Görkemli bir uzay operası

'Star Wars' gösterime girdiğinde eşsiz gerçekçilikte görsel efektleri, John Williams'ın zihinlere kazınan müziği, unutulmaz sesleri, sürükleyici aksiyon sahneleri ve yalın ama destansı öyküsüyle yeni bir mitolojinin başlangıcını ilan ediyordu adeta...

Görkemli bir uzay operası

Her şey 70’li yıllarda, nispeten genç bir yönetmenin çocukluk döneminin filmlerini son teknolojiyle yeniden yaratma düşüyle başlamıştı. George Lucas bilimkurgunun son zamanlarda fazla karmaşık ve karanlık bir hâl almış olduğunu düşünüyordu. Ona göre, insanları kendi küçüklüğünde Flash Gordon gibi filmleri izlerkenki gibi büyüleyecek, yalın ama hayalgücü renkli, sürükleyici filmler konusunda büyük bir eksiklik yaşanıyordu. Böylece "uzun zaman önce, çok uzak bir galakside" geçen görkemli bir uzay operası yapmaya koyuldu. Ve seyircilerin beyazperdede neyin yaratılabileceği konusundaki tüm beklentilerini değiştiren, unutulmaz bir sinema deneyimi ortaya çıkardı.


Bugün artık o ilk Star Wars filmini, serinin hafiften karmaşıklaşmış kronolojisinde "Bölüm IV" olarak biliyoruz. O zamansa sadece Star Wars idi. Film 1977'de sinemalarda gösterime girdiğinde eşsiz gerçekçilikte görsel efektleri, John Williams'ın zihinlere kazınan müziği, unutulmaz sesleri, sürükleyici aksiyon sahneleri ve yalın ama destansı öyküsüyle yeni bir mitolojinin başlangıcını ilan ediyordu adeta. O zaman orada olan seyirci de bir bakıma bu başlangıca tanıklık ediyordu. Nitekim yıllar içinde "Star Wars'u ilk izlediğim zaman", sinemada kendini başka bir dünyaya tamamen kaptırmanın bir ölçüsü olarak kullanılır oldu.

Devam Filmleri
İlk Star Wars muazzam başarılı oldu ama George Lucas bu filmdeki yönetmenlik deneyiminden öyle memnuniyetsiz ayrılmıştı ki, ikinci bir Star Wars filmi çekmek istemedi. Onun yerine kendisi yapımcılığı üstlendi ve filmlerin sadece öykülerini yazıp, yönetmen koltuğuna başka sinemacıları oturttu. 1980 tarihli The Empire Strikes Back’i Irvin Kershner yönetti, 1983 tarihli Return of the Jedi’ıysa Richard Marquand. Üçleme tamamlandığında Star Wars çoktan bir popüler kültür fenomeni haline gelmişti bile. Luke Skywalker, Han Solo, Prenses Leia, Darth Vader gibi karakterler dünyanın dört bir yanında tanınıyordu. "Senin baban benim", "Ya yap, ya yapma. Denemek yok", "Güç'e olan inançsızlığın rahatsız edici" gibi replikler envai çeşit göndermeye konu olan aşina cümlelerdi, artık.

Bugün "klasik üçleme" olarak anılan bu üç film (yani Bölüm IV, Bölüm V ve Bölüm VI) Luke Skywalker'ın Tatooine'de çölün ortasında yaşayan basit bir çiftçi gençken, güçlü bir Jedi ve Asiler'in kahramanı haline gelişini, babasının kim olduğunu keşfedişini ve onu "karanlık taraf"tan kurtarışını anlatıyordu. Galaksinin "büyük tablo"sundaysa Luke ve yol arkadaşları Han Solo ve Prenses Leia'nın parçası olduğu Asi Güçler'in kötü İmparator Palpatine'in karanlık yönetimine karşı verdiği mücadele vardı.

Star Wars'un Dönüşü
George Lucas Star Wars filmi yapmaya bu üçlemenin tamamlanmasından tam 16 yıl sonra döndü. Geçen yıllar zarfında kendi start verdiği evren muazzam bir şekilde genişlemişti. Sayısız roman, çizgi roman, bilgisayar oyunu, çizgi dizi ve hatta TV filmleri Star Wars'un o uzak galaksisini kendine mekan tutmuştu. "Genişletilmiş Evren" adı verilen bu muazzam kurmaca dünyada olan bitenin tutarlılığını takip etmek bile başlı başına bir işti. Return of the Jedi’ın sonunda Asilerin zafer kazanmasının ardından olanlar üzerine çok sayıda öykü yazılmış, kitap sayfalarında yeni bir Cumhuriyet kurulmuş, Han Solo ile Leia'nın çocukları olmuş, Luke yeni Jedi'lar yetiştirmeye başlamıştı.

