Bakan Ayşenur İslam'dan 'çığlık' yanıtı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, “Çocuklara çığlık atmayı öğretmeliyiz” açıklamasına yönelik eleştirilere yanıt verdi. Sözlerinin içeriğini anlamadan yorum yapanlara tepki gösteren İslam, “(Çocuklar çığlık atsın bu mesele biter) diyebilecek bir insanı bu ülkede bakan yapmazlar” dedi.

Bakan Ayşenur İslam'dan 'çığlık' yanıtı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, NTV'nin canlı yayında soruları yanıtladı.

Çocuk istismarı ve cinayetleriyle ilgili hazırlanan tasarıyla ilgili bilgiler veren Bakan Ayşenur İslam'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

Hazırlanan tasarı tamamen bu konuyla alakalı diyebiliriz. Aslına bakarsanız evveliyatı bir hayli eskiye dayanan bir kanun. TBMM'de geçen dönem tartışılmış. Değerli arkadaşım Ali Dedegil'e çok teşekkür etmek lazım, çünkü onun önderliğinde girişilmiş bir kanun taslağı. Bizler milletvekili olduktan sonra bu dönemde arkadaşla beraber tekrar ele aldık. Adalet Bakanlığı bunu bir tasarıya çevirmeye karar verdi. Gündeme bu kadar yükselmemişken, biz Adalet Bakanımızla oturup bu konuyu konuşmaya başlamıştık. Kendi doğal akışında kanun tasarılaştırılıyor ve Meclis’e gelecek.

Cezalar bir hayli artırılıyor. Kanun iki tarafı var. Bir; cezalar artırılıyor, iki infaz yasasında da düzenleme yapılıyor. İnfaz Yasası herhangi bir suça karşılık verilen cezanın ne kadar yatılacağını gösteren yasa. Cinsel suçlarda 4’te 3 oranına getiriyor. Dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet normal şartlarda 30-33 yıl uygulanırken şimdi 39 yıl uygulanacak. Müebbet 24 yıl uygulanırken şimdi 30 yıl uygulanacak. Bütün kanunu kapsayacak, yani hepsinde böyle. Bütün maddelerde infaz değiştirilmiş ve artırılmış durumda. Yıllar konusunda şu anda bir şey söylemiyoruz çünkü daha henüz komisyona gitmedi. Komisyonda, Genel Kurul'da da tartışmalar olacaktır. Son şeklini vermeden önce komisyona giden haliyle görüp tartışmak lazım.

Muhalefete bir davetimiz olacak. Önümüzdeki haftadan sonra zannediyorum grup başkanvekillerini davet edeceğiz. Yasayı anlatacağız. Sadece yasayı değil, aslında toplumsal şiddet, aile içi şiddetle, kadına ve çocuğa karşı şiddet ve suçlarla ilgili neler yaptığımızı anlatacağız ve bu konuda kendilerinden destek isteyeceğiz. Aslına bakarsanız bizim konularımızla ilgili iyi bir konsensus vardır. Siyaset üstü bir konu olduğu için diğer siyasi partilerden de destek gördüğümüz, olumlu katkılarımızı aldığımız çok bakidir. Bu sefer de öyle olacağını tahmin ediyorum. Meclis tatile girmeden yasalaşmasını umut ediyoruz, bunu başarmaya çalışacağız.

Kapsamlı politikalar konusu daha ziyade Aile ve Sosyal Politakalar Bakanlığı'nı ilgilendiriyor. Aileyi, çocuğu ve kadını ilgilendiren konular hiçbir zaman tek bir bakanın, tek bir bakanlığın ya da tek başına hükümetin ya da devletin altından kalkacağı sorunlar değildir. Bunların mutlaka toplumsal yansımaları vardır ve çok adaklı paydaşları olması gerekir. Birden fazla bakanlığın birlikte çalışması, gerekir. Bu bakanlıkların hepsinin, ya da teker teker STK’larla çalışılması, bilimadamlarıyla çalışması gerekir. Yaptığımız bütün iyileştirmenin halktan tepki alması lazım ki bir faydası olsun. Onun için bakanlık olarak diyoruz ki; bu konuda yapacağımız işlerde topyekün bir seferberlik ruhuyla hareket etmek lazım. Toplumsal şiddeti mi tatışıyoruz, bunu bütün boyutlarıyla tartışmamız lazım, toplumdan paydaşlar bulmamız lazım, başka bakanlıklarla mesai yapmamız lazım. Sorunun altından ancak bu şekilde kalkacağımızı düşünüyoruz.

