Görevli: (Samast’a ve diğer görevlilere sesleniyor) Tek çekelim kardeş, bak bakalım. Bir tarafınıza biriniz geçin. Tamam... Şimdi dur yanına geçin abi, bir kişi daha geçsin. Gerekli biri gelsin bana.
Görevli: (Ogün Samast’ın solundaki) Salih Bey’i çağır bana, Salih Bey’i.
Görevli: (Arkasındaki) Polis yelekli arkadaş gelsin, gir koluna İsmail abi.
Samast: Abi... (Fotoğraflarla ilgili yanındaki polise bir şeyler söylüyor.)
Görevli: Bunlar bizim arkadaşlar basın değil.
Görevli: Dosyana konulacak, savcılığa gidecek de...
Görevli: Nasıl dönelim, tam yan dönecek. Şu şekilde mi? (Dönüyor)
Görevli: (Arkadaki) Ben yandan alacağım, tam yandan siz duvara bakıyorsunuz karşı duvara bakıyorsunuz. Komiserim sen şey yaparsın.
‘ABİNE GÜZEL BİR POZ VER LAN’
Görevli: (Samast’a sesleniyor) Gel sen şöyle, ikimizi beraber çeksinler. Rahatsız olma samimi söylüyorum. (Bu sırada yanındaki Samast’a sarılıyor)
Samast: Zaten olmuyorum. Olsun bitsin abi.
Görevli: (Samast’la konuşuyor) Ogün, kendi şeyimiz. Kendi arşivimiz deriz ya hani. Dosyaya koyarız. (Eliyle kamera arkasındakileri işaret ederek) Bu abi mesela olay yeri inceleme, bu abi yardımcısı.
Görevli: (Samast’la konuşuyor) Abine güzel bir poz ver lan, hem de gülerek hadi şöyle.
Görevli: Arkadan şeyi de çıkarsın. (Bayrağı kastediyor) Çıkart, tut şöyle. Tut tut güzelce aç. Şöyle güzelce indir yüzünü görelim bak bize abi.
Görevli: (Yüzü görünmeyen) Aslanım benim.
‘SONUNU GÜZEL BAĞLADIN’
Görevli: (Soldaki, kravatlı, cep telefonu çalıyor) Efendim abi, nasıl abi (Bu sırada Ogün Samast, elindeki bayrağı katlamaya başlıyor)
Görevli: O elindekini ne yapacağını biliyorsun değil mi? (Bu söz üzerine Samast bayrağı öpüp tekrar kot montunun cebine koyuyor.)
Görevli: (Telefonla konuşan) Abi ondan bilgim yok abi... O zaman dur şeyi arayayım... (Bu sırada Samast sigara yakıyor yanına başka biri geçiyor)
Görevli: (Cep telefonuna bakıyor. Sonra Samast’a gösteriyor, veriyor. Sırtını sıvazlıyor, bu sırada çay servisi yapılıyor) Buraya bak çok kötü bakıyorsun, işte gözleri kaldırıyorsun.
Görevli: Sonunu güzel bağladın ama, gülüyorsun. (Jandarma ve polisle Atatürk’ün sözünün yer aldığı takvimin önünde yan yana fotoğrafı çekiliyor.)
Samast: (Jandarmaya dönüyor.) Bunu çıkartmak istiyorum abi. Çıkartacağım. (Jandarma hiçbir şey söylemiyor ve bayrağı çıkarıp poz veriyor.)
Görevli: (Samast’a sesleniyor.) Duvara bakıyorsun arkadaş. Karşı duvara, bu tarafa şimdi karşı tarafa bakıyosun. (Bir polis diğer tarafa döndürüyor.)
Görevli: Arkadan Salih, sen de geç beraber gideriz.
‘SENİ DEĞİL BİZİ TEFE KOYARLAR’
(Çekyatlı başka bir oda)
Görevli: Sadece bizim kendi arşivimiz için anlatabildim mi, sadece kendi arşivimiz için.
Samast: Ben ne anlatacağım.
Görevli: Hayır hayır... Yani Trabzon’dan biletini alıyorsun, otobüse binip gidişin bizim kendi arşivimiz için yani bu Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü’nün kendi arşivine.
Görevli: Söylüyorum sana. Yoksa bir tek gazetede bir tek yayın kuruluşunda geçerse ben o..... çocuğuyum, kendi adıma anladın mı? Sana da onun için söylüyorum kendi arşivimiz için anlatabildim mi yani?
Görevli: Bunları zaten biz verirsek biz sorumluyuz.
Görevli: Seni değil bizi tefe koyarlar.
Görevli: Orasını geçtik Ogün, tatmin oldu. Orasını geçtik, sen şimdi abinin sorduğu soruları tatlı tatlı... He sor abisi.
‘GİTTİM DİREKT…’
(…) Görevli: Gece mi çıktın Trabzon’dan hatırlıyor musun?
Samast: 03.30- 03.00 sıraları.
Görevli: Gündüz 03.30. O zaman 17’sinde çıktın Trabzon’dan, bir gün öncesi vardın oraya. 12 saat zaten sanırım. Kaçta indin sabah? 03.30 olsa, kaç gibi indin İstanbul’a? Akşam 8 falan olur. O zaman kaç gibi indiğini hatırlıyor musun Esenler’e?
Görevli: Tamam çok sıkıştırmayalım. Tamam, şeye geliyoruz. Çok önemli değil banka kısmına geliyoruz.
Görevli: Şimdi bir-iki gün yattın, hayır hayır bir saniye.
Samast: Hiç şey yapmana gerek yok abi, gittim direkt...
- Etiketler :
- Haberler