Ayasofya'nın 1500 yıllık deprem sırrı

Yaklaşık 15 yüzyıldır dimdik ayakta duran baş yapıt Ayasofya, İstanbul'daki 7 şiddetinde bir depreme dayanacak kadar sağlam. Peki bunun sırrı ne? Dev tarihi eserin inşaasında depremde ortaya çıkan enerjiyi emen harç kullanılmış.

’de 6 büyüklüğündeki bir depremde onlarca bina yerle bir olurken, yüzlerce yıllık yapılar nasıl ayakta duruyor? Bu soruya yanıtı 1500 yıllık Ayasofya verdi.

Atina Teknik, Princeton ve Boğaziçi Üniversiteleri, Ayasofya'nın yapı malzemesi ve yapının statik değerlendirmesi üzerine 16 yıldır çalışma yürütüyordu ve çalışmaların sonuçları açıklandı.

Atina Teknik Üniversitesi adına Ayasofya'da çalışan Prof. Dr. Antonia Moropolou, tarihi eserin inşaasında kullanılan harcın deprem sırasında ortaya çıkan enerjiyi emerek hasarı önlediğini belirterek, ''1999 depreminden önce, bu kompozisyon ve yapısal özellikteki bir anıtın 7 şiddetindeki bir depreme dayanabileceğinden emin olmuştuk'' dedi.


Prof. Dr. Moropolou, 15 yüzyıldır tüm depremlere direnç gösteren Ayasofya'nın ilk inşasından sonra kubbe tuğlalarında kullanılan malzemenin Rodos'taki tarihi yapılarda kullanılanlara yüzde 97 oranında benzerlik gösterdiğine dikkati çekti.

''Bu ilk anıtın, Anadolu ile Bizans ve Erken Yunan yapı teknolojisinin karışımının bir ürünü olduğunu gösteriyor' diye konuşan Prof. Dr. Moropolou, yapının tuğlalarının strese dayanıklı olduğunu, aynı zamanda alelade tuğla  ağırlığının 12'de biri kadar hafif oldukları için yapıya yönelik bir stres unsuru oluşturmadıklarını söyledi.

Yapının harcının ise depreme karşı belli dozlara göre hazırlanmış özel bir kompozisyona sahip olduğunu dile getiren Prof. Dr. Moropolou, şöyle devam etti:

''Ayasofya'da kullanılan harcın yarı kristalize bir yapısı var. Bu özel harç, yapının deprem anında ortaya çıkan enerjiyi hasar görmeden emmesine yol açıyor. Çalışmalarımızda bu materyallerin bir simülasyonunu da yaptık. Boğaziçi ve Princeton ile yürüttüğümüz çalışmalar kapsamında bu kompozisyon ve yapısal özellikteki bir anıtın 7 şiddetindeki bir depreme dayanabileceğinden emin olmuştuk. Ve bu çalışma 1999 depreminden önceydi.''

Ayasofya'nın büyük kubbesinde meydana gelen problemleri de incelediklerini anlatan Prof. Dr. Moropolou, şunları söyledi:

''Kubbedeki su emilimi gibi aşınmaya yol açan birçok etken incelendi. Bu problemler etkin bir şekilde azaltıldı. Kubbe içindeki sıva ve dış tarafını kaplayan beton da kaldırıldı. İsviçreli mimar Fossati'nin 19. yüzyılda koruma  amacıyla mozaikler üzerine yaptığı sıva korozyona uğruyordu. Sıvayla kapanmış mozaiklerin yeniden ortaya çıkması, çalışmalar sırasında kubbedeki meleğin keşfedilmesi bu doğrultuda çok büyük adım oldu.''

Sayfa Yükleniyor...