'Sarayla itibar mı olur?

Grup toplantısında Yırca köylülerini ağırlayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kürsüye çağırdığı iki köylüye bölgeye dikilmek üzere zeytin ağacı verdi. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na yönelik eleştirilerini de sürdürdü.

'Sarayla itibar mı olur?

ANKARA- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşma yaptı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşması sırasında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu, madenlerde iş kazalarının önlenebilmesi için daha önce açıkladıkları 10 maddelik pakette yer alan önerileri tekrarladı.

Öte yandan, 6 bin zeytin ağacının kesildiği Yırca köyünün sakinleri de Grup Toplantısı'na katıldı.

Bir köylüyü kürsüye çağıran Kılıçdaroğlu, kendisi adına alana dikmesi için zeytin ağacı verdi.

Konuşmasının önemli bir bölümünde Cumhurbaşkanlığı Sarayı'yla ilgili eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, İsrail'in Mescid-i Aksa saldrısını da değindi.

Atatürk'ün vefatının, dün 76. yılı olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, Atatürk'ü 76 yıldır özlem ve şükranla andıklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Bir ülkeyi ayağa kaldırıyorsunuz, köylüyü perişan eden aşar vergisini kaldırıyorsunuz, kendi uçağınızı, denizaltınızı yapıyorsunuz, Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödüyorsunuz, yolsuzluk yapanları Yüce Divan'a gönderiyorsunuz. Bu ülkenin insanları Mustafa Kemal'e şükranla bağlanmasın, saygı duymasın da ne olsun. Biz Atatürk'ü böyle biliyoruz, anıyoruz, bütün dünya da böyle biliyor, tanıyor. Bütün dünya Atatürk deyince düğmesini ilikliyor, saygı duyuyor.

Bizden bazı dili uzunlar var. Sağlığında da Atatürk'ü sevmeyenler, şimdi de sevmeyenler var. Onlarda Allah korkusu yok. Bu kadar bu ülkeye hizmet etmiş biri, bütün mal varlığı bu ülkeye adadı, hayatı savaş meydanlarında geçti. Böyle bir insanı bizim yüceltmemiz kadar doğal ne olabilir.

Mustafa Kemal'in Türkiyesi, bugünkü 'den daha görkemli olmalıydı, daha iyi olmalıydı, madenlerimizi daha iyi çalıştırmalıydık, katma değeri yüksek ürünler üreten bir ülke olmalıydık, kendi uçağımız bile yok. O zaman, o ilkelere sadık kalarak, tarihimizden güç alarak çağdaş uygarlığı yakalaması için hep beraber çalışacağız. Haramilerden bu ülkeyi kesinlikle temizleyeceğiz.”

‘SENİN GÖREVİNİ BEN YAPTIM’
Madenlerde işçi ölümlerinin önlenmesi konusunda sendikalar ve sivil toplum kuruşlarıyla yaptıkları görüşmede 10 maddelik bir pakette anlaştıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Maden işçileri onurumuzdur. Onların güvenliğini sağlamak bu çatı altında görev yapan bütün partilerin, milletvekillerinin görevidir. CHP olarak görevimizi eksiksiz yaptık. Sayın Davutoğlu'na çağrı yapıyorum. Senin görevini ben yapmak zorunda kaldım, kusura bakma, yeraltındaki maden işçileri için. Sen bu önerileri getir biz de getirelim, gerekirse ortak komisyon kuralım, artık yeraltında ölümlere son verelim. Görevimizi yapalım, parlamento görevini yapmış olsun. Davutoğlu bunları yapar mı, abisine danışacak önce 'abi gideyim mi gitmeyeyim mi?' diyecek” şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, “Mustafa Kemal Atatürk, ‘Köylü milletin efendisidir’ demişti. Çünkü köylüler gerçekten de üretiyorlar, kazanıyorlar, vergi ödüyorlar... Dolayısıyla onları korumak hepimizin ortak görevidir” dedi.

