'Trajikomik bir olay'

Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın Soma ziyareti sırasında yaşanan gerginliklere değindi. Yusuf Yerkel'in yerdeki göstericiyi tekmeledikten sonra doktor raporu almasını, "Trajikomik bir olay" sözleriyle değerlendiren Arınç, Erdoğan'ın göstericiye yumruk attığını ise görmediğini söyledi.

'Trajikomik bir olay'

Bakanlar Kurulu, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, Başbakanlık Merkez Bina'da toplandı.

Yaklaşık 8 saat süren toplantı sonrası, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç kameralar karşısına geçti.

Basın toplantısının ana gündem maddesi, Soma'da 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasıydı.

Madenlerin çıkartılmasının ekonomik bir faaliyet olduğunu ve kapatılmasının söz konusu olmadığını söyleyen Arınç, "Ama çıkaracağımız 15 milyar ton kömür rezervi 1 kişinin canının bedeli değildir, bu şartlar altında üretim devam etmemeli" dedi.

Soma ziyareti sırasında Başbakan'ın bir protestocuya yumruk attığı iddiasını yalanlayan Arınç, "Başbakanımızın yumruk attığını görmedim. Birinin elini tutmak için elini uzatmış olabilir. Bir başbakanın nasıl yumruk atabileceğini düşünebilirsiniz" ifadelerini kullandı.

Arınç, aynı ziyaret sırasında Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel'in yerdeki bir göstericiye tekme atarken görüntülenmesine de değindi.

"Bu çok feci bir olay" diyen Arınç, Yusuf Yerkel'in olay sonra rapor almasını ise "Trajikomik bir olay" sözleriyle değerlendirdi.  

Arınç'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Yasalar çıkmıştır, bundan sonra da icap ederse çıkabilir. Önemli olan bunların uygulanması, hayata geçirilmesidir. Yasaların uygulanmaması, hayata geçirilmemesi, bu konuda ihmalleri bulunanların tespit edilmesi bizim açımızdan önemlidir. Adli yönden başlatılan soruşturmada bazı kişilerin tutuklanmıştır. Sadece adli soruşturmanın yapılmasıyla sınırlı kalmayacağız. idari yönden de soruşturma başlatıldmıştır.

Şüphesiz sadece oradaki işveren, işverenin aldığı ihmaller, kusurlar, kabahatler söz konusu değil, bunlar adli yargının alanı içinde kalacaktır. Ancak bazı kurumların da eksikleri, hataları, ihmalleri söz konusuysa kişiler ve kurumlar bazında da bir idari soruşturma yapılmaktadır. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı idari soruşturma başlattı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da 3 ayrı denetim heyeti oluşturdu. Başbakanlığımız da gerekli gördüğü takdirde başka denetim mekanizmalarını, idari soruşturma mekanizmalarını da harekete geçirecektir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam ölen madencilerin şehit sayılmasına ilişkin bir taslağı bizimle paylaştı. Ancak bu konuda henüz verilmiş bir karar yok. Bu arkadaşlarımızın ailelerini düşünüyoruz, çocuklarını, doğmamış çocuklarını düşünüyoruz. Kendilerinin büyük bir mesai harcayarak gün yüzü görmeden toprağın 400 metre altında çok zor şartlar altında ekmek parası peşinde koşarken vefat ettiğini biliyoruz. Ölenleri geri getirme imkanımız yok. Peki bunların ailelerine ve hak sahiplerine, aileler derken kapsamı genişletmek istiyorum, devlet olarak biz ne yapacağız Madeni işleten şirketle ilgili ceza davası da olabilir, tazminat davaları da olabilir.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda iş kazaları sonucunda vefat edenlerle ilgili özel hükümler bulunuyor. Bunlardan birisi "ölüm geliri"nin bağlanması. Burada prim ödeme gün sayısının önemi bulunmuyor. Hayatını kaybedenler için yardım kampanyaları başlatıldı. Bazı işadamlarının da 301 aileye yönelik sosyal amaçlı ev ve konut talepleri bulunuyor. Burada kanunen şehit sayılmalarından ziyade belki şehitlerimize kanunla tanınan hakları burada vefat etmiş insanımız için de uygulayabilir miyiz?

Bugün için bir karara varmadık, çünkü mevcut yasa zaten bu imkanları veriyor ancak bizim benzer olayları da dikkate alarak Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu içerisine yeni bazı hükümler koymak suretiyle hak sahiplerinin alabileceği imkanı devlet olarak biz verebilir miyiz Bu konuda çalışmalar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Maliye Bakanlığımız tarafından, süratle neticelendirilecek ve inşallah hak sahiplerini memnun edebilecek, acılarını hafifletebilecek, çocuklarının istikbalini garanti altına alabilecek bir düzenlemeyi umarım ki yakın zamanda sizlere açıklama fırsatımız olacak.