Görkemli bir uzay operası  - 1

George Lucas ise kendi filmlerindeki olaylardan "sonrası" ile değil, "öncesi" ile ilgileniyordu. 1999 tarihli Bölüm I (The Phantom Menace) ile 30 küsur yıl öncesine, Darth Vader'ın çocukluğuna götürüp onun nasıl büyüyüp Jedi olduğunu ve sonunda karanlık tarafa yenik düştüğünü anlattı. Bir taraftan da Jedi'ları İmparatorluk gazabına uğramadan önceki parlak günlerine tanık olduk.

Lucas, bu yeni üçlemeyle bir yandan Skywalker ailesinin bu karanlık babasının öyküsünü tamamlamış oldu... Bir yandan da kendi kurduğu evreni yeni karakterler, gezegenler, türler ve teknolojilerle daha da genişletti. Dahası filmografisine her biri gişede çok başarılı olan üç film daha katmış oldu.

Bugün Star Wars filmleri birbirinden tanıdık simalarla bezeli ve popüler kültürce her an kulağı çınlatılan unutulmaz anlarla, diyarlarla, yaratıklarla dolu bir okyanus oluşturuyor. "The Clones Wars" adlı yeni çizgi dizinin popülerliğine ve iki - üç yıl içinde yayınlanması düşünülen yeni dizi projesine bakılırsa bu kurmaca evrenin cazibesi söneceğe de hiç benzemiyor.

STAR WARS EVRENİ:
Tatooine

Her şeyin başladığı çöl gezegeni. Bölüm I'de Qui-Gon ile çırağı Obi-Wan, küçük Anakin Skywalker'ı bu gezegende buluyorlar. Bölüm IV'teyse Luke'la yine bu gezegende tanışıyoruz. Çift güneşli ve hayli sert koşullara sahip olan Tatooine, sadece kuraklıktan değil, Star Wars mafyası denebilecek Hutt'lardan da çekiyor. Gezegende insanlar da yaşıyor ama asıl yerlileri, hurda toplayıcısı minik Jawa'lar ve saldırgan Kum İnsanları.

Görkemli bir uzay operası  - 2

Naboo
Doğal güzelliği ve her biri birer sanat eseri olan yapılarıyla bir Rönesans cennetini andıran bu gezegen, Padme'nin ve sakarlığı dillere destan Jar Jar Binks'in yuvası. I. Bölüm'ün başında Ticaret Federasyonu burayı ablukaya alarak tüm yeni üçlemeye damgasını vuracak çatışmayı başlatıyor. Ayrıca Anakin ile Padme burada evleniyorlar.

Coruscant
Star Wars galaksisisin tarihi sıfır noktası Yavin Savaşı'ysa, uzaysal sıfır noktası da Coruscant. Galaksinin merkezindeki bu gezegen tek bir muazzam şehirden oluşuyor. Galaktik Senato da, Jedi tapınağı da burada bulunuyor ve yeni çekilen üçlemedeki (Bölüm I - Bölüm III) birçok kilit olay burada geçiyor.

Görkemli bir uzay operası  - 3

Işın Kılıçları
Muhtemelen Star Wars deyince çoğu insanın aklına ilk gelen şey. Obi-Wan Kenobi bu ilginç silahı Bölüm IV'te "daha medeni bir çağın zarif silahı" diye takdim ediyor. Kabzasından saf plazma enerjisi çıkan ışın kılıcı, bir anlamda Jedi'ların imzası niteliğinde. Zaten herkesin belinde lazer tabancasıyla gezdiği bir evrende ancak bir Jedi'ın olağanüstü refleksleri ve sezgileri onu kullanışlı bir silah haline getirebiliyor.

"Speeder"lar
Star Wars'un en popüler gezegen içi ulaşım araçları. Gerek eski, gerekse yeni üçlemede bol bol görüyoruz bunlardan. İki ana türü var: Biri Luke'un Tatooine'de bindiği gibi yerden sadece biraz yukarıda gidiyor, diğeriyse Anakin'le Obi-Wan'ın Tatooine'de suikastçi avında kullandıkları gibi daha yüksekten ve daha hızlı giden bir tür uçan araba.

Hologramlar
Galaksinin en rağbet gören haberleşme biçimi, 1977 tarihli ilk Star Wars'da Leia'nın R2 ile gönderdiği holografik mesajı gördüğümüzden beri, genel olarak bilimkurgunun da klasiklerinden biri haline geldi. Yeni üçleme de bu haberleşme biçimini bol bol kullanıyor.

Star Wars dosyası CNBC-e Dergi'nin Ocak sayısında.

Sayfa Yükleniyor...