Sorunun altından kalmak için bizim basından, medyadan çok beklentimiz var. Bugün köşe yazalarımızla bir araya geldik ve onlara neler yaptığımız anlattık. Yaptığımız tek şey sadece yasa çıkarmak değil, eğitim ve vaka tespit çalışmamız var. İki yönde ilerlemiz gerikiyor. Bir; olay olmadan önce önleyici tedbirler almamız gerekiyor, iki olay olduktan sonra hiç istemediğimize rağmen, sonuç itibarıyla tedbirler almamız gerekiyor. Bunu onlara anlattık. Her kurum ve kuruluşlardan, bütün STK'lardan bir takım beklentilerimiz olduğu gibi medyadan da beklentimiz olduğunu anlattık. Aslında kendilerinden bunu tartışmasını rica ettik. Biz doğru bir yerde bir yerde mi duruyoruz, siz katılıyor musunuz, bu sorunsalı nasıl çözersiniz. Medyanın bunu tartışması lazım.

Medyadaki dilin tartışılmasını istiyoruz, çocuk, kadın ve şiddetle ilgili. Bunlar nasıl yansıtılıyor, nasıl haberleştiriliyor, halka nasıl sunuluyor. Etkileri, tepkileri var mı; dönüşüm, bir otokontrol gerekir mi, sizlerin bunu tartışması gerekir. Ama biz bu konuda çok ciddi bir revizyona gidilmesini düşünüyoruz. Batılı ükelere baktığımız zaman farklı, 'ye baktığımız zaman farklı bir şey görüyoruz. Bu konuda bir revizyon ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın diyecek değiliz. Siz kendiniz tartışın diyoruz.

Çocuk gelinlerle ilgili cezalar 1 ila 3 yıldan daha yüksek. Kişisel fikrimi soruyorsanız; belli bir yaşın altındaki çocukların evlendirilmesi, gelin olması, anne olması böyle bir tecrübenin içine sokulması son derece yanlış, toplumsal sorunlar doğurabilecek bir şey. İnsan haklarına, kadın hakları, çocuk haklarına aykırı bir pratiktir. Dolayısıyla böyle bir hadisenin oluşmaması, vuku bulmaması gerekir. Bununla ilgili tedbirlerin ciddiyetle ele alınması gerekir, ki biz bunu yapıyoruz. Eğer vuku bulursa da şiddetle cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum.

Hala idam cezasıyla ilgili açıklamamın arkasındayım. Bir anne, bir kadın olarak düşüncem, yasalar el verseydi, şiddet suçların bir kısmının idamla yargılanması gerektiğini düşünüyorum. Bir bakan, bir milletvekili olarak bunun tartışmaya açılabileceğini düşünüyorum. İdam cezasını gayri insani bulanlar var, ben öyle düşünmüyorum açıkçası. Kişilere karşı işlenen suçlarda kısas vardır bana kalırsa.

Eleştirilmekten hiçbir korkum yok. Akademik kökenli bir insanım. Eleştiririm, eleştirilmeye razı ve hazırım. Ama eleştirinin ahlaki düzeyde olması lazım. Bu bir basın toplantısının sonra ortaya çıkan bir manşet. Tam 55 dakikalık bir basın toplantıs, pek çok şey söyledim. 'Çocuklara çığlık attırmayı öğretmek lazım' cümlesi üç saniye sürüyor. 55 dakika içerisinde bir yığın tedbirden, bir yığın eylem planından bahsediyorsunuz, üç saniyelik bir cümle manşete çıkıyor. Bunu hiç yadırgamıyorum, bu doğru bir şey. Belki de bu iyi bir pr çalışmasıydı, farkına varadan yaptım.

