Haberler - ntv.com.tr - AP - AFP - Reuters 26.11.2020 - 11:09 | Son Güncelleme : 26.11.2020 - 11:19
İngiltere’de yer alan London College ve Oxford üniversitelerinden bilim insanları, yaygın bir teoriyi çürüten yeni bir araştıma gerçekleştirdi. 99 ülkeden 46 bin 723'ten fazla Covid-19 vakasını değerlendiren bilim insanları mutasyonların nasıl ortaya çıktığını ve virüsün bulaşıcılığını değiştirip değiştirmediğini değerlendirdi.
Bilim insanları, Covid-19'a neden olan virüs olan SARS-CoV-2'nin toplam 12 bin 706 mutasyonunu tespit ettiklerini ve hiçbirinin onu daha bulaşıcı hale getirmediğini belirtti. Araştırmacılar, buna dünyada yaygın olarak görülen 614G mutasyonun da dahil olduğunu belirtti.
New York Times, önceki gün yayımlanan haberinde, küresel olarak yapılan çalışmaların bulgularına dayanarak 614G adlı mutasyonu salgının günümüzde durdurulamaz hale gelmesinin sorumlusu olarak göstermişti.
ABD Enerji Bakanlığı’na bağlı Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'ndaki araştırmacılar, Mayıs ayında 614G insanları daha etkili bir şekilde enfekte etme kabiliyetine sahip olduğunu savundu. ABD’nin Arizona eyaletindeki Bulaşıcı Genomiklerin Analiz Enstitüsü’nden David Engelthaler, 614G ile virüsün genomundaki hassas değişikliğin dev bir dalgalanma etkisi yarattığını belirtti.
Ancak, corona virüsün mutasyonların genetik ağacını ortaya çıkan İngiliz araştırmacılar, 614G’nin virüsü daha bulaştırıcı hale getirdiğine dair hiçbir kanıtın olmadığını belirterek, ABD’li araştırmacıların iddialarıı reddetti. London College Üniversitesi ekibi, ABD'lilerin çalışmalarının laboratuvar koşullarında yapıldığını ve virüsün canlı örneklerinin incelemediği belirtildi. London College Üniversitesi, 614G’nin dünyada hakim olmasının nedeninin onun özel yapısından kaynaklanmadığı, şans eseri baskın hale geldiğine inandıklarını açıkladı. Yani, 614G'nin daha bulaşıcı olduğu için değil, pandeminin ilk günlerinde dünya çapında taşınan erken bir mutasyon olması nedeniyle bu kadar yaygın hale geldiğini söyledi.
Öte yandan, Nature Communications dergisinde yayınlanan çalışma, corona virüslerdeki mutasyonların üç farklı şekilde gelişebileceğini açıklıyor; virüs insan vücudunda çoğalırken kopyalama hatalarından kaynaklanan hatalar, aynı hücreyi enfekte eden diğer virüslerle etkileşimler yoluyla ve konak canlının veya bir kişinin kendi bağışıklık sistemi tarafından tetiklenen değişiklikler.
Araştırmacılar, SARS-CoV-2'deki çoğu mutasyonun ikincisinden kaynaklandığını keşfetti. UCL Genetik Enstitüsü'nden Lucy van Dorp, 'Neyse ki, bu mutasyonların hiçbirinin Covid-19'u daha bulaşıcı hale getirmediğini gördük, ancak tetikte kalmalı ve özellikle aşılar geliştikçe yeni mutasyonları izlemeye devam etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte, bilim insanları, virüsün evrim ağacının bir modellemesine dayanarak, yaygın mutasyonların hiçbirinin virüsün bulaşabilirliğini artırdığına dair herhangi bir kanıt bulamadıklarını söyledi. En yaygın mutasyonların virüs üzerinde nötr bir etkiye sahip olduğunu belirten araştırmacılar, mutasyonun virüsün yayılma kabiliyetini engellemediğini ancak geliştirmediğini vurguladı.
Profesör Francois Balloux ve Dr. Lucy van Dorp, D614G'nin nasıl bu kadar baskın hale geldiğini açıklamak için “Örneklenen ilk genomlar çoğunlukla 614D tipindeydi, ancak Çin'deki ilk raporlarda Ocak atından bu yana 614G’nin daha aktif olduğunu gördük. İngiltere veya ABD gibi yerlerde 614G varyantının sıklığındaki artış, büyük ölçüde demografik süreçlerden kaynaklanıyor olabilir.
Örneğin, Fransa ve Kuzey İtalya'daki bulaşmanın Kasım / Aralık 2019'dan beri gerçekleştiği biliniyor. Bu popülasyonlardan pek çok erken SARS-CoV-2 genomuna sahip değiliz, ancak 614G, baştan beri Kuzey İtalya gibi yerlerde baskın değilse de yaygındı. Bu erken salgınlardan kaynaklanan genetik değişiklikler,, birçok kez diğer ülkelere tanıtıldı. Örneğin yurt dışından İngiltere’ye binden fazla giriş yapıldı. 614G’nin sürekli olarak tanıtılması, neden onun şimdi dünyada en baskın genetik varyant olduğunu açıklayabilir” dedi.