'BU ŞARTLAR ALTINDA DEVAM ETMEMELİ'
Madenlerin kapatılmasını gerçekçi bulmuyoruz. için özellikle gerçekçi bulmuyoruz. Mesele ekonomi açısıyla sürdürülmesi gereken bir iştir. Niçin? 15 milyar ton rezervi bulunan Türkiye'de her şeyi ithal yoluyla ikame etmeye kalksanız cari açığımız bugünkünden 100 misli daha fazla olur ve bu dünyanın hiçbir yerinde ekonomik karşılanmaz" değerlendirmesini yaptı. Madencilik sektörünün tek başına düşünülmemesi gerektiğini, bu sektörden beslenen başka sektörler bulunduğunu dile getiren Arınç, Soma'daki kömür nakliyesinde çalışan başta nakliyatçılar olmak üzere birçok sektörün iyi birer ekonomik değere sahip bulunduğunu söyledi.

Madenlere sahipsek bu madenlerimizi biz bulmalıyız, çıkarmalıyız ve değerlendirmeliyiz bu bir ekonomik faaliyettir ama kesinlikle buradan çıkaracağımız 15 milyar tonluk kömür rezervi bir kişinin canının bedeli değildir. Bizim bütün bunlar çalışıyor haldeyken bu kazaları önleyecek tüm tedbirleri de almamız gerekir. Bu tedbirleri alamıyorsak biz her zaman 301 kişinin ölümüyle değil 10 kişinin, 20 kişinin, 30 kişinin göçüktü, grizu patlamasıydı, metan gazıydı bunlarla karşılaşacaksak o zaman madenleri kapatmaktan bahsedebiliriz. Her sektörün kendi içinde riskler barındırır. Bir insan olarak şunu söylemeliyim: Evet bu şartlar altında bu üretim devam etmemeli, alınan bütün tedbirlere rağmen yetersizse bir yerde ortaya çıkacak sebepse böyle basit şekilde önlenemiyorsa ölüm mukadderse o zaman bizim kapatmayı ve bunun dışındaki tedbirleri düşünmemiz lazım.

SOMA ZİYARETİNDEKİ GERGİNLİK
Bazı köşe yazarları da özellikle bunun bana sorulmasını istemişler. Dürüst şekilde cevaplandırayım. Belki beklentilerini karşılayamayabilirim. O gün uçakta beraberdik. Fevkalade yorgundu. Kendisine bunu sorduğum zaman, sabaha kadar olayı takip ettiğini, anbean bilgi aldığını ifade etti. Böyle bir Başbakan. Sabah da uçağa bindi, olay mahalline gitti. Ben ve arkadaşlarım da birlikteydim. Akhisar'da askeri havaalanına indik. Soma'ya doğru gidiyoruz. Beni arabasına aldı ve dönüşe kadar da ben arabasında kaldım. Yani o sağımda, ben onun solundayım. Herhalde bundan sonrası sizi ilgilendirecek, yani madende yaşadıklarımız değil belediyedeki basın toplantısından sonra belediye önünde bir konuşma yaptı, Sayın Başbakanımız.

Belediye Başkanı, 'efendim dışarıda halkımız toplandı, birkaç kelime konuşursanız iyi olur' deyince, Başbakanımız da 'başsağlığı dileyelim, onların acısını hafifletmek üzere geldik. Birer de fatiha okuruz' dedi. Biz aşağıya böyle indik. Tam konuşmasına başlamıştı ki aşağıdan, yani belediye önüne 100 metre veya 150 metre o civarda bir yerde, yuh sesleri, 'hükümet istifa' sesleri, geldi. Başbakanımız, 'ben buraya sizin acınızı paylaşmaya geldim. Siyaset yapmaya gelmedim, Yani hükümete bu şekilde bağırıp çağırıyorsunuz ama bakın ben buradayım. Bakanlarım burada, binlerce çalışan burada. Bizim bir eksiğimiz yok' anlamında sözler söyledi. Biraz kesildi o sözler ve sonra da Sayın Başbakanımız sözünü tamamladı. Akhisar'a gitmek üzere aracımıza bindik. Belediye önünden o cadde boyunca ilerliyoruz. Tam şöyle bir 50-60 kişilik bir grup vardı. Kimse birbirinden ayrılmış değil. Bir arada insanlar. Orada el sallayanlar, alkışlayanlar oldu, 'hoşgeldiniz başımız sağolsun' diyenler oldu. Başbakanımız dedi ki: 'Biz arabanın içinden geçip gidiyoruz, çıkalım bu insanlara merhaba diyelim, başsağlığı dileyelim, Allah'tan sabır dileyelim' dedi. Ben, 'yürüyelim, yani bunu konuşarak yaptınız zaten olay mahalline de gittiniz' dedim. 'Hayır o insanlar acılıdır, ben şimdi arabanın içinde gidemem. Onlarla gideyim, bir selamlaşayım' dedi. Ben soldayım, o sağdan hemen çıktı ve o tarafa doğru yürüdü. İnsanlar mutlu oldular. Fakat o grubun yanında 'istifa', yuhlama sesleri başladı hatta araca doğru atılanlar oldu."

