksa sıkıntılar olabilir. Ama bu gazeteye baktığınız zaman 5 ayrı gazete var içinde. Bunların her birinin kendine ait kimlikleri var.

Elbette bir ortak anlayışı bir ortak dili var. Hrant Dink cinayeti sonrasında konuyu en yakın takip eden, en iyi ele alan, cinayetin arkasındaki tezgahların ortaya çıkmasını sağlayan Sabah gazetesidir. Erhan Tuncel’in bir polis muhbiri olduğunu yazan Fatih Altaylı’dır. Ben bunu yazmasam belki bu ortaya çıkmayacaktı. Bizim gazeteciliğe kattığımızla elbette hepimizin artıları var eksileri var. Önemli olan bizim Türkiye'ye ne katacağımız.

Bırak gazeteciyi Tarkan’ın da seveni var sevmeyeni var. Ne yazık ki biz de gazeteci olarak onlar kadar toplum önündeyiz. Hatta onlardan daha fazla toplum önündeyiz çünkü her gün bir yazıyla bir şeyle halkın karşısına çıkıyoruz. Eğer benim verdiğim zarar varsa bu gazeteye zaten bu ortaya çıkar. Faydam varsa bu da muhakkak ki çıkar. Kişiler üzerinden gazeteler tartışılmaya başlandı Türkiye'de. Yazarın doğruları veya yanlışları üzeriden bir gazeteyi tartışmanın da çok anlamı yoktur. Gazeteyi, kendi yapısı içinde barındırdığı haberler getirdiği eleştiriler yaptığı övgüler ortaya çıkardığı gerçekler üzerinden tartışmak gerekir.

Yoksa daha ikinci günündeki bir gazeteye burada Fatih Altaylı var şöyle bir gazete. Böyle giderseniz mesela Engin Ardıç biliyorsun bizim mektepten ağabeyimiz. Engin Ardıç’la ilgili gazetenin patronuna 3 milyon tane mail gelmiş bu adamın burada ne işi var diye. Böyle tartışmaların bir sonucu olmaz. Önemli olan ortaya koyulan yazıyı, ortaya koyulan gazeteyi tartışmak. Gazeteyi bütün olarak yazarları kendi içinde tartışmak gerekir.

Bu gazetede yazar yok diyorlar. Ben dahil bir sürü yazar var. Ama tanrı yazar diye addedilen,  damgasını vuran yazar yok. Burada özellikle yok. Çünkü bu gazetenin kimliğinin yazar kimliği tarafından ezilmesidir. Bu gazete özgürlüklerden yana bir gazete. Bu gazete 'Türkiye'de insanlar güven içinde huzur içinde yaşasınlar' diye düşünen bir gazete. Bu görüşün üzerine bir tane çok önemli ve gazeteye damga vuran bir yazar gelip de gazetenin kendine özgü görüşünü gölgelemesin diye bu gazetede yazar yok. Ben varım dedim. Eğer ben o kategoride bir yazarsam ben varım ama benim görüşümle gazetenin görüşü paralel ben çünkü yayın yönetmeniyim. Ben yayın yönetmenliği görevini bıraktığım zaman o zaman bende olmayacağım tanrı yazar. Bu gazetede sıradan bir yazar olacağım.

Sayfa Yükleniyor...