Tercih mi, yok saymak mı?

Altın Koza'da ödüllerin açıklanmasından sonra herkesin birbirine sorduğu sorular aynıydı: Yeraltı ve Araf'ın neden yok sayıldığı, Neslihan Atagül'ün ikinci 'umut veren' ödülü, anlamsızca paylaştırılan ödüller...

Tercih mi, yok saymak mı?

Altın Koza’daki kararlar üzerine ne kadar çok konuşulursa o kadar sinemadan başka yöne kayacak ancak yine de tartışması eksik olmayan geceden ve jürinin bazı kararlarından bahsetmek şart.

Bu sene büyük ödüllerde verilen kararların tartışması biraz da iyi filmlerin fazla olması sebebiyle gerçekleşti denebilir. Araf ve Yeraltı favori olsa da baştan beri Gözetleme Kulesi, Babamın Sesi ve Şimdiki Zaman’ın da yarışta olduğu biliniyordu. Ama Yeraltı ve Araf’ın bu kadar görmezden gelinmesi, beklenen ödülleri alamaması elbette büyük fırtına kopardı. Zaten asıl mesele ödül alan filmlerin neden kazandıkları değil, Yeraltı ve Araf’ın yok sayılmasıydı. Ve gecenin sonunda Siirt’in Sırrı da dahil olmak üzere ödüller çoğunluğu mutlu etse de otelin bahçesinde Araf ve Yeraltı meselesi gündemin baş konusuydu.

Yarışma filmleri içerisinde Yeşim Ustaoğlu’nun Araf’ının unutulmasının altında bir sebep var mı, bilmiyoruz tabii, sinemasal bir tercih belki de. (Buna katılmayan çok sayıda kişi olduğunu da belirtelim) Ancak, Zeki Demirkubuz’a jüriden ödül çıkmamasını başka sebeplere yoranlar, yani Yeraltı’nın o çok tartışılan meşhur göndermelerine bağlayanlar da çoğunlukta. Bunlar bir yorumdan öteye geçemeyecek tabii.

Bu yıl rahatsız eden şeylerden biri de bazı dallarda ‘seçememe’ durumuydu. Jüri, En İyi Kadın Oyuncu kategorisinde aday olan Neslihan Atagül’e bu ödülü veremedikleri için (Ki Nilay Erdönmez’in ödülü çok doğru tercihti) Umut Vaat Eden Kadın Oyuncu ödülünü layık gördü. Bu ödülü 2007 yılında ‘İlk Aşk’la kazanan Atagül için hiç de sevindirici bir ödül olduğunu sanmıyoruz ama seçim yapamama-herkese ödül dağıtma mantığının sonucu buraya çıkıyor maalesef. Bazıları eve eli boş göndermekten iyidir diyecektir muhakkak...

Bölüştürülen ödüller
Yine aynı sebepten anlayamadığımız kararlardan biri de ‘ödüllerin bölüştürülmesi’. Bazı özel durumlar (Bir filmin tüm oyuncularına vermek gibi…) dışında ödülü paylaştırma fikri yarışma mantığına ne kadar uyuyor, şüpheli. Elbette bunu kural olarak söylemek haddimiz değil fakat hem ‘kazanan’ seçmek için bir araya gelen jüri açısından hem de ödülünü biriyle paylaşmak zorunda kalan oyuncu açısından sorunlu bir durum. Bu sene jüri ‘yılların oyuncusu’ mantığıyla – ve çok da iyi oynayan - İlyas Salman’ı ödülsüz bırakmak istemedi ama hem yalnız onu seçemedi hem de bize kalırsa adaylar içerisinde açık ara en iyi performansa sahip Engin Günaydın’ın ödülünü bölüştürmüş oldu. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalı için de aynı şeyi söylemek mükün.

Son not, gecenin en rahatsız edici konuşmasını yapan jüri üyesi Eyüp Boz’dan. Boz, En İyi Görüntü Yönetmeni seçilen Özgür Eken’e ödülünü verdikten sonra ‘’İzlediğimiz bütün kopyalar kötüydü, tek iyi kopya sizindi’’ açıklamasında bulundu. Boz, belki bunu demek istemedi ama yine de ödül kazanan kişiye ödülü aldığı o an bunu söylemek kuşkusuz ‘talihsiz açıklama’dan fazlasıydı.

Başlıktaki sorunun tek bir cevabı yok. Kişisel beğeniler dışında burada yazılan çoğu şey de ödül sonrası konuşulan/konuştuğumuz şeylerin özeti aslında. Tören bittikten sonra herkesin birbirine söylendiği, fısıldadığı, tartıştığı şeyler bir anlamda. Ve üzerine bir süre daha konuşulacak gibi... Yine de bi' dolu güzel kararın üstü kapanmıyor; Gözetleme Kulesi, Evin Demirhan, Engin Günaydın, Babamın Sesi, Siirt'in Sırrı, Nilay Erdönmez, Şimdiki Zaman...

Sayfa Yükleniyor...