Erdoğan: Adını Wiki-CHP yapsın

Başbakan, WikiLeaks'teki İsviçre banka hesapları iddiasını gündeme taşıyan CHP'ye yüklendi: CHP gitsin, İsviçre'deki 300'ün üzerindeki bankayı dolaşsın, hesapları bulsun, o hesaplardaki tüm parayı CHP'ye bağışlayacağım.

Partisinin grup toplantısında kürsüye çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hedefinde ana muhalefet partisi CHP ve Dolmabahçe'de gösteri yapan öğrenciler vardı.

Başbakan Erdoğan, Gazze'nin yaralarının sarılması için de milletçe seferber olduklarını ifade ederek, aynı niyet ve samimiyetle, İsrail Hayfa'daki orman yangınına da yardım ettiklerini söyledi.

''(İsrail ile meselelerimiz var) deyip, ormanların yanmasına, tabiatın kül olmasına, insanların ölmesine seyirci kalamazdık. Bu, ne insanlığa ne de manevi değerlerimize uygundur'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz Gazze için haykırırken, Mavi Marmara için sesimizi yükseltirken, hangi hassasiyetle bunu yaptıysak, orman yangınına da aynı hassasiyetle yardım elimizi uzattık. Bizim insanlığımız, manevi değerlerimiz, çocukların öldürülmesine, sivillerin katledilmesine, yardım gemilerine korsanca saldırılmasına karşı çıkmamızı gerektiriyor. Bizim insanlığımız, vicdanımız, manevi değerlerimiz ölen insanlara, yanan tabiata sahip çıkmayı, onlara yardım elini uzatmayı bize emrediyor. Eğer bu noktada kafa karışıklığı yaşayan varsa, onlar bizi yanlış tanımışlardır. Biz Mavi Marmara'nın, oradaki 9 şehidimizin ruhaniyeti ile ilgili hassasiyetimizi koruyoruz. Gazze'de yapılanları unutmadık. Eğer yeni bir dönem başlatmak isteyenler varsa; önce suçunu kabul edecek, özür dileyecek, tazminat ödeyecek, ambargolar da kalkacak.

Bu adımların atıldığını görürsek, biz de o zaman durumu değerlendiririz. Bu adımlar atılmadığı sürece de hiç kimse bizden adım atmamızı beklemesin. Biz kategorik düşünmüyoruz, biz kin ve nefretle hareket etmiyoruz. Bizim amacımız, bölgede barış ve istikrarın hakim olmasıdır, adalet ve refahın tesis edilmesidir. Biz yapılan yanlışı asla sineye çekmeyiz, asla unutmayız. Ama yanlışından dönene de 'yok sen yanlışta ısrar et' demeyiz.''

Başbakan Erdoğan, bir süredir ABD hariciyesinin gizli yazışmalarının bir internet sitesinde yayımlandığını anımsattı.

Söz konusu sitenin, ''250 bin gizli yazışmanın ellerinde bulunduğunu, bu yazışmaların önemli bir kısmının Ankara'dan gönderildiğini'' ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, yayımlanan yazışmalarda ve diğer ülkeler için son derece seviyesiz, nezaketsiz ve dikkatsiz bir dil kullanıldığını bildirdi.

Yazışmaların yayımlandığı ilk gün, ''Wikileaks eteğindeki taşları döksün'' dediğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: ''Belli ki buradaki diplomatlar, belli medya kuruluşlarını, çevreleri takip ederek kendi niyet ve arzuları doğrultusunda, bir çerçeve çizmek istemişler. Bu üslubun ötesinde, yazışmaların yayınlanması, sansürlenmesi, sadece belli ülkelere, bölgelere, konulara ait yazışmaların yayınlanması da niyet hakkındaki şüphelerimizi artırıyor. Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz.

Özellikle Amerikan diplomasisin kendi diplomasisiyle, diplomatlarıyla ilgili çok ciddi bir sorunu ortaya çıkmıştır. Tabii ki bu sorun birinci derecede ABD'nin sorunudur. Dünyanın bir numaralı ülkesinin şu anda diplomaside böyle bir noktaya gelmesi gerçekten düşündürücüdür. Bu çapta bir olayın sıradan, önemsiz, kendi halinde münferit bir hadise gibi takdim edilmesi mümkün değildir. Yalan yanlış bilgilere, nezaketsiz yorumlara dayanan bu yazışmaların sızdırılmasını ve yayınlanmasını bir erdem veya şeffaflaşmayı sağlayan olumlu bir gelişme olarak göstermek isteyenler, resmin tamamını gözden kaçırmış olurlar. Ortada büyük bir ciddiyetsizliğin olduğu ne kadar açıksa, birilerinin bundan farklı hesaplar içinde olduğu da o kadar açıktır.

