'Örgütlü olmayan toplumdan korkun'

Toplum 'örgüt' sözünden korkuyor ama sivil toplum örgütlerine göre esas örgütlü olmayan toplumlardan korkulması gerek...

'Örgütlü olmayan toplumdan korkun'

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi'nin (STGM) Ocak ayında başlattığı “Örgütlenme Özgürlüğü Kampanyası”, 160 sivil toplum örgütünün katılımı ile yoluna devam ediyor. Adana, Denizli, Eskişehir ve Diyarbakır'da arama konferansları yapıldı, "Birlikte Değiştirelim" adıyla imza kampanyası düzenlendi.

Kampanyanın başlangıcında yapılan toplumsal algı araştırmasının en önemli sonuçlarından biri, örgütlenme hakkına ilişkin yasal düzenlemelerin yetersizliği olmuştu. Bundan hareketle başlatılan imza kampanyası, Ekim ayına kadar sürecek ve Ekim'de TBMM’ye sunulacak.

Amaçlarını, "Karar alıcılara sesimizi duyurmak" diye özetliyorlar. Yasal mevzuatta yapılması talep edilen, iyileştirme ve değişikliklere dönük bir imza kampanyası. Talepler, ülke sorunlarının çözümüne, yasama süreçlerine ve kamuya ilişkin kararların alınmasına, sivil toplum örgütlerinin katılımını içeriyor. 

Kampanyanın basın toplantısında 'örgüt' sözcüğünün toplumda yarattığı 'terör-terör örgütü' gibi olumsuz çağrışım ve etkilere sıkça vurgu yapıldı. Aralarında Uluslararası Af Örgütü, AKUT, Doğa Derneği, Green Peace, MAZLUM DER, Lambda İstanbul, Pozitif Yaşam Derneği, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER), Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Başak Kültür Sanat Vakfı, Amargi Kadın Akademisi, Beyoğlu Paltformu'nun temsilcilerinin katıldığı, The Marmara Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında, konuşmacıların önemli bir bölümü, yalnızca toplumdaki yanlış örgüt algısından değil, yönetimin, parlamentonun ve karar alma mekanizmalarının örgütlenmeye ilişikin olumsuz tutum ve yargılarından da söz açtı.

ÖRGÜT SÖZCÜĞÜNE ALIŞILABİLECEK Mİ?
Bunun üzerine, ntvmsnbc'nin STGM Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut'a yönelttiği, "Parlamento üyeleri arasında da örgüt sözcüğünün nasıl algılandığına ilişkin bir araştırmanız olacak mı?" ve "Örgüt sözcüğünün yarattığı olumsuz algıyı ortadan kaldırmak için yerine başka bir sözcük arayışınız var mı?" sorularının karşılığı; "Parlamento üyeleri arasında örgüt algısının ne olduğuna ilişkin bir araştırmayı yapmayı düşünebilecekleri, ancak örgüt sözcüğü yerine başka bir sözcük aranmayacağı, buna alışılması gerektiği" şeklinde oldu.

'Örgütlü olmayan toplumdan korkun' - 1




Levent Korkut: ÖRGÜTLÜ OLMAYAN TOPLUMDAN KORKMAK GEREKİR
STGM Yönetim Kurulu Başkanı Levent Korkut, örgütlenme ile ilgili yaşanan sorunlar konusunda şu saptamaları yaptı:

"Türkiye’de Parlamento canlı bir yer değil; canlıymış gibi görünüyor... Günde 10 bin kişi ziyaret ediyor ama hepsi de kendi işleri için... STK’ların Parlamento ortamında rahatça yer alabilecekleri bir düzenleme talep ediyoruz. En masum bir broşürü dahi oraya sokamazsınız. Parlamento’da STK’ya açık bir yapı oluşturulması gerekiyor.

Örgütlü olmayan toplumdan korkmak gerekir. Örgütlü toplum sağlıklı, akıllı ve paylaşımcı olur. Bir toplum ne kadar örgütlüyse o kadar demokratik olur. Türkiye’de örgütlülük oranı yüzde 30. Norveç’in ise nüfusu 4-5 milyon ama 10 milyon örgüt üyesi var. Umarız bu noktalara biz de bir gün geliriz.

Son askeri darbe üzerinden 30 yıla yakın zaman geçtiği halde demokrasinin pekiştirildiği söylenemez. Günümüz demokrasileri oy verme demokrasileri değildir. Günümüzde demokrasi algısı katılım ve yurttaş inisiyatifinden oluşur. '80 darbesinin etkileri günümüzde de devam ediyor. Araştırmalarımızda örgütün terörle, terörizmle karıştırıldığına tanık olduk.