'KİMSEYE YUMRUK ATMADI'
Orada hatırlayabildiğim tek şey şudur: Başbakanımız, 'istifa' diye bağıran topluluğun önüne geldi, kızlar vardı, kızlara dedi ki: 'Hadi ben istifamı sunmaya geldim ama söyleyin bakalım, ben neden istifa edeceğim?' Hatırlayabildiğim bu. 3-4 tane kız, oradan ayrıldılar, bir şey söylemediler. 3-4 kızımız da başlarını öne eğdi, mahcup oldular bana göre. Fakat onların yanındaki grup, dozunu artırarak 'katiller' falan filan bir sürü laf söylemeye başladı. Başbakanımız üzüldü, onun üzerine gitti, 'niye katil diyorsun' dedi. Bir ifadeye göre, 'işte katil diyorsun da gel benim yanımda de.' Ben onu duymadım. 'Neden katil diyorsun, ne işledim ben Hangi katlin failiyim ben' dedi. Çok üzüldüğünü tahmin ediyorum. Araya korumalar girdi. Ben de korumaların arkasındaki grubun içindeyim. Sonra biz sağdayız. Yani solun sağında. O da aracın sağında. Çıktı önce bir selam verdi. Başsağlığı diledi. Kızlarla konuştu. Sonra 'katiller' diye ağıran, grupla bu konuşmaya girince böyle sola doğru bir yalpalanma oldu. Tabii korumalar tekrar araya girdi. Biraz da saldırgan bazı kişiler gördüm. Toplumun tamamı değil ama yani üzerine yürüyen, aracı teklemeye başlayan, biz o sırada araçtan inmiştik sola doğru bir geçiş oldu. Orada bir market varmış, ben de bakınca gördüm, Başbakanımız markete doğru girdi ama onun öncesinde de bu sağdan sağdan gelen 7-8 kişilik veya daha fazlaydı bilemiyorum, bir grup marketin içerisine doğru süratle girdiler. Tabii ben biraz daha geride kaldım. Yani benim oradan görebildiğim ve duyabildiğim kadarıyla, Başbakanımız kimseye yumruk atmadı.

Başbakan'ın, kendisine yumruk atıldığını söyleyen kişi 4. defa ifadesini değiştirdi. Yani ne kadar itibar edilir. Önce üzüntüsünü beyan etti, istem dışı vurdu, dedi. Ben bir özür bekliyorum, dedi. Arkadan başka bir şey söyledi. Arkadan 'hayır canım vurmadı, korumalar bana vurdu' dedi. Dün de başka bir gazeteci kendisiyle temas kurmuş bu sefer ilk ifadesine dönen bazı şeyler kullandı. Olabilir olayın şokunu yaşıyordu olabilir ki yani ifadesini soran kişiye göre değiştiren birisidir. Olabilir ki başka birisidir. Onu da açıkçası suçlamak istemiyorum. Ama ben bulunduğum yerden Başbakanımızın yumruk attığını görmedim, bir. İkincisi, sosyal medyada çok şükür ki yazılı basınımız, görsel basınımız bu meselede bence iyi bir sınav verdi. Olabildiğince dürüst davrandı. Ancak o görüntülere bakarak yorum yaparlarken yanlışlıklar yapıldı.

'ELİNİ TUTMAK İSTEMİŞ OLABİLİR'
Bu yanlışlıklardan en büyüğü de bir ülkenin ismini zikrederek Başbakanımızın filanın filanı şeklinde bir beyanı var, tekrar etmekten hicap duyuyorum. Yemin ederim ki böyle bir cümlesini de duymadım. Yani orada tutmak için elini uzatmış olabilir mi Bir ihtimal olabilir. Bir Başbakanın yumruk atacağını nasıl düşünebilirsiniz Hangi ülkenin başbakanı böyle bir şey yapar Bizim Başbakanımız niye böyle bir şey yapsın? Oraya yumruklamak için gitmedi ki. Milletin acısını hafifletmek için gitti. Orada kadınların ellerini tuttu, başlarını omuzlarına dayadı. Yaşlı insanların ellerini öptü. Gencecik çocukları kucağına aldı. Bunu düşünen bir insan, Soma'ya kavga etmeye gider mi? Ne kadar yanlış yaparsa yapsın bir insana söyleyeceğini söyledi. 'Söyleyin bakalım, ben neden istifa etmeliyim.' Kızlar da mahcup oldular, gittiler. 'Ben niçin katilim, hangi suçum var ' Bunları söylemek, bir başbakan için ağır bir suç değil bence. Ama bundan sonrasında, bir o hakareti, ikincisi bir yumruk attığının ifade edilmesi, size yemin ederim ki ben böyle bir şey görmedim.