Sağduyu ve serinkanlılık, özellikle diplomaside hayati derecede önemlidir. Birileri diyor ki şeffaflık, hayır. Kimse her yerde, her zaman şeffaflığı savunamaz. Eğer birileri sır ve şeffaflık kavramına sınırsız diyorsa bu kendini inkardır. Böyle bir şey söz konusu değildir. Bir meseleyi daha anlamadan, önünü ardını görmeden, niyetini hedefini analiz etmeden verilen her tepki erkendir, eksiktir. Onun için de bizler süreci sürekli takip ediyoruz, gelişmeleri izliyoruz, izlediğimizi de baştan itibaren söyledik.''

Erdoğan, anamuhalefet partisinin Wikileaks belgelerinden sonra yaşanan süreçte, meseleye farklı yaklaştığını söyledi.

Anamuhalefet partisinin, ilk çıkan belgelerle ''konuyu iç politika malzemesi yapmak gibi bir fırsatçılığın içine girdiğini'' ifade eden Erdoğan, ''CHP'nin yabancı diplomatların hezeyanlarına, yalanlarına sarılarak götürdüğü kampanyanın, CHP kitlesinde bile rahatsızlık doğurduğunu görüyoruz'' dedi.

'WIKIPEDIA'DA SEKİZİNCİ ZENGİNDİM'
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, politika üretemediği için ABD'li diplomatların yazışmalarından medet umar hale geldiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

''Anamuhalefet partisi, işi gücü bırakıyor, yabancı diplomatların iddialarına borazanlık yapıyor. Kendi ülkelerinden o kadar kopuklar, uzaklar ki iç politikayı dahi yabancı diplomatlara havale etmiş durumdalar. Wikipedi sitesindeki iddialara inanıp Meclis Genel Kurulunda, benim dünyanın en zengin 8. Başbakanı olduğumu iddia etti.

'ADINI WIKI-CHP YAPSIN'
Şimdi Wikileaks'a inanıp, İsviçre'deki 8 banka hesabının peşine düştü. CHP, madem değişiyor oldu olacak, ismini de değiştirip Wiki-CHP yapsın. İsviçre'dir tutturmuşlar. 'Böyle bir şey yoktur' diyorum. İddia sizin, iddia malum ABD'li diplomatların. Madem böyle, gidin belgesini de siz getirin. Müddei (davacı), iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Sizin ardı arkası gelmeyen yalanlarınıza, iftiralarınıza belge yetiştirmeye kalksak, millete hizmet için bizim vaktimiz kalmaz. İddia sahibi, iddiasını ispatla mükelleftir. Daha da ileri gidiyorum. CHP gitsin, İsviçre'deki 300'ün üzerindeki bankayı tek tek dolaşsın. Bu hesapların belgesini bulsun. O hesaplardaki parayı da tüm mal varlığımı da CHP'ye bağışlayacağım.''

Başbakan Erdoğan, yalan üzerine siyaset ve dış politika inşa edilemeyeceğini söylediklerini belirterek, ''Önceki genel başkanlarına da söyledim: gelin siz kendinize başka kılavuz bulun. ABD'li diplomatların iftira üzerine kurulu kılavuzlukları sizi millete götürmez. CHP Genel Başkanı, iftirayı, çamur atmayı, ardından da pişkinliği siyaset haline getirmiş durumda. Bir konuda iftira, çamur ve iddia atıyor ya da görüş söylüyor; ardından cevabını alınca mahçup olmak, yüzü kızarmak bir yana işi pişkinliğe vurup sıyrılmaya çalışıyor'' diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''(Dersim'de analar ağlamadı mı?) diyen arkadaşına, önce 'gereğini yapsın' dedi, ardından 'konu kapanmıştır' dedi. 'Genel af' dedi, ardından çark etti. 'Sabah başörtüsü' dedi, akşam yalanladı. 'CHP Genel Başkanlığı için aday olmam' dedi, hatta eski genel başkanı da gitti evinde ziyaret etti, gülücükler dağıttı, hemen ertesi gün adaylığını açıkladı. 'Çarşaf liste' dedi, blok listeye döndü. 'Gömleğimin parasını ben verdim' dedi, fatura başka yerlerden çıktı. CHP Genel Başkanı, 12 Eylül halkoylamasını SBS sınavı zannetti. Sabah akşam bir havuz problemidir tutturdu; havuz aşağı, havuz yukarı derken, kendi havuzlu villası ortaya çıktı."

Aynı tavrı İsviçre bankaları konusunda da sergiledi. Önce iddialara sahip çıktı, kendisini ispata davet edince, işi pişkinliğe vurup 'iddia bizim değil' demeye başladı. Eğer iddia sizin değilse, ABD'li diplomatlara aitse peki o zaman sen bu topa niye girdin? Burada senin rolün ne? Küresel yalanların sözcüsü müsün? Biliyorsunuz biz bunları iyi tanırız. Ergenekon avukatlığından sonra, şimdi de Wikileaks'in avukatlığına mı soyundunuz? Geçen hafta grup toplantısında kullandığı iddialar aynen şöyle: bu iddialar yabana atılır iddialar değil. Artık birisi CHP Genel Başkanına, siyasetin ciddiyet, seviye işi olduğunu hatırlatmak zorunda. Ağzına geleni söylemek, boş konuşmak, siyaset tarzı olamaz.''