Yırca sakinlerinin de kendi topraklarını korumak istediklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Size bu olayın öyküsünü anlatacağım. Yırca sakinlerinin zeytin bahçelerine nasıl göz koyulduğunu anlatacağım. 10 Mayıs 2014, Bakanlar Kurulu bir karar alıyor, 'Yırca köylülerinin arazileri acele kamulaştırılacak' diyor. İvedi kamuşlaştırılacak. Bir şeyin ivedi kamulaştırılmasının kuralları vardır. Nedir bu? Yurt savunmasını gerektiren olay olabilir, savuş halidir, acele karar alınır veya kanunlarında olağanüstü haller vardır, bu nedenle acele kamulaştırılma kararı varsa, Bakanlar Kurulu karar alır. Bakanlar Kurulu, kamu yararı varsa alacak. Kamu yararı yoksa alamayacak. Ama bunlar kararı aldılar. Yırca köylülerinin lehine değil, havuz medyası için çalışan işadamı lehine aldılar. Yırca köylülerini ve zeytini gözden çıkardılar. 'Olmazsa olmaz, bizim havuz medyasına para aktaran adama biz işi vereceğiz' dediler ve kararı böyle çıkardılar."

1 Eylül'de iptal kararı için Danıştay'a gidildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu arada firmanın köylülere 19 Eylül'e kadar süre verdiğini söyledi.

Firmanın 19'unu beklemeden 17 Eylül gecesi baskın yaptıklarını savunan Kılıçdaroğlu, “Başarılı olamadılar. Çünkü orada CHP'nin milletvekilleri vardı" dedi.

'Sarayla itibar mı olur? - 1

‘BALTALI ÇETELER 6 BİN AĞACI KATLETTİ’
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Bunu söylüyor ama orada kalıyor. Çünkü iktidarın gözünü para hırsı bürümüş. Onun derdi başka, derdi Yırca köylülüreni oradan nasıl dışarı atarım. 7 Kasım 2014 sabahı baskın düzenleniyor, 6 bin zeytin ağacı kesiliyor. 6 bin zeytin ağacı, onlarca ailenin gelir kaynağını yok etmek demektir. Onların nimeti o, geçim kaynağı. Onu alacaksın elinden, ne olacak? Soma işçisinin yaptığı açıklamayı unutmadık, 'tarımda çalışıyorduk, tarımı öldürdüler mecburen yeraltında çalışıyoruz, yoksa açlıktan öleceğiz.' Getirmek istedikleri nokta bu. Baltalı çetelerle 6 bin ağaç katledildi. Bunun mücadelesini hep beraber vereceğiz. Danıştay yürütmeyi durdurma verdi onlar önceden haber aldılar ve o katliam yaptı."

‘KOMEDİ’
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca hazırlanan ve televizyon kanallarında yayınlanan bir kamu spotuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "6 bin zeytini keseceksin, sonra bir kamu spotu yayınlayacaksın Tarım Bakanlığı olarak. Kamu Spotu'nda ne diyor; 'çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için haydi tarım arazilerini birlikte koruyalım.' Komedi değil mi? Vallahi komedi. Zaytungculara buradan mesaj gönderiyoruz, artık onlar ne yazar bilmiyorum" değerlendirmesini yaptı.

SAVCILARA ÇAĞRI
Ağaç kesenlerin suç işlediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin namuslu savcılarını göreve davet ediyorum. Bu yasa yürürlükteyken, 6 bin zeytin ağacını yok eden yetkililer hakkında soruşturma açılmasını istiyoruz. Bunu yapan yürekli bir savcı istiyoruz biz. Devletin savcısını, kamunun savcısını istiyoruz, köylünün hakkına sahip çıkacak bir savcı istiyoruz" diye konuştu.

‘SARAYLA İTİBAR MI OLUR?’
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yönelik eleştirilerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı: “Milletin parasıyla kaçak saray mı yapılır? Diyorlar ki 'Büyük saray yapıyoruz, kaçak saray yapıyoruz, bu bizim itibarımızdır.' Bak bir şey doğru. Hırsızlar için güzel itibar kaynağı olabilir o. Ama o saray, bu ülkenin itibarı değildir. Ben size örnekler vereceğim, Kuzey Kore. Görkemli bir sarayı var, itibarlı bir ülke mi Bütün dünya dışlamış durumda. Brunei Sultanı'nın da görkemli bir sarayı var, itibarlı mı Hayır, hiçbir itibarı yok. ABD Başkanının oturduğu beyaz ev. Kaçak saraydan 6 kat daha küçük. Bu demektir ki Erdoğan ve Davutoğlu'na göre 'ABD itibarsız, biz onlardan 6 kat daha itibarlıyız.' Böyle bir anlayış olabilir mi Almanya Başbakanı bir apartmanda oluyor, zavallı gariban. İtibarı sıfır herhalde. Hiç itibarı kalmamış. Kremlin Sarayı, eski bir saray. 12 Kremlin sarayı yapabilirsiniz bu kaçak sarayın alanına. Gariban Rusya, perişan olmuştur, itibarı yerlerde sürünüyor. 30 Elize Sarayı yaparsınız. 1 katrilyon 370 trilyon lira para gömüldü oraya. Zeytin çiftçisinin, madencilerinin alınteridir... Sana o parayı devleti yönet diye verdik, kendine kaçak saray yap diye vermedik. İtibar arıyor. Sarayla itibar mı olur?"

Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nün yapımı sırasında, "Oraya köşk yapacaksanız bir tek ağaç kesilmeyecek" dediğini aktardı.

Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili eleştirilerini sürdüren Kılıçdaroğlu, "Böyle bir anlayış olabilir mi Devleti itibarlı kılmadın sen. Türkiye Cumhuriyeti'ni bütün dünyada alay konusu yaptın sen. Gidin açın, okuyun dış gazeteleri herkes bunlarla dalga geçiyor. Yolsuzluğun itibarı olabilir mi? Bin odalı saray. Herhalde birisi bir odaya, birisi öbür odaya oturursa bunlar herhalde 20 yıl sonra falan buluşurlar" diye konuştu.

Türkiye'nin İnsani Gelişmişlik ve Cinsiyet Eşitliği endeksinde son sıralarda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Yani itibarsız bir yerdeyiz. Sen kendine helal parayla kaçak saray yaptırıyorsun" dedi.

Sahabenin önde gelenlerinden Ebu Zer'e atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Davutoğlu ve Erdoğan için, 'Bu kaçak sarayı, halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir, kendi paranla yapıyorsan israftır." Bunu ancak firavunlar yapmıştır. Görkemli sarayları onlar yapmışlardır. Devletin iyi yönetilmediğini söyledik. Tam bir israf var. Kendi aralarında da huzursuzluk var bu anlamda. Beş kuruşun hesabını veren yönetime ihtiyacımız var. Halktan alınan vergilerin hesabını verecek bir yönetime ihtiyacımız var. Kin tohumları eken değil, sevgiyi egemen kılan bir yönetime ihtiyacımız var. Adaletin arandığı bir yönetime ihtiyacımız var..."

MESCİD-İ AKSA'YA YAPILAN SALDIRI
İsrail ordusunun Mescid-i Aksa saldırısına da değinen Kılıçdaroğlu, yapılan bu çirkin saldırıyı kınadıklarını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bunlardan biri çıktı dedi ki 'o kutsal topraklarda İsrail postalını ellerine vereceğiz' dedi. Git ver bakalım, elinden tutan mı var? Boyundan büyük laflar söylersen açıkta kalırsın, havada kalırsın. Ne diyordu Davutoğlu, 'bizim gücümüzü test etmesinler' diyordu. Hadi test ettiler ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Yine oturdun oturduğun yerde.

Hiçbir kutsal mekanda asker postalı istemiyoruz, bir. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz, iki. Bu topraklarda Peşmerge'nin ne işi var? Hangi gerekçeyle benim topraklarımı çiğniyorlar. AKP'ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum; elini vicdanına koy ve düşün. Benim topraklarımda benim askerim varken, Peşmerge'nin buraya gelmesine hangi gerekçeyle izin veriyorsun.

Şu anda devlet yok. Başbakan yok. Cumhurbaşkanı da yok. O koltuklarda oturanlar görevlerini yapamıyorlar, teslim alınmışlar, onların görev yapmaları mümkün değildir, ülkeyi yönetemiyorlar. Ülke yönetilse, kendi bakanı çıkıp diyor; 'alan hakimiyetini kaybettik' diyor. Sen alan hakimiyetini kaybettiysen başbakanlık koltuğunda senin ne işin var. Sen orada niye oturuyorsun? Senin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ne işin var. Sen niye orada oturuyorsun? Koşa koşa gittiler İmralı'dan yardım istediler, 'Aman ne olursun, talimat verin olaylar olmasın.' Şu devletin düştüğü hale bak. AKP'ye oy verenlere sesleniyorum; Devleti bu hale sokanlardan hesap sormak benim görevim olduğu kadar, senin de görevindir."

Sayfa Yükleniyor...