'Yeraltı'nda bunalıma girdim

Ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filminde oynayan Engin Günaydın, insanların yalnızlaştığına dikkat çekerek, yalnızlığı “yüzyılın vebası” olarak nitelendirdi. Geniş bir ailesi olduğunu belirten Günaydın, “Baba olmak, aile kurmak istemiyorum” dedi.

'Yeraltı'nda bunalıma girdim

Yönetmen Zeki Demirkubuz’un son filmi “Yeraltı”nda oynayan Engin Günaydın, filmi ve özel yaşamıyla ilgili merak edilenleri anlattı.

Aktüel dergisinde Neslihan Akdaş’a konuşan usta oyuncu Engin Günaydın, sinema oyunculuğuna Zeki Demirkubuz’un “Yazgı” filmiyle adım attığını hatırlattı.

Günaydın, o günleri şu sözlerle anlattı:

“O zamanlar biraz uçarıydım. Oyunculuğu bırakmayı düşünüyordum. ‘Zabıta İrfan’ı oynamıştım. Ardından gelen teklifler bana uygun değildi. Kendime güvenimi kaybetmiştim. Tam da o dönemde Zeki’den teklif geldi. O zaman ilişkimiz sertti; ikimiz de birbirimize yabancıydık. ‘Set bitse de gitsem’ derdindeydim. Ama ortaya çok güzel bir iş çıktı. Zeki’yle sonrasında görüşmeye devam ettik ve birbirimizi daha iyi anladık.”

'KARAKTERİN PSİKOLOJİSİNDEN KORKTUM'
“Yeraltı”nda oynamanın kendisi için çok zor dolduğunu dile getiren Günaydın, “Karakterin psikolojisinden korktum. Ağır bir depresyon içerisinde, ilişkileri güdük, etrafıyla bağ kuramayan, mutsuz bir adam. Buna yaklaşmak beni korkuttu” dedi.

Engin Günaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çok uzun süre kendimi mutsuzlaştırdım. Yaşamın hiçbir anlamının olmadığı bir psikoloji içindeydim. Çok kötü rüyalar görüyordum. Rolü kabul ettikten hemen sonra, yani çekimlere 6 ay kala bu ruh haline girdim. Sonrasında 6 ayı savrularak geçirdim. Hayattan zevk almıyordum. Bunalıma girmiştim. Başka türlü oynayamıyorum. O yüzden bu tür rollerden çekiniyorum.”

‘KENDİME ‘AFERİN’ DEDİM’
“Ben bu rolü kendi psikolojimi çökerterek oynayabilirdim. Ve bu sırada kendime çok yakınlaştım. Etli, kanlı, canlı halimi gördüm. Bunu görünce de hayatın mutluluklarını görmeye başladım” diyen Günaydın, filmin ardından kendisine “aferin” dediğini ifade etti.

‘YALNIZLIK YÜZYILIN VEBASI’
Filmin ana temasının yalnızlık olduğun vurgulayan Günaydın, şunları söyledi:

“İnsanlar gittikçe yalnızlaşıyor. Beni endişelendiriyor. Yalnızlık bir felaketin habercisi mi? Bence yalnızlık yüzyılın vebası... Kanser de bir yalnızlık hastalığı aslında... Bu arada yalnız olmak da istemiyorum. İnsanlarla iletişim kurmak istiyorum. Arkadaşlarım gelsin, playstation oynayalım, sinemaya gidelim. Nasılsın sorusunun cevabı kimsede yok, konuşulan her şey bomboş. Çoğu insanla konuştuğum şeyleri hatırlamıyorum, o zaman hatırlamadığım şeyi neden yapıyorum. O zaman karşımdakiyle gevezelik mi yapıyorum, onun ötesine gitmiyor mu diye düşünüyorum.”

ZEKİ’YLE ÇALIŞMAK…
Engin Günaydın, Zeki Demirkubuz’la çalışma konusunda ise şöyle konuştu: “İyi bir çalışma varsa karşısında orada sorun yaşamıyor. İyi ezber yapılmamışsa, yeterince hazırlık yoksa oralarda sorun çıkarıyor haklı olarak.”