KİMSE BİZE İSTİKAMET ÇİZEMEZ
Erdoğan, şöyle konuştu: "Biz WikiLeaks yazışmalarına karşı temkinli olarak yaklaşmaya devam edeceğiz. Şu ana kadar görünen o ki, bu kriptolar bahsi geçen ülkelerin hem iç politikasına hem de dış politikasına şekil vermeye yönelik bir içerik arzediyor. Dosta düşmana şu hatırlatmayı yapmak durumundayım: 'nin dış politikasını hiç kimse değil, sadece ve sadece milletim belirler. Dış politikada hiç kimse bize istikamet çizemez. Rotayı yalnızca aziz milletim çizer. Türkiye bu anlayışla yürüdü, bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz."

Erdoğan: Adını Wiki-CHP yapsın - 1

Erdoğan'ın konuşmasından diğer satır başları şöyle oldu:

TRAKYA'YA 3 BİN YABANCI ÖĞRENCİ BAŞVURMUŞ
"Dolmabahçe'de üniversite rektörlerimizle biraraya geldik. Yaklaşık 150 rektörümüzün katıldığı iki aşamalı toplantıda hocalarımızın görüş ve önerilerini dinledik. Üniversitelerin özgürlüklere sahip çıkması gerektiğini, soran, sorgulayan merkezler olması gerektiğini ifade ettik. Şunu memnuniyetle gözlemledim, 'de üniversite eğitiminde artık ciddi bir heyecan oluşmuş durumda. Gaziantep'teki devlet ve vakıf üniversitelerine başta Suriye olmak üzere çok yoğun bir talep olduğunu, sadece Trakya bölgemizdeki öğrencilere 3 bin 200 yabancı öğrencinin başvurduğunu öğrendik. O toplantıda da ifade ettim, AK Parti iktidarına kadar bazı dillerin bile konuşulması yasaktı. Ama görüyorum ki, bundan 5 yıl sonra Hakkari'nin, Ağrı'nın, Van'ın, Iğdır'ın sokaklarında dünyanın dört bir yanından gelmiş farklı dilleri konuşan genç öğrenci kitlelerini göreceğiz. Bizim eğitim noktasında attığımız adımlar Türkiye'nin çehresini daha da değiştirecek.

ELİNDE SOPA OLAN GENÇLERLE KONUŞMAYIZ
Birkaç gündür, gazeteler televizyonlar sürekli olarak oradaki bazı gençlerin provakatif eylemlerine geniş şekilde yer veriyor. Bakınız, protesto şüphesiz ki bir demokratik haktır. Daha önce de söyledim, emniyet tabi ki bu tür bir organizasyonun güvenliğini tesis etmekle mükelleftir. Fakat buraya gelen öğrenciler bir siyasi partinin çatısı altında toplanıp, değişik siyasi partilerden orada toplanmak suretiyle, kalkıp da buraya gelip, burada protesto değil, söyledikleri şey anlamlı, 'Biz de bu toplantıya girmek istedik'... Davetli olan toplantılar vardır, tamamıyle halka açık toplantılar da vardır. Biz sizi davet etmedik.

'DİĞERLERİYLE SİZ ZATEN BUNU KONUŞAMAZSINIZ Kİ...'
Yakında gençlerle de toplantılarımız olacak. Ama kusura bakmayın, elinde sopayla, taşla, molotofkokteyliyle, yumurtayla gezen gençlerle biz toplantı yapmayız. Bunu çok açık net söylüyorum. Biz düşüncesiyle, fikriyle, entelektüel zemini oluşturmaya katkı sağlamaya çalışan gençlerle ülkenin sorununu konuşuruz. Diğerleriyle siz zaten bunu konuşamazsınız ki... Karşı düşünceye saygısı olmayan ve o düşünceye karşı herhangi bir sabır göstermeyen gençlerle neyi konuşacaksınız? Orada önyargılar var... Demokrasi bu değil, demokrasi katkıdır. Özgürlükler bu değil, özgürlükler özgürce düşüncenizi ifade etmektir. Taşla, sopayla, kasaturayla değil... Şimdi önümüzde inşallah yine Dolmabahçe'de gençlerle bir araya geleceğiz.

TARLA İNİŞİ NEDİR BİLİRİM...
Sivas'ta havaalanı açılışı yaptık, ismi Nuri Demirağ... Biliyorsunuz, İstanbul milletvekilimiz Nursuna Memecan'ın dedesinin ismi. Bizim için çok anlamlı oldu. Nuri Demirağ, Divriği'den... 1936'da sekiz uçak yapmış ve İstanbul'dan Divriği'ye uçmuş ve oraya da inmiş. Bu arada Divriği'de havaalanı yok... Ben tarla inişi nedir bilirim. Moğolistan'da Karakurum'a Antonov uçağıyla indik biz, tarlaya..."

Sayfa Yükleniyor...