Şikayet ettiğim şey şu; bu manşetin altının nasıl doldurulduğu, yorum yapanların bu içeriği okuyup okumaması sorunu. Öyle bir insanı bakan yapmazlar zaten. 'Çocuklar çığlık atsın bu mesele biter' diyebilecek bir insanı bu ülkede bakan olmaz, bakan olmamalıdır. Bu tartışılabilecek bir şey değildir.

Öğretmek gerekir konusunda ısrarlıyım, bu bir tedbir yöntemi. Neden ısrarlıyım. Biz çocukları ısrar etmeden yetiştiren bir gelenekten geliyoruz. Çocuk tedbiri açıkça vermelidir, bağırmaktan korkmamalıdır, bu bir metot. 14 maddelik metodun son halkası. Pek çok ülkede çığlık atma dersleri var, çocuklara böyle bir şeyle karşılaştıklarında çığlık atarak öğretiliyor. Ailelerden rica ediyorum. Çocuklarınıza önce yabancı mesafesini lütfen öğretin. Bir yabancıyla karşılaştıklarında onun hangi taleplerine, hangi isteklerine nasıl cevap verecekler? Bir yabancı bir çocuğa ne kadar yaklaşabilir, hangi oranda iletişim kurabilir. Çocuklarımız önce bunu öğrenmeli. İstenmedik bir durumda derhal etrafını haberdar etmelidir. Etrafı haberder etmenin ilk yolu da sesini kullanmaktır.

Yasada kısırlaştırma yok, tedavi var. Tecavüzle sonuçlanmamışsa, mağdura zarar vermemişse, dışarı çıkacaksa tedavi devam edilmeli. Hadım etme teklifimiz yok.

Devlet korumasındaki çocukların her birinin durumunu biliyoruz. Evlerimize kayıtlı olduğu halde evlat verdiğimiz çocuklar var. Sistemimiz içinde kayıtlı ama nerede olduğunu biliyoruz. Sorunun halının altına süpürülmesini istemem. Sayı bu kadar korkunç değil.

(İki eşini öldürüp, televizyonda evlenmek isteyen kişi) Otokontrol mekanizmasının kurulmasını gerektiğini söylüyorum. Programa çıkacak insanların araştırılması gerekir.

Yasada çocuk, büyük ayrımı var ama yasada her ikisini de almış durumdayız.

(Dayakçı eşe terapi) Eminiyetin çalışması, biz de gazetede gördük. Sıcak su, internet bağlanması gibi bir çalışma olmaz. Eşleri evden uzaklaştırıyoruz, belli bir süre kendi haline bırakıyoruz, adalet tarafı bakıyor. Rehabilite edecekse incelenebilir.

(Anneleriyle cezaevine girecek ikizler) Adli sistemin birtakım talepleri var. Biz çocukların ve annenin durumunu düşünürüz. Devlet koruması altına alma teklifimizi anne reddetti. Gündüzlü bakıma almayı teklif ettik. 'Bize teklif gelmedi' diyor. Böyle bir teklifimiz var.

Kadınların Meclis’te yeterli şekilde temsil edildiğini düşünmüyorum. Meclis’in yarısının kadın olması gerekir.

Kadının iş hayatına kazandırılması, daha fazla entegre olabilmesi için çalışma yapıyoruz. İşveren olması için de çalışıyoruz. Destek almak isteyen kadınlar web sitemizden takip edebilirler.

Biz yaptığımız bütün çalışmalarda bütün dünyanın tecrübelerini bilmeyi arzu eden bir kurumuz. Dünyanın bütün tecrübelerini çalışırız.

Sosyologların kamuda istihdamıyla ilgili düzenlemeyi bu yılın sonuna kadar yapacağız. Alacağımız sosyologları hangi il ve hangi ilçede çalışacağız, onlara hangi eğitimleri vereceğiz. Bu kişiler 500 kişi civarında. Soruların tespit edip, çözmeye çalışacaklar. 2014 içinde halledeceğiz."

Sayfa Yükleniyor...