SIRRI’NIN SAHNELERİ
Günaydın, Sırrı Süreyya Önder’in oynadığı sahnelerin çıkarılmasına ilişkin ise “Sırrı bir kahve işletmecisini oynuyordu. Bir şekilde ben ona takıyorum. Çok uzun oldu o sahneler, film çok uzuyordu. Zeki dâhil etmeye çok uğraştı ama film orada balon yapıyordu. Ana hikâyeden kopabilirdi. O yüzden o 45 dakikadan vazgeçildi” dedi.

‘NİHAL’E ÇOK GÜLÜYORUM’
Rol arkadaşı Nihal Yalçın ile iyi bir partner olduğun belirten usta oyuncu, “Oynadığı rolün psikolojisini çok iyi sergiledi. Evlere temizliğe giden bir kadını canlandırıyor. Nihal beni çok güldürüyor, komik biri” dedi.

‘SEVİŞME SAHNESİNDE ÇOK KORKTUM’
Filmdeki sevişme sahnesinin kendini çok zorladığını ifade eden oyuncu Günaydın, şöyle konuştu: “O sahneyi gözümdeki perdeleri kapatarak oynadım ben. Çok heyecanlandım, çok korktum. Estetik olarak uygun bir tip değilim bu tip sahneler için. Seyircinin beğenmesi açısından estetik olan oyuncular daha iyi olur.”

BABANIN SENARYO YAZDIRAN SÖZÜ
Yeni film projesi hakkında da bilgiler veren Günaydın, “Son dönemlerini yaşayan bir baba-oğlun hayatla ilgili atışmalarını anlatıyor. Baba oğluna aslında hayatını anlatırken bir yandan da memleketin durumunu anlatıyor. 12 Eylül öncesinde başlayan, 12 Eylül döneminde kırılan, sonrasında değişen ve hayal kırıklığıyla biten bir film” diye konuştu.

Günaydın, senaryoyu babasının kendisine söylediği bir cümleden yola çıkarak yazdığını vurgulayarak, “Babam ölmeden önce bana şunu söyledi: ‘Hayatım boyunca iyi bir insan olmaya çalıştım, bunun için çok çaba sarf ettim, ama size hiçbir şey bırakamadım. 5 kuruş bile. Şimdi sana soruyorum; iyi mi yaptım kötü mü?’ Bu filmi yazma nedenimdir. Kesinlikle iyi yaptı babam. Bana bıraktığı şey kendi kişiliği oldu. İyi insan olmak hâlâ erdemdir. İyi insan olmaya devam edeceğim. Eğer olursa kendi çocuklarıma da bunu öğreteceğim” dedi.

‘ÇOCUĞUM OLSUN İSTEMİYORUM’
Çocuk sahibi olmak istemediğini söyleyen Günaydın, bunu şu gerekçeyle açıkladı: “Beş kardeşiz; 20’den fazla yeğenim var. Onların akıbetleri ne olacak diye merak ediyorum. Yeni bir problem ortaya çıkarmak istemiyorum. Kendi çocuğum olsun istemiyorum. Maalesef bir aile kurmak istemiyorum. Belki bu durumum aileme çok düşkün olmamdan da kaynaklanıyor. Bir tane ailem var, başka bir aile istemiyorum.”

‘ŞOV YAPTIĞIMI DÜŞÜNMESİNLER DİYE MEYDANA ÇIKMIYORUM’
Memleket meselelerine kafa yorduğunu dile getiren Günaydın, şöyle konuştu: “Ben tavrımı yaptığım işlerde göstermek istiyorum. Hrant Dink’in anmasına katılmak istedim mesela; orada olmak istedim, şov yaptığımı düşünürler diye gidemedim. Uzak duruyorum, ‘duyarlı adamım ben’ diye kendimi parlattığımı düşünmesinler diye.”

Sayfa Yükleniyor...