Erdoğan: Statüko gereken cevabı aldı

Başbakan Erdoğan, Meclis'te kabul edilen kademeli eğitim teklifiyle 28 Şubat'ın en önemli izinin silindiğini, statükonun gereken cevabı aldığını söyledi.

Erdoğan: Statüko gereken cevabı aldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) 4. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu.

Erdoğan, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunla ilgili, ''Eminim sizler de yakından takip ettiniz. Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kez daha tarih yazdı, bir kez daha egemenliğin millete ait olduğunu, altını kalın çizgilerle teyit etti. 28 Şubat sürecinin en önemli izi, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hür iradesiyle ortadan kaldırıldı. Dün, genel kurulda, dayatma değil, faşizan baskı değil, tehdit değil, hür irade, millet iradesi, demokrasi galip geldi ve millet egemenliği bir kez daha anlam kazandı. Duvarındaki 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' ifadesi ilk defa yerini buldu. Çünkü çoğu kez o ifadeye rağmen bir şeyler yapılıyordu. Ancak şimdi ona rağmen yapılamadı. Milletin iradesi tecelli etti. Statükonun tüm direnişine, tüm tahriklerine, tüm provokasyonlarına rağmen, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sadece ve sadece millet iradesi hükmünü verdi. Köhne bir zihniyet, dayatmacı zihniyet, değişime direnen zihniyet dün Ankara'da parlamentoda milletten gereken cevabı aldı'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hür vicdanlarıyla karar veren, milletin sesine kulak verip, milletin arzusu doğrultusunda oy kullanan ve tarih yazan milletvekillerini yürekten şahsı ve millet adına tebrik ederek, statükonun değil, milletin izinden giden tüm arkadaşlarına teşekkür etti.

Başbakan Erdoğan, ''Kesintisiz eğitim dayatmasına, 8 yıllık kesintisiz eğitim baskısına itiraz eden, itiraz gerekçelerini sokakta cam çerçeve kırarak değil, polise taş atarak değil, raporlarıyla, akademik çalışmalarıyla, deneyimleriyle ortaya koyan tüm sivil toplum örgütlerine de buradan ayrıca teşekkür ediyorum'' diye konuştu.

Erdoğan, ana muhalefet partisinin, aylardır kademeli eğitimle ilgili düzenlemeye karşı çıktığını hatırlattı.

Onların maalesef doğru konuşmadıklarını, bunlardan haberi olmadığını söylediklerini dile getiren Erdoğan, ''Her şeyden de haberi var. Komisyonlarda, alt komisyonda her şeyler konuşuldu ama doğru konuşmuyor'' dedi.

Yasaya karşı olanların aylardır bu düzenlemeye niye karşı çıktıklarını ifade edemediklerini söyleyen Erdoğan, ''Fakat bakla dilin altında çıkıverdi. Komisyonlarda sadece durmadan engellemeyle uğraştılar, saatlerce konuştular ama kademeli eğitime neden karşı çıktıklarını izah etmediler, edemediler. Çıkmış 12 saat konuşuyor. Onu savunuyorlar. Büyüklerimiz güzel söyler, 'Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.' Aynı şeyleri okudular'' şeklinde konuştu.

