'Nefes'inde milliyetçilik mi kokuyor?

Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren 'Nefes: Vatan Sağolsun' tartışılmaya devam ediyor. Kimileri filmi tehlikeli bir milliyetçilik yaptığı gerekçesiyle eleştirirken, kimileri de insani bir hikaye anlattığını savunarak başarılı buluyor...

'Nefes'inde milliyetçilik mi kokuyor?

2500 metre yükseklikte, bulutların arasında bir karakol... Soğuk ve rüzgardan yırtılmış bir Türk bayrağı, karlarla kaplı Atatürk büstü...


Böyle bir sahneden yola çıkarak birçok film yapılabilir. Savaşın karşısında duran ya da sadece askerlerin psikolojilerini merkezine alan bir film de, militarist bir film de yapılabilir. Bu tanımlamaların ve şablonların dışında çok çok farklı hikayeler de anlatılabilir.

Yönetmen Levent Semerci de kendi filmini yapıyor, Atatürk büstü ve 'Ne Mutlu Türküm Diyene' ile sonlandırdığı 'Nefes: Vatan Sağolsun'da tartışılacak diyaloglara ve sahnelere imza atıyor.

İlk fragmanı yayınlandığı günden beri merakla beklenen, gösterime girdikten sonra kısa sürede 1 milyona yakın izleyici tarafından izlenen ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da ''Çavuş'un, Atatürk büstüyle ilişkisi beni gerçekten çok etkiledi. Gerçek askerimiz bu'' diyerek övdüğü film izleyenleri de ikiye böldü.

Sadece forum sitelerinde değil gazete ve sinema sitelerinde de filmin meselesi tartışılıyor. 'Nefes: Vatan Sağolsun' gerçekten milliyetçi, militarist ve duyguları sömüren bir film mi yoksa sadece askerlerin ruh halini ve o bölgedeki 'gerçeği'mi yansıtıyor?

Nadire Merter (Kaya Genç'in röportajından - Sabah)
UNUTMAMALIYIZ Kİ MİLLİYETÇİLİK SAVAŞTIR

''(...) Bakın, bir filmin savaşı anlatması için savaşı göstermesi bile gerekmiyor. Eve Dönüş çok önemli bir savaş karşıtı filmdir ama içinde savaş sahneleri yoktur. Savaşın sonuçları, travmasıyla başa çıkma süreci vardır. Oysa Nefes'te sık sık, özellikle ilk başlarda, silah seslerini duydukça gözlerimi, kulaklarımı kapadım, ne Kürt savaşını ne 'deki sorunları düşünebildim Nefes'i seyrederken. Çünkü film buna izin vermedi. Neyse ki, aynı gün İki Dil Bir Bavul'u da izledim ve çok beğendim.

(...) Nefes'te en öne çıkan kadın figür çatışmada yaralı yakalanıyor. Yüzbaşı, kişisel bir savaş yaşadığı 'doktor' lakaplı adamla kadın arasında bir ilişki olduğunu, birlikte olduklarını söylüyor, bir yandan yaralı yatan kadının boğazını sıkarken. Kadını erkeğin üzerinden tanımlıyor, "Bir kadın kendi dağa çıkamaz" diyor film, oysa kadın mücadelesini veriyor. Nefes'in kadına yaklaşımı beni çok irkiltti ama şaşırtıcı da değil, "erkek" bir film.

(...) Filmin "Ben de askere gitmeliyim!" isteği yaratan bir etkisi olduğunu da çok sayıda okur yorumu gösteriyor. Film ölümü, savaşı, militarizmi kutsuyor çok dikkatli bir şekilde. Sonunda askerler kurtulamıyor ama, büst ve bayrak kurtuluyor.

(...) Gürültüler arasında yüzbaşıyla PKK'lı arasındaki telsizden 'dilimizi yasakladınız' gibi bir tartışma yaşanıyor. Film 'meselesi'ni bir öyle, bir böyle, tereddüt içinde sunuyor. Sanki farklı okumalara da imkân veriyormuş gibi. Oysa, filmin ismi net: "Nefes / Vatan Sağolsun".''