PROTESTOCUNUN TEKMELENMESİ
Ben de o görüntüleri izledim, (Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel'in bir göstericiyi tekmelemesi) herhalde bizim çok arkamızdaydı onlar. Yani biz öndeydik. Doğrusu ben onu görmedim. Belki ikinci kademede, belki üçüncü kademeydi ama Başbakanımıza yakın olması bakımından herhalde ikinci kademeydi yani biz öndeydik. Ancak çıplak gözle baktığım zaman bu fotoğrafta veya bu video tespitinde, yerde birisi var, iki tane özel harekatçı veya emniyet mensubu onu yere yatırmış etkisiz hale getirmişler ve isminden bahsettiğiniz kişi onu tekmeliyor. Benim gördüğümü siz de görmüşseniz herhalde bu olay. Bu çok feci olay. Yani bu doğrudur, yerindedir diyecek halde değilim. Zaten bu adam bir eylem yapmış, polis onu etkisiz hale getirmiş. Ben yerde görüyorum. Yerde olan bir insana niçin tekme atılır Hiçbir şekilde atılmaması lazım. Kim olursa olsun. İkincisi taşıdığı bir sıfat itibarıyla böyle bir şey düşünmemek lazım. Kendisi galiba işte bir şeyler oldu, aslında çok büyük üzüntü duydum ama keşke bu da olsaydı diye bir beyanda bulunmuş yazılı mıdır, sözlü müdür, bilmiyorum. Olayın iki yönü var. Bu olayı tasvip etmediğimi, benim gördüklerimi herkes gördüyse herkesin buna infial duymuş olabileceğini kabul ediyorum. Savunacak durumda değilim. Kim olursa olsun. Bir, yerde yatan kişiye tekme atmış. Eğer o kişi şikayet ederse bu bahsettiğiniz kişi hakkında bir adli soruşturma yapılabilir. Biz buna eskiden müessir fiil diyorduk veya darp diyorduk. İkincisi idari bakımdan ne yapılabilir Madem ki bu personeldir. Onu yapmaması gerekir. Niçin yapmıştır Bu da bir idari soruşturmaya konu olabilir. İdari soruşturma sonucunda da elbette bunu atayan hakkında kendisi bir işlem yapabilir. Yani şunu söylemek istiyorum: Başbakanlık Müsteşarlığı, bu olayla ve bu kişiyle ilgili olarak idari bir soruşturma yaparsa bunun sonucuna göre, Sayın Başbakanımız da Müsteşarlık da da mutlaka gerekeni yapacaktır.

TRAJİKOMİK BİR OLAY
Rapor konusu trajikomik bir olay. Yani ben de ilk duyduğum zaman herhalde tekmelerken ayak bileğini burkmuş olabilir, diye düşündüm. Elbette hükümet tabibine giderseniz veya bir hastaneye giderseniz 'ayağımda bir şişlik var buna bir bakın derseniz işte ödem der, ekimoz der, ona göre bir rapor verir. Ben burada şahsen doktoru suçlayamam. İçinizden herhangi biriniz de bir şikayet neticesinde gitse oradaki belirtilere göre size ya iş görmezlik verir veya iş görmezlik vermez de şunları tespit ettim, iki günde iyileşir der. Bizim avukatlarımız günlerinden hatırladığım budur. Burada olaydan sonrasına ait bir rapor verildiği anlaşılıyor.

Yani tekmeyi atmış, daha sonra da ayağında herhangi bir şekilde arıza oluşmuş. Şu olsaydı düşünebilirdik: Yani o kişiyle ilgili bir çekişme olmuş, kavga olmuş, o sırada kendisi de darp edilmiş ve yaralanmış. O zaman adli bir konu olurdu. Kim, kime vurdu neden vurdu bunu inceleme ihtiyacı hissederdik. Ama galiba içeriği ve kendi beyanıyla bundan sonra olayın veya kendisindeki arızanın meydana geldiğini söylüyor. Onun için de bundan bahsetmemize bile gerek yok."

Sayfa Yükleniyor...