'GRUP TOPLANTILARI PARLEMENTO'DA YAPILIR'
Yine Genel Kurul'da konuştuklarını ama ortaya tek bir gerekçe koymadıklarını, koyamadıklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Grup toplantılarında konuştular, mitinglerde konuştular. İç tüzükte yazar, grup toplantıları Parlemento'daki grup odalarında yapılır. Gelip de Tandoğan Meydanı'nda ya da başka bir yerde yapılmaz. Ha miting yapacaksan yaparsın o ayrı mesele ama 'Bu hafta salı toplantımızı, grup toplantımızı Tandoğan Meydanı'nda yapacağım' dediğiniz zaman buna kargalar da güler. Kimse bunu yutmaz. Tabii ne oldu? Toplantıyı da yaptılar. Fakat o toplantı da bir şeyi değiştirecek durumda değildi ve sadra şifa olacak tek bir söz ortaya çıkmadı, söylemediler, söyleyemediler. Çünkü bunlar, hiçbir zaman milletle aynı yöne bakmadılar. Hiçbir zaman milletin hissiyatını paylaşmadılar. Bunlar, anne ve babaların feryadını hiçbir zaman duymadılar. Bunlar, başörtüsünü yasaklamanın ne demek olduğunu bilirler ama başörtülü olduğu için üniversite kapısından geri çevrilmenin ne olduğunu bilmezler. Bunlar, ikna odalarını çok ama çok iyi bilirler ama ikna odalarındaki genç kızların hissiyatını bilmezler. Bunlar, imam hatipleri kapatmanın, Kur'an kurslarını yasaklamanın, gençleri milli ve manevi değerlerden uzaklaştırmanın ne olduğunu çok iyi bilirler ama bunlar çocuğunu istediği okula, istediği kursa gönderemeyen, çocuğuna din eğitimi verdiremeyen, çocuğunu Kur'an kursuna gönderemeyen bir annenin, bir babanın yürek acısını bilmezler.''

'BABAM BENİ MAHALLE CAMİSİNDEKİ ALİ HOCA'YA TESLİM ETTİ'
28 Şubat'ta çıkan bir kararı hatırlatan Erdoğan, ''15 yaşına kadar mahalle camisine bile çocuğunu gönderemezsin. Bu yasaklandı, 15 yaşından sonra gönderebilirsin. Yahu mahalle camisine ben çocuğumu gönderemeyeceğim. Bu ne demek? Beni rahmetli babam mahalle camisindeki Ali Hoca'ya teslim etti ve ilkokuldan itibaren onun dizi dibinde yetiştim. Kaybetmedim ya çok şey aldım. Hem ilkokula gittim, hem oraya gittim. Bu bize kaybettirmez ki, kazandırır. Bırak isteyen istediği gibi bunu yapsın. Burada cebir, şiddet yok ama sen cebirle, şiddetle yasaklıyorsun. Fark bu'' şeklinde konuştu.

Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kur'an-ı Kerim hakkındaki ifadelerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

''Aynen şu ifadeleri kullanıyor. 'Kutsal kitabımız hepimizin baş tacımızdır' diyor. 'Onu evlerimizin en güzel yerine asarız. Annelerimiz oyalı kılıflarla süsler, elimize besmeleyle alırız' diyor. İşte bunların Kur'an anlayışı bu ama İstiklal şairimiz Mehmet Akif'in tanımlaması çok güzel. 'Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına/ Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına/ İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin/ Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için... İşte Akif'teki anlayış bu, sayın Kılıçdaroğlu'ndaki anlayış bu. Neyse yine de süslü kılıflarla evin bir köşesinde duruyormuş. Bunlar, duvarda, kılıfı içinde asılı duran kitaptan hiçbir zaman korkmadılar. Bunlar, o kitabın okunmasından, okutulmasından ve anlaşılmasından korktular. Tarihleri boyunca, Kur'an-ı Kerim'i bir süs olarak, bir dekor olarak, haşa, tarihi bir eser olarak görmek istediler ama iş, onun okunmasına, okutulmasına, öğrenilmesine ve öğretilmesine gelince, bütün yolları kapadılar, yolları engellerle döşediler. İşte dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, o kapanan yollar açılmış, o yollardaki tüm engeller kaldırılmıştır. Kur'an-ı Kerim'i, duvarlarda kılıflarının içine hapsetme girişimi, dün millet eliyle bozulmuş, bu bozuk zihniyet millet nezdinde bir kez daha mahkum edilmiştir. 1950 yılında millet nasıl ki Adnan Menderes eliyle ezanına kavuştuysa, asli metnine kavuştuysa, bugün de millet, bu hükümet eliyle dinini tam anlamıyla öğrenme özgürlüğüne kavuşmuştur.''

Sayfa Yükleniyor...