İsmet Berkan, Radikal
'NEFES' KESEN BİR BAŞYAPIT
''Hayır, bu film öyle kaba saba anlamlarda ‘savaş karşıtı’ bir film değil. Bu film, o savaşın, herhangi bir savaşın taa yüreğine inen, inanılmaz derecede gerçekçi bir film. Hatta şöyle diyebilirim: Hayatımda seyrettiğim en güzel, en anlamlı Türk filmi.

Gerek teknik ve estetik mükemmelliği, gerek savaş gerçeğini gözümüzün önüne bu denli yalın biçimde sermesi ve gerekse ele aldığı konu itibarıyla gerçek bir başyapıt ‘Nefes.’

Ben film gösterime girdikten tam bir hafta sonra izlemeye gittim. Salon tıklım tıklımdı. İzleyicilerin yarısı genç kadınlardı. Dile kolay, milyonlarca Türk erkeği geride kalan uzun 25 yılda o savaş atmosferinden geçti, pek çoğu savaştı, bir bölümü de maalesef öldü. Ama Türkiye bu filmi yeni yapabildi. Gidin görün. Film boyunca yüreğiniz sıkışacak, her an ölümü bekleyeceksiniz. Ama gidin görün. Görmezseniz de eksik kalacaksınız.

Teşekkürler Levent Semerci. Bu ülkenin bu en önemli derdini evrensel bir dille anlattığı için.''

Emre Aköz, Sabah
'NEFES: VATAN SAĞOLSUN' MİLİTARİST BİR FİLM Mİ?
''Geçen cuma günü gösterime giren 'Nefes: Vatan Sağolsun' adlı filmin çok ilginç bir özelliği var. Yönetmen Levent Semerci ve onunla birlikte senaryoyu yazan Mehmet İlker Altınay ile Hakan Evrensel, Türkiye'deki hakim nasyonalist ideolojinin tüm simgelerini kullanıyor:

2365 metredeki Atatürk heykeli... Parçalanan ama yine de dalgalanan al bayrak... Şehitlerin cennete gideceği inancı... 'Vatan sağ olsun' sloganı... Yaralı PKK militanını öldürmeyip tedavi eden yüce gönüllü, merhametli Türk askerleri... Yurdu savunan gençleri umursamayan kentliler...

Bütün bu simgelerin kullanılmasına rağmen filmden izleyiciye nasyonalist/militarist bir mesaj geçmiyor. Yani Türk nasyonalistlerinin alkışlayacağı bir film değil 'Nefes'.

İdeoloji üzerine çalışan aydınların ve akademisyenlerin bu filmi görmesi ve sonra da şu soruyu cevaplaması gerekiyor: Nasyonalist ideolojinin tüm ögelerini kullanmasına rağmen, bu film niye nasyonalist/militarist bir film olmuyor?''

Fatih Özgüven, Radikal
KESİLEN 'NEFES'
''(...) Nefes’ askerlikle ilgili bir söz olarak tamamen hamasi olamıyor, yüzbaşının kesilmekte olan nefesi buna engel teşkil ediyor çünkü. Olsa olsa, bu kesilmenin uzaklardaki sevgiliye şiirle ifade edilişi sırasında hamasete varan bir duygusallıktan bahsedilebilir, ama orada da dil sürçüyor: ‘Vatan sağolsun diyeceğim ama vatan sensin!’ ‘Nefes’ tam da bu; kendilerine içinde yaşadıkları toplum tarafından normal bir hayat vaat edilmiş (ev, eş, hatta taksitle alınan bir araba, asgari mutluluk), sonra aynı vaat içinde bulundukları durum tarafından kesintiye uğratılmış, bunun niye böyle olduğunu içten içe anlayamayan, kabullenemeyen, ‘vatan sağolsun’u sık sık kesilen bir nefesle söyleyen bir grup bildik-tanıdık Türkiyeli erkeğin resmi.

