Erdoğan salavatlarla karşılandı

Başbakan Erdoğan, Halkalı’daki Aşure törenlerine katılırken salavatlarla karşılandı. Aşık Veysel'den dizeler okuyan Erdoğan, "Kerbala'nın sızısını yüreğimizde hissediyoruz" dedi.

Erdoğan salavatlarla karşılandı

Hz. Hüseyin'in Kerbela Çölü'nde şehit edilmesinin 1372. yıl dönümü dolayısıyla İstanbul Halkalı'da düzenlenen “2010 Evrensel Aşure Matem Töreni” öncesi tören alanında binlerce kişi toplandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da ’deki Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz ile birlikte tören alanına geldi.

Erdoğan’ın, tören alanına girişi sırasında alkışla değil salavatlarla karşılanması yönünde anons yapıldı.

Tören alanında tekbir ve sloganlar eşliğinde mersiyeler okunurken, bazı kadınların ağladığı görüldü.

Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, dün İran'ın Çabahar şehrinde İmam Hüseyin Camisi'nde yas törenine katılanlara yönelik gerçekleşen terör saldırısında Sünni ve Şiilerden oluşan 38 masum kişinin hayatını kaybettiğini, 80'dan fazla masum kişinin de yaralandığını hatırlattı.

''Bu saldırıyı ve dünyanın neresinde kime karşı gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin tüm terör saldırılarını telin ettiklerini belirten Erdoğan, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diledi. Erdoğan, ''Açık söylüyorum; biz, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi coğrafyada, hangi ülkede olursa olsun, yeni Kerbelalar görmek istemiyor, yeni Kerbelalar yaşamak istemiyor, yeni ölümlerle sarsılmak istemiyoruz. Pakistan'da, Afganistan'da, Lübnan'da, Irak'ta, İran'da, Yemen'de, camilerde bombaların patlatıldığını duyduğumuzda, inanın elimiz ayağımız çözülüyor, kollarımız yana düşüyor. Kufe'nin, Bağdat'ın, Samarra'nın, Necef'in sokaklarında, camilerinde, Müslüman'ın Müslüman'a kıydığını işittiğimizde inanmak istemiyor, yüz kere, bin kere, tekrar tekrar içimizde Kerbela'yı yaşadığımızı hissediyoruz'' dedi.

''Tamamı birer provokasyon olan Gazi Mahallesi'nde, Çorum'da, Kahramanmaraş'ta, Sivas'ta yitip giden canlarla birlikte Hz. Zeynep'in kardeşi Hüseyin için hissettiği sızıyı, kardeş acısını biz de içimizde hissediyoruz'' ifadesini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Hz. Peygamber de kardeşi mesabesindeki Hz. Ali de torunu Hz. Hasan ve Hüseyin de bize şunu öğretti, şunu aktardılar: Can kutsaldır, can azizdir. Kim ki bir cana kastederse, bütün bir aleme kasteder... Hangi saikle olursa olsun, ister mezhep adına, ister etnik köken adına, ister ideoloji adına olsun, masumlara kastetmek, alçakça bir cinayettir. İşte onun için bütün kalbimizle, bütün benliğimizle, Aşık Veysel gibi söylüyoruz ve diyoruz ki 'Yezid nedir, ne Kızılbaş?/ Değil miyiz hep bir gardaş?/ Bizi yakar bizim ataş/ Söndürmektir tek çaresi...' Aynı şekilde bütün samimiyetimizle Yunus'un diliyle diyoruz ki 'Ben gelmedim kavga için/ Benim işim sevgi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim...' Evet sevgili canlar, evet sevgili kardeşlerim... Gün birlik günüdür, gün ikilikten kurtulma günüdür, gün dayanışma günüdür, paylaşma günüdür.''

Başbakan Erdoğan, matemleri bir ve ortak olan bir milletin, tarihi, geçmişi, medeniyeti ortak şekillenmiş bir milletin geleceğinin, ideallerinin ve bu coğrafya üzerindeki kaderinin de bir, beraber ve ortak olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Biz birbirimizle farklılık üzerinden iletişim kuramayız. Biz birbirimizle ideolojiler, semboller üzerinden konuşamayız. Biz birbirimize ayrı gayrı gözlerle bakamayız. Değil mi ki hepimizin gönlünde, yüreğinde Hüseyin var, değil mi ki hepimizin ciğerinde onun sızısı var. Öyleyse birbirimize gönüllerimizi açmak vazifemiz değil midir? Hz. Peygamber'in torunlarına, arşın iki yakasına asılmış o asil küpelere, iktidar hırsıyla, tamahla, gözü dönmüşlükle kıyanlar, bu katliama sebep olanlar, aslında bize kenetlenmeyi, aslında bize kardeş olmayı acı bir deneyimle de olsa öğretmediler mi? Hz. Hüseyin, Kerbela'ya akan kanıyla, bütün dualarıyla, sözleriyle, tavsiyeleriyle, bize hırsın, tamahın, açgözlülüğün, gözü dönmüşlüğün, iktidar hırsıyla kırıp dökmenin, kalp kırmanın, cana kıymanın ne kadar yanlış olduğunu, bizim için canını ortaya koyarak göstermedi mi? İşte onun için diyorum ki biz, üzerinde yaşadığımız bu toprakların hep birlikte sahibiyiz. Bu ülke bizim, bu topraklar bizim, bu tarih, bu medeniyet, onlarla birlikte gelecek hepimizin. Hiç kimsenin hiç kimseye, Sünni'nin Caferi'ye, Caferi'nin Sünni'ye, Türk'ün Kürt'e, Laz'ın Çerkez'e, Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur ve olamaz. Bu topraklar üzerinde hepimiz biriz, beraberiz ve kardeşiz.''

Devlet karşısında ve devletin hizmetleri karşısında herkesin eşit mesafede ve herkesin bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Ülkemdeki her inanç kesiminin sorunları benim sorunumdur. İşte onun için samimiyet içinde sorunları çözmenin, yüzyıllardır devam eden meseleleri artık bir çözüme, bir uzlaşmaya, kardeşliğe tahvil etmenin mücadelesini veriyoruz. Bu arada istemeyenler yok mu? Var ama onları da sabırla aşacağız. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz' çerçevesinde Alevi kardeşlerimizle, Caferi kardeşlerimizle, azınlıklarla, Romanlarla hep bir araya geldik. Yüzyıllardır dile getirilmeyen, kimse tarafından işitilmeyen sorunları biz dile getirdik, sorunları biz dinledik'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, son olarak da din kültürü ve ahlak bilgisi kitabının müfredatını belirlemek üzere kurulan eğitim komisyonuna Caferi temsilcilerin de katıldığını hatırlatarak, ''Caferilerin istediği hususlar, Caferi kardeşlerimizin istediği doğrultuda inşallah bunlar da müfredata girecek. Uzlaşmayla, diyalogla, istişareyle inşallah tüm meseleleri geride bırakacak, kardeşliğimizi yücelterek geleceğe ilerleyeceğiz'' dedi.

Sayfa Yükleniyor...