Dernekler kiralık yer bulamaz hale geldiler. Kira genelgesi nedeniyle, çevredeki bütün konut sahiplerinden izin alınması zorunluluğu nedeniyle, konut alanlarında derneklerin kiralayacak yer bulmaları neredeyse imkansız.

Demokratik ülkelerde, örneğin Avusturalya'da kendi ülkesindeki STK’ların değil, başka ülkelerdeki STK’ların da görüşleri alınmaktadır.

Kamu fonlarının kullanılmasıyla ilgili şeffaflık ve eşitliği düzenleyen yasal bir düzenleme yok. İdarecinin inisiyatifine kalıyor. Sadece hükümet değil, muhalefet de görevini yapmıyor."

Nasuh Mahruki: TÜRKİYE'DE ÇETELER VE MAFYALAR ÖRGÜTLÜ
Levent Korkut, konuşmasında örgütlenme özgürlüğüne vurgu yaparken, AKUT (Arama Kurtarma Derneği) Başkanı Nasuh Mahruki, "Türk toplumuna örgütlenme özgürlüğünden önce örgütlenmenin gerekliliği anlatılmalı" dedi.

Mahruki, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye örgütlenme gerekliliğini '99 İzmit depreminden sonra fark etti. Hükümet bile ancak 2 gün sonra ne olduğunun farkına varabilmişti. 10 yıldır kamu yararına çalışıyoruz ama izinsiz yardım toplayamıyoruz. Türkiye'de maalesef sadece çeteler ve mafyalar örgütlü."

Hülya Gülbahar: SİVİL SÖZCÜĞÜNÜN HAKKINI VERELİM
“STK’ların bağımsız olması gerekir, sivil sözcüğünün hakkını verelim. Sosyal devletin yıkıldığı yerde STK’ların önemi artıyor” diyen Ka-Der Başkanı Avukat Hülya Gülbahar, kadın örgütlülüğünü yaratabilmenin ne kadar zor olduğunu bir örnekle anlattı: "8 Mart’ta Bitlis’te '8 Mart Kutlu Olsun, Güldünya Derneği' flamasının asılması adına bir hafta boyunca izin almak için uğraşmak zorunda kaldık.”

Ville Forsman: HESAPLARIMIZ BLOKE EDİLDİ
Uluslararası Af Örgütü’nden Ville Forsman da Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararsı bir örgüt olarak karşılaştıkları zorlukları şöyle örnekledi: "Birçok ülkede sokakta abone yaparak gerçekleştirdiğimiz 'yüzyüze' uygulamasını Türkiye’deki ilk denememizden 1,5 ay sonra banka hesaplarımız bloke edildi. Blokajı mahkeme kararıyla ancak 1 sene sonra kaldırabildik."

Başak Ersen: SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA DANIŞILMIYOR
STGM'nin talipleri arasında yer alan, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ve Düzenleyici Etiki Analizi Genelgeleri'nde sivil toplum örgütlerinin katılımını sağlayıcı düzenlemeler yapılması konusunda, TÜSEV Başkanı Başak Ersen şunları söyledi:

"Sivil toplum mevzuatı son yıllarda çok hızlı değişti. 2004’de Dernekler Kanunu değişti. AB sürecinde hızla bazı değişiklikler yapıldı. Bu yönetmelik de onlardan biriydi. Yönetmelik şöyle bir açılım getirmişti: Kamu kurum ve kuruluşları için stratejik planlama ve etkileri, diye yeni bir kavram var.  Bunun yapımında da farklı kurumlara danışılması öngörülüyor. Sadece sivil toplumlarına değil, diğer kamu kuruluşlarına, üniversitelere danışılması yönünde... Düzenleme şöyle bir cümleyle bitiyor: 'İlgili sivil toplum kuruluşlarına danışılabilir' denilerek, idareye takdir yetkisi veren bir ibareyle... Uygulamada gördüğümüz kadarıyla yasa, mevzuat hazırlama sürecinde sivil toplum kuruluşlarına danışılmıyor. Danışılsa bile şeffaf bir şekilde yapılmadığı için hem diğer sivil toplum kuruluşları o görüşlerden haberdar olamıyor, hem de kamuoyu. Diğer kamu kuruluşlarının da bundan haberdar olmadığını tahmin ediyorum. Şeffaf olmadığı için taraflı olduğunu bile düşünüyoruz maalesef."

Sayfa Yükleniyor...