Ara sıra ‘karşıdakiler’in, hasmın sesi duyuluyor fakat karakoldakilerin tereddüdü karşısında bu ses de ister istemez bir öcü olmaktan çok, bayağı gerçek birinin sesi olarak çıkıyor. Filmin sonunda askerle hasmı birbilerinin üzerine yuvarlanarak ölüyorlar, hayatta kalan askerlerden biri yere yuvarlanmış Atatürk büstünü kucaklıyor fakat onunla ne yapacağını bilemediğinden kucağında büstle kalakalıyor. Filmi yapanların peşine düştükleri ‘gerçekçilik’ bu savaş için vaaz edilen resmi ‘gerçeğe’ denk düşmüyor. Bunun da sebebi var- bu filmi yapanlar her ne kadar bu savaşa dair bir film yapmak, hasbelkader taraf olmak istiyorlarsa da (ki yarımağızla bence) bu olamıyor, ‘senkron kayıyor’. Çünkü onlar da, sonuçta, anlaşılan, aynı kökeni paylaştıkları filmdeki yüzbaşı, doktor, bankacı vb. gibi, bu konuda yüzde 100 hamasi bir filme gerçekten inanmıyorlar. Konu filmse, filmdeki karakterler de sivil hayatlarında, Schwarzenegger filmlerini değil evlerindeki Kubrick setinin içinde bulunan ‘Full Metal Jacket’i tercih ederler muhtemelen. Yani bir tereddüdün filmini. ‘Nefes/Vatan Sağolsun’un da iki nefes arasında olmaya çalıştığı filmi.''

Esin Küçüktepepınar, Sabah
''Belli ki teçhizatı yetersiz 40 askerin korumaya çalıştığı bu yerin, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir tepedeki telsiz röle istasyonu olması manidar elbette. Kimi, kime şikayet ettiği de ortada. Türkiye’nin ‘geri kalanıyla’ iletişimi kopan, unutulan veya varlığı sorgulanan askerlerin tek biçare hal ve ahvaline dair Ankara (politikacı ve asker) ve İstanbul (sermaye) cenahına serzenişte bulunuyor…''

Ali Ulvi Uyanık, ekolay.net
NEFES
''(...) Bir yüzbaşının komutanlığında , ‘görünmeyen diğer grupla’ sıcak teması bekleyen genç yürek atışlarını, tüm coşkuları, sevgileri, üzüntüleri, özlemleri, korkuları, neşeleri ile yakınımızda hissettiren yönetmen Levent Semerci’nin başarısı olduğu kadar bir yapım başarısı da “Nefes”.

“Nefes”, eminim ki, tartışma yaratacak, militarist falan bulunacak. Benim önerim giden seyircinin, tüm kimlik bilgilerini vestiyere bırakarak, duyguları çırılçıplak gitmesi. Salt insan olarak… O kadar!''

Onur Yazıcıoğlu, Bianet
BİR ''NEFES'' TÜRK AÇILIMI
''(...)12 Eylül sonrası dönemde ideolojisizlik batılı, orta-ortaüst sınıfın ideolojisi oldu. Üstelik bunun bir ideoloji olduğunu görmezden gelerek, belki de hiç anlamayarak. Oysa bu düşünce akımı, devletin resmi ideolojisidir. Teknokratların devrine alamettir bu ideolojisizlik. Bu devlet 12 Eylül'ün devletidir. Nefes adlı filmde, batılı, orta-orta üst sınıfın "ideolojisiz" gözleri, PKK meselesi için ölen Türk askerlerine gözyaşı döküyor. Bu savaşın doğru olduğunu da belirtmiyor fakat bu durum filmin ideolojilerden bağımsız bir insan hikâyesi olduğunu göstermez. Eğer insan hikâyesi olsaydı, "öteki" insanların hikâyelerini de görürdük. Yoksa dağda savaşanlar arasındaki insanlık koşulu postal giymekten mi geçiyor? Ayaktaki Mekap olunca, dağda savaşanın yok mu bir hikâyesi? Yoksa onlar insan değil mi?''

Serdar Akbıyık, Star
TÜRK SİNEMASI NEFES ALDI

''Nefes öyle bir film ki her vatandaşın seyretmesi gerekiyor. Kesinlikle bir propaganda filmi olmadığını söylemeliyim. Hangi siyasi görüşe inanırsanız inanın filmin içindeki hiç bir detaya karşı çıkamazsınız. Müthiş bir gözlem ve gerçeklikle karakterler oluşturulmuş. Ben ilk kez Hollywood yapımlarıyla yarışacak kalitede senaryoya, diyaloglara ve çekimlere sahip bir üretim görüyorum. Bu kadar da iddialı konuşuyorum. Ve acı olan şu ki, bu ülkenin çoğunluğunun inandığı resmi ideolojinin ilk kez dört dörtlük bir şekilde sinemalaştırıldığını görüyoruz.''

Sayfa